Kelimenin kökü, kökeni aslında Rumca’dan geliyor, Türkçeye de girdi, kullanıyoruz. Kamyon, otobüs gibi ağır vasıtalar geriye kaymasın, bırakıldığı yerde dursun diye arka tekerlerin altına kütükten yapılma takoz atılır. Türkiye ileri gitmesin, gelişmesin, uygarlaşmasın, mutlu olmasın, Avrupa uygarlığını yakalayıp onu geçmesin diye önüne bilerek ya da bilmeyerek engel koyanlara da “takoz koyucu” denir.

İyi anlaşalım.

Net görelim.

Kim takoz!

Kim kütük!

Bu yıl “üniversiteye giriş sınavlarına” 3.5 milyon lise mezunu öğrencimiz katıldı. Sayısalda, sözelde, eşit ağırlıkta, temel yeterlilik testinde birinci olanların tamamı fen ve anadolu liselerinde okuyanlardan çıktı. Çoğu da Anadolu kentlerinde (Konya- Afyonkarahisar-Niğde gibi) lise bitiren öğrenciler oldu. Bütün okulları imam hatip yapmaya uğraştılar, ama üniversite sınavı birincileri fen ve anadolu liselerinden çıkıyor.

Tekrar sorun.

Kim takoz!

Kim kütük!

★★★

Sınavda birinci olan 5 gence ne okuyacaksınız diye sorulunca onlardan 3’ü; “bilgisayar mühendisliği” 2’isi de “hukuk” okuyacağını söyledi. Türkiye, hem ileri teknoloji, hem adalet arıyor. Bu çocuklar üniversiteye girdiklerinde onların eğitim masraflarını üstelenecek olan anneleri ile babalarına yeterli aylık geliri sağlayacak ortamı hazırlayamayanlar, Türkiye’nin kütük ile takozlarıdır.

Bir baba tanıyorum.

İsmini yazmayacağım.

2 çocuğu var.

Kızı bir vakıf üniversitesinde yüzde 50 bursla tıp okuyor, oğlu başka bir vakıf üniversitesinde diş hekimliği okuyor. Bu okulların birinin yıllık ücreti 94.000 TL’den 200.000 TL’ye, diğerinin yıllık ücreti de 75.000 TL’den 152.000 TL’ye çıktı. Emekli babanın maaşına yüzde 25 zam yapıldı, çocuklarının okuduğu üniversitelerin ücretlerine yüzde 120 zam kondu. Hani vakıf üniversiteleri kâr amacı gütmeyen kurumlardı ve yıllık ücretlerine ancak Tefe- Tüfe kadar zam yapacaklardı? Baba emekli fakat çocuklarını üniversitede okutmak ve ülkeye yararlı insanlar yetiştirmek için çalışmak zorunda ve çalışıyor.

Ama yetmiyor?

Memur aylığı.

İşçi aylığı.

Emekli aylığı.

Çok geride kaldı.

★★★

Ormanlarını korumaya çalışan köylüler için “Bunlar çevreci değil takoz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın maaşına ek bütçe ile 40.000 TL zam geldi ve aylık maaşı 140.000 TL’ye çıktı. Meclis’te 600 milletvekili var. Bunlar; iktidar partisi AKP’nin önerisi ve oylarıyla kendileri için kanun çıkarıp “imtiyazlı azınlık haline” geliyorlar. Milletvekili maaşları artsın diye kanunların bazı maddelerinde üstü kapalı düzenlemeler yapıp “Meclis’i kurnazlık kurumu” durumuna sokuyorlar. 600 milletvekilinin 300’ü hem milletvekili maaşı ve hem de milletvekili emeklisi maaşıyla birlikte toplam: 147.000 TL aylık alıyorlar. İşçiler, memurlar, emekliler gibi çalışıp ay sonunda değil; 3 aylıkları toplam ve peşin olarak çalışmadan alıyorlar.

İyi anlaşalım.

Net görelim.

Kim takoz!

Kim kütük!

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!

Kalemden ve ekrandan korkan ödlekler!


Tele-1 televizyonunun kurucusu Merdan Yanardağ, PKK terör propagandası yapıyor diye dava edilmek üzere hapse kondu. Tele 1 televizyonu ekranı da 7 gün süreyle karartılıp, kapatıldı. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Pehlivan da “bir MİT mensubunun vefatı haberini yazdığı” için 3 yıl 9 ay ceza aldı, 6 ay hapis yattıktan sonra tahliye edildiği dava nedeniyle yeniden cezaevine konuluyor. Merdan Yanardağ ile Barış Pehlivan, kalemleri ve ekranlarıyla iktidara muhalefet yaptıkları ve “yoksulluğu, yolsuzluğu, yasakları, yalanları, yozlaşmayı, adam kayırmayı, tarikat kollamayı” yazdıkları için “göz dağı” olsun diyerek hapse konuluyorlar. Düşünce açıklamak, görüş bildirmek, eleştiri yapmak örgüt propagandası sayılmaya başlandı. Türkiye 1 kalemden ve 1 ekrandan korkan ödleklerin yönettiği ülke oldu.