“BULDUMCUK oldular” diye bir halk deyimi var, ele geçen bir şeyden ötürü fazlaca ve yersizce sevinme, ona benzedi. Kurdukları tüm ham hayallerin çok gerisine düşünce sonu böyle oluyor.

Ver coşkuyu!

Sevinç!

Hayranlık!

Umutlanma!

Erdoğan yağcılığı.

İktidar şakşakçılığı.

Göklerde uçuyorlar.

Nasrettin Hoca’nın “Kayıp olmuş eşeğini bulana verdiği ödül” hikayesini andırıyor. Bilirsiniz. Hoca pazara gidip eşeğini bağlamış. Alışverişe çıkmış. Dönmüş eşek yerinde yok. Bir tellal (yüksek sesle bağırarak duyuran kimse) kiralamış. Tellal bağırmaya başlamış: Ey ahali, Nasrettin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca o kişiye eşeğin bugünkü piyasada satılan değerini para olarak verecek. Bununla da kalmıyor, üstüne bir semer parası verecek.

Ey ahali!

Bul eşeği!

Al eşeğin bedelini!

Üstüne de semer!

Hoca Efendi! Madem eşeği semeriyle geri vereceksin neden tellal tutup arıyorsun demişler.

Hoca gülmüş! Kaybolanı geri bulmanın tadı başkadır.

★★★

Bilerek, isteyerek.

Böbürlenerek.

Kibirlenerek.

Para politikasını ve Merkez Bankası yönetimini; “faiz sebeptir...” ipine bağladılar ve ekonomiyi ölmüş eşeğe çevirdiler. Merkez Bankası, elindeki döviz rezervlerini sıfırladı, eksiye düştü. Yeterli döviz kazanamadığı için Türkiye ekonomisi “aniden durma noktasına” geldi.

Aman!

2 tellal buldular.

Maliye Bakanlığı’na “İngiliz para piyasalarının dostu” Mehmet Şimşek’i, Merkez Bankası Başkanlığı’na “Amerikan para piyasalarının dostu” Gaye Erkan’ı getirdiler. Onlara da; “siz faiz sebeptir ipini...” bırakabilirsiniz dediler. Yabancı para babalarının (yeni tür emperyalizmin para piyasası aktörleri) dostları yeni Maliye Bakanı ile yeni Merkez Bankası Başkanı, “faiz sebeptir ipini bırakarak enflasyon sebeptir ipine...” yapıştı, faizi artırdılar.

Dün faiz: Günah.

Bugün: Faiz sevap.

Dün: Faiz vebadır.

Bugün: Faiz şifadır.

Yani Nasrettin Hoca’nın hikayesindeki gibi eski eşek semeriyle birlikte bulundu. Eski eşeği yeniden bulup üstüne binerek zengin Arap şeyhlerine TOGG otomobili hediye götürdüler ve onlara “taze dolar getirmeleri” için yalvarır oldular. Bu yol; Osmanlı’dan beri deneniyor. Osmanlı da her dövize sıkıştıkça Padişahlar, İngiliz dostu, Fransız dostu, Rus dostu sadrazamları görevlendiriyorlardı. Osmanlı Fransız’dan, İngiliz’den ve onların yerli işbirlikçisi Galata Bankerleri’nden borç bularak yani halkı soydurarak yaşadı.

100 yıl sonra.

Aynısı oldu.

★★★

Maliye Bakanı’nı; “rasyonel adımları” attı diye yağlayıp yıkayarak; “meyvelerini toplamaya hemen başladık” diye yazıyorlar. Merkez Bankası Başkanı’nı ise “Enflasyon tahminlerini yükseltti, Boğaziçi Üniversitesi mezunu ve Amerikan bankalarında üst mevkilere gelerek kendilerini ispatlamış 3 yeni ekibi kadrosuna kattı” diye alkışlıyorlar.

Yaşa yaşa!

Gaye Hanım!

Bin yaşa!

“Üç yeni atamayla üzerimize liyakat boca etti...” diye “buldumcuk yazıları” döktürüyorlar. Bir eski her dönemin “Buldumcuk Yazarı” da; “Bu yüksek liyakat seçiminin gücüyle ben yakında Tayyipçi olacağım...” diye yazı kaleme alıp, Gaye Hanım’ın başarısı üzerinden iktidara kapılanmaya çalışıyor!

Ayıptır!

Merkez Bankası’na yeni alınanlar “liyakat sahibi iseler” gönderilenler “liyakat fukarası” adamlar mıydı? Gidenler de Boğaziçi mezunu insanlardı.

★★★

Henüz!

Bir başarı yok.

Bir kazanım yok.

Bir yenilik yok.

Türkiye’nin çözümü; dış para babalarının istedikleri sömürü katsayısını sunup yeni döviz akışı sağlamak (yeni dış borç bulup eski borcu borçla ödemek) değil. Türkiye’nin çözümü; büyümesi için gerekli olan dış parayı yine kendisinin kazanması. Dış açık yerine, dış fazla verir ülke haline gelmesi. İngiliz para piyasaları dostu yeni Maliye Bakanı ile Amerikan para piyasaları dostu yeni Merkez Bankası Başkanı’nın aldığı kararların Türkiye’ye bir getirisini henüz bu halk görmüş değil.

Krizin yükünü!

Halka bindirdiler!

Merkez Bankası Başkanı’nın açıklamasına göre halkın sıkıntılı günleri 3 yıl daha sürecek; büyüme sıfıra yaklaşacak, ancak 2027 yılına geldiğimizde “enflasyon düşecek ve sağlıklı büyüme başlayacak.”

Ölme eşeğim ölme.

Bahar gelecek.

Çayırlar bitecek.

Bunun neyine “buldumcuk oldunuz” anlatın da halk da sevinsin?