Adını da “dış politikada ters köşeye yatırma değişimi...” koydular. Hep aynı hikaye: Bol içe propaganda, bol parlatma, bol iki yüzlülük. ABD’nin başkanı demiş ki; “Ben sana F-16 vereyim (aslında satayım) sen bana İsveç’in NATO’ya giriş biletini ver.

Bileti veririm ama!

Bir şartım daha var!

Neymiş?

Sen onların çobanısın.

Avrupa’ya baskı yap!

Türkiye’nin önünü açsın.

AB’ye biz de girelim.

Üç gündür, “Ters köşeye yatırdık...” adlı mutluluk belgeseli çekimi anında canlı yayına veriliyor; giden heyetler, bir araya gelmeler, el sıkışmalar, protokol icabı gülen yüzlerle karşılıklı oturuş sonundan çıka çıka somut olarak sadece “Kongre beni dinler sana F-16 satayım...” iyimserliği çıktı.

Parasını peşin alacak.

Savaş uçağı satacak.

Siz de bunu; “Bak İsveç kozunu ne büyük başarı ile kullandım, daha dün muhalefetle bir olup beni iktidardan atmak isteyeni bugün benimle stratejik mekanizma kapsamında birebir görüşmeye mecbur ettim” diye üstü dondurmalı sütlaç kıvamında içe propaganda malzemesi olarak servis edeceksiniz.

Yesin millet!

★★★

Süt de eski.

Tencere de aynı.

Sahan da tanıdık.

Sütlacın yapımında ve sunumunda hiçbir yenilik yok: ABD Başkanı, bu toplantıya gelmeden önce hiç değilse bir iyi niyet gösterisi olsun diyerek Suriye’de PKK’nın uzantısı YPG-PYD ile kurmuş oldukları ilişkiyi keseceklerini açıklamadı. Rusya’dan alınan S-400’lerin NATO için sancı yarattığı iddiasından da vazgeçilmedi. Yunanistan’a satılan F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye de verileceği hiç gündeme gelmedi. Washington’da düzenledikleri “Demokrasi Zirvesi Toplantılarına” Türkiye’yi demokrasi özürlü bir yönetim altında görüp davet etmemişlerdi, yeni bir zirve düzenlenince Türkiye’nin de çağrılacağından kimse söz etmedi. Türkiye açısından bu utandırıcı konu hiç gündeme gelmedi. Türk Cumhurbaşkanı, “İsveç kozu karşılığında” Fetullah Gülen’i de istemedi, ABD Başkanı da sürpriz yapıp; “F-16’larla birlikte Fetullah Gülen’i de göndereceğiz” demedi. ABD, Yunanistan’ın Türkiye sınırında Dedeağaç’a askeri üs, enerji depolama, lojistik yığınak yaparak orantısız ölçüde ağır silahlar, savaş malzemesi yığıyor bu haklı olarak Türkiye’yi huzursuz ediyordu. Bu konu hiç dile getirilmedi.

Ayıptır!

Neresi ters köşe!

★★★

ABD ve Türkiye başkanları, 75 dakika görüştüler. Bu 75 dakikanın 60 dakikasında ABD Başkanı hayatını, ABD iç siyasetini, Kongre’nin çalışma biçimini ve Kongre’de nasıl da etkili olduğunu anlattı. Geriye kalan zamanda Türk Cumhurbaşkanı, “seçimi kazandığını 5 yıl daha ülkeyi yöneteceğini” hatırlattı. ABD Başkanı da Türkiye’deki seçimlerden önce “muhalefeti destekleyerek Erdoğan’ı iktidardan indireceğiz” cümlesini sanki kendisi söylememiş gibi, “5 yıl daha sizinle çalışmayı sabırsızlıkla bekliyorum” dedi.

Bu iki yüzlülük.

Bu mu değişim?

Bu nasıl dış politika!

Bu cıvımış sütlaç!

★★★

Aslında bu NATO Zirvesi’ni kaldıraç yapıp içerideki yangını unutturma, zaman kazanma, milleti avutma. Türkiye; “yüksek hayat pahalığı, yüksek vergiler, yüksek yoksullaşma çevrimine” göstere göstere hızla girdi, çıkamıyor. Türkiye ekonomisi, hiper enflasyona girme tehlikesi yaşıyor.

İktidarın pusulası şaştı.

Boyuna çıpa değiştiriyor.

Düşük faiz çıpası dedi.

Tutturamadı.

Yüksek faiz çıpasına geçti ve “kurtarıcı olarak beklenen dış paranın” gelmesi için de “Avrupa Birliği çıpasına bağlanma ihtiyacı” doğdu. Bu ihtiyaçtan ötürü Cumhurbaşkanı, “Önce siz gelin Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde önünü açın, ondan sonra biz de İsveç’in önünü açalım...” teklifi yaptı.

AB’nin 27 üyesi var.

Lider ülke Almanya.

Almanya Başbakanı, Türk Cumhurbaşkanı’nın İsveç’in NATO üyesi olması için ileri sürdüğü “AB için önümüzü açın şartı” ile ilgili “ikisi ayrı konular” dedi.

Sonuç ortada:

ABD NATO’yu kullanarak Rusya’yı kuşatma altına alıyor. Türkiye’nin bundan bir kazancı yok.