TAŞ ocakları kapalıydı. Çünkü bu ocakların yer aldığı bölgenin insanı olan köylü­ler, şehirden gelip inceleme yapmış çevreciler, bilim adam­ları “taş ocaklarının doğal hayata, canlı sağlığına ve çevreye ölümüne zarar veren bir üretim tedbirsizli­ği içinde...” olduğunu ispat etmişlerdi. Kanuna göre kapatılmıştı ocaklar. Ocakların sahibi, 4 hafta önce milletvekili seçildi, mazbatasını aldı, Mec­lis’te yemin etti ve 7 gün dolmadan “taş ocakları” açıldı.

Haksızlığa kılıf.

Devleti soyma.

İki yüzlülük.

İftira atma.

Yalanı hak sayma.

Hısım akrabayı kayır­ma, tanıdığı bildiği devlet kurumlarında, belediye şirketlerinde sınavsız, mü­lakatsız, yüksek maaşla işe yerleştirme. Siyaset, kendisini destekleyen alkışçılar sınıfı yaratarak yaşayan lacivert takım elbiseli, kravatlı mafyalığa dönüştü.

Milletvekilliği!

Geçim mesleği oldu!

Siyasi Parti!

Kamu kaynaklarını emen sülük politikacı tipini çoğaltıp barındırma yuvasına dönüştü. Bu ne­denle çürüme yalnızca TV ekranına çıkıp, “partim CHP’ye de oy verme­dim, genel başkana da cumhurbaşkanı olsun diye oy atmadım” diyen o gözlüklü adamda değil, çürüme derinde

★★★

Sayın!

Sayın!

Sayın!

Diyerek yol alıyorlar.

Sülük politikacı tipi!

Siyasete iyice yerleşti.

Gözlüklü adam, kurucu­su olduğu iktidar partisin­den ayrılıp; dünya görüşü ayrı, ilkeleri, idealleri benzemez ana muha­lefet partisine geçince oğlunu da partide işe soktu. Partiler, halktan toplanan vergi paralarıyla Hazine’den destek alırlar. Gözlüklü milletvekili ve oğlu partide 5 yılını dol­durdu. Yeniden seçilmesi garanti olan bir şehirden ve listenin birinci sırasın­dan aday olmak istiyordu. Listeler çok sıkışık, “seni bakan yapacağız” dediler, aday göstermediler. İlk turda partinin ve cum­hurbaşkanı adayı genel başkanın kazanamayacağı riski ortaya çıktı.

Gözlüklü, yılan oldu.

Gömlek değiştirdi.

İktidar yandaşı TV’ye çı­kıp “Ben CHP’nin Genel Başkanı’na oy vermem, seçilirse Türkiye kaosa gi­der” dedi. Kopup geldiği iktidar partisi başkanına “beni yeniden yanına al...” demeye getirdi. Oğlunu da iktidar partili Meclis Başkanı’nı araya koyarak TBMM’de yeni işe transfer ettirip garan­tiye aldı.

★★★

Gözlüklü adam

Tek değil.

Yüzlerce var.

Türkiye’de politikacı olmak bu noktaya; parti­lerin “yarı tanrı gücünde değişmez, değiştirilemez tek adamlı lider yapısına” saplanıp kalmaları sonu­cunda geldi.

Parti demokrasisi çöktü.

Parti hukuku rafa kalktı.

Parti ilkeleri yitirildi.

Mahalle delegeleri, ilçe delegeleri, il delegeleri, kurultay delegeleri, parti meclisi, partinin milletve­kili grubu, parti yönetimi “değişmez liderin” iki dudağı arasından çıka­cak kararlara vidalandı. Siyaset, geçim mesleği­ne dönüştüğü için parti liderleri girdikleri her seçimi kaybetseler bile yine lider olarak kaldılar, seçimi yitirdikten sonra da yine hep sayın, sayın, sayın diye eteklendiler. Yeni bir programı olan ve seçmeni kavrayıp sandığa taşıyacak yeni bir yöne­timin önü kesildi. Eski lideri devirmek isteyenler bile partinin eski kadro­larını yanlarına çekerek sadece “değişim istiyo­ruz” deme ucuzluğuna ve şahıs merkezli fırsatçı kulvarına saplandılar.

Çalışkan insan.

İyi eğitimli insan.

Ahlaklı insan.

Onurlu insan.

Partilere yaklaşamaz, giremez, çalışamaz, seçemez, seçilemez oldu. Çalışkan insan; “be­nim bu sülük yapıda ne işim olur” diye düşünmek durumunda kaldı, politikaya girmiyor. Partiler, kimin milletvekili olacağını üyelerine ya da en azından delegelerine seçtirmeyip genel başka­nın isim yazma yetkisine bırakan bir çeşit sultanlık yapısına dönüştü. Bu yapı içinde seçim günlerinde partinin programını, söylemlerini, hedeflerini halka taşıyacak kadrolar yetişmedi.

★★★

Gözlüklü adam.

Bu yapıdan çıktı.

Çürüme sadece göz­lüklü, kravatlı, lacivert takım giyen, oğlunu önce partiye sonra Meclis’e işe yerleştiren gözlüklü adam­da değil daha derinde...