“Torba Kanun” yapmaktan “Torba Atamaya” geçildi. Devletin en yüksek makam koltuğuna bir gecede 145 atama birden yapıldı. 145 atamanın 100’den fazlası iktidar partisi eski milletvekilleri ile onların çok yakın- hısım akrabalarından ve AKP milletvekili adaylarından oluştu.

Devlet özelleşti.

Parti malı oldu.

Belediye başkanı Erzurum’da taşlanırken seyreden sayın vali, AFAD Başkanlığı’na getirildi. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne “Çok Yaşa Tayyip Dede...” şarkısından proje üreten çok sayın kişi atandı. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü koltuğuna da; “Tayyip Başkan çok büyük hatip, ben onun konuşmalarından etkileniyorum” diyen “Taş fırın erkeği” sayın aktör oturtuldu.

Devlet Kuşu!

Kukla oldu.

Torbaya girdi.

Torbadan çıktı.

Ve kondu.

★★★

Türk Tiyatrosu, Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmeden önce ayin, dini törenler, bolluk yılları eğlencesi, masal, destanla başladı. Türkler Anadolu’ya gelince buradaki kültürlerle harman oldular; “Karagöz ile Hacivat” kuklası doğdu. Kukla tiyatrosunda yapımcı ve yönetici olarak tek bir kişi vardır. Kuklaları o tek kişi oynatır, seslendirir, kavga ettirir, barıştırır, sahneden kovar, sahneye tekrar getirir ve seyredenleri güldürür. Güldüre güldüre oyun biter, Karagöz hep Hacivat’ı döver.

Kukla 8 türdür.

İplik kukla.

İskemle kukla.

El kuklası.

Sopalı kukla, araba kuklası, yer kuklası, ayak kuklası, dev kuklalar.

Ayak kuklası!

Torbaya girer.

Torbadan çıkar.

Devlet koltuğuna oturur, dev kukla olur.

★★★

Türk Tiyatrosu, “meddah- orta oyunu- seyirlik- çengi- tüluat” tarzlarını da deneyerek; güldürdü, düşündürdü, geldi “sahneli- dekorlu- metine dayalı tiyatroya” dönüştü. Padişah II. Mahmut döneminde Fransa’dan 500 oyun sipariş edildi. Bunun 40’ı trajedi, 50’si dram, 30’u komedi, 280’i vodvildi.

Vodvil, çok neşeli.

İçinde müzik.

Diyalog, monolog.

Ve çoğunluğu “mutlu sonla” biterdi. Tıpkı bugün “devletin torba atamalar” yoluyla parti devletine dönüştürülüp, iktidar milletvekillerinin hısım ve akrabalarının mutlu sonla biten koltuk kapmaları gibi...

★★★

Cumhuriyet ilan edildi.

Yeni bir devlet kurma.

Modern ulus yaratma.

Adımları umutla atıldı.

Kayırma bitti.

Kollama son buldu.

Liyakat öne çıktı.

Atatürk’ün yüreklendirmesi ve desteği ile Türk tiyatrosu, yeni oyun yazarları yetiştiren bir ışıklı yola girdi. Devlet Konservatuvarı kuruldu, başına Muhsin Ertuğrul getirildi. Başlangıçta; Halkevleri ve Köy Enstitüleri, Türk tiyatrosunu birinci elden besleyen, geliştiren, destek verenler oldu.

Devlet tiyatroları.

Devlet Operası.

Devlet Balesi.

Şehir tiyatroları.

Özel tiyatrolar çoğaldı. Dram, komedi, müzikal, dans sanatları Avrupa ile yarışır oldu.

★★★

Türk tiyatrosu, Türk gazeteciliğinin de babası Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” adlı ve onu izleyen Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” oyunu ile başlayıp; Musahipzade Celal, Reşat Nuri Güntekin, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Vedat Nedim Tör, Cevdet Kudret, Faruk Nafiz, Ahmet Kutsi Tecer, Cevat Fehmi, Ahmet Muhip, Melih Cevdet, Haldun Taner, Çetin Altan, Aziz Nesin, Orhan Asena, Necati Cumali, Recep Bilginer, Turgut Özakman, Sermet Çağan, Adalet Ağaoğlu, Vasıf Öngören, Turan Oflazoğlu, Ferhan Şensoy, Tuncer Cücenoğlu, Murathan Mungan ve daha pek çok büyük yazarın tiyatro oyunuyla beslendi. Devlet tiyatroları, iktidar şakşakçısı olamayan nice genel müdür ile yönetildi. Buradan “torba atamaya” gelindi. Türk tiyatrosu, “kukla dönemine” geri döndü.

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!


Suyunu içtiği göle tüküren şehir!


Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Meriç Albay açıkladı: İstanbul Küçükçekmece Gölü can çekişiyor. Petrol kirliliği, ağır metal kirliliği, azot- fosfor kirliliği, plastik, balçık, çamur, lağım, her türlü dışkı, pislik. Profesör; “Bu gölün suyunu içmeyin, yüzmeyin, balığını tutup yemeyin, elinizi yıkamayın, ayağınızı sakın sokmayın her türlü hastalığı kaparsınız” diye uyarıyor. 20 milyon İstanbul, suyunu içtiği gölü bu hale getirdi.