1598 yılında Türkiye padişahlıkla yönetilirken III. Mehmet döneminde saray harcamaları, israf, ekonomiyi bozan dengesiz, akılsız, bilimden uzak kararlar sonunda “dış açık ve iç açık” çok büyümüş. Hazine tamtakır olmuş, para kalmamıştı.

Aman bir çare!

Padişah’ın en akıllı, iş bilir, çözüm üretir, Avrupa görmüş vezirleri Kubbealtı’nda (Topkapı Sarayı’nın içinde bir oda) toplanmışlar. Çare arıyorlar. Tütüne vergi koyduk, yetmiyor. Tuza vergi, şekere vergi, deve başına vergi, ham deriye, Bursa ipeklisine vergi koyduk yine de yetmiyor, Hazine açığı kapanmıyor.

İtibar tehlikede!

Ne yapmalı?

Vezirlerden biri:

Bir çare var!

Nedir demişler?

Piç Ahmet Paşa; akla gelmedik çareyi hemen bulur onu çağırıp soralım. Çağırmışlar. Piç Ahmet Paşa; “baca vergisi salın, her evin bir bacası mutlaka bulunur” demiş. Bu fıkranın devamı var onu da siz okurlar, internet ortamında “baca vergisi” diye yazın ekrana gelecektir, oradan okuyun, hem gülün, hem acı acı düşünün.

★★★

Bundan tam 425 yıl önce padişahlık döneminde vergiler altında daralan halkın bulup uydurduğu Piç Ahmet Paşa’nın “baca vergisi modeli” bugün yeni keşfedilmiş gibi uygulanmaya kondu. Hemen her ailenin, ikinci el de olsa, bir otomobili var. Motorlu Taşıtlar Vergisi her yıl bir kez alınıyordu. Hazine’de para kalmadı. Yeniden bir daha alınması için düğmeye basıldı.

Savaşta değiliz.

Seferberlik yok.

Alınmış vergi.

Bir daha alınacak.

Bu tür bir vahşi vergilendirme; geçmişe yürüdüğü ve öngörülebilir olmadığı için hukuk devletinin şerefini sakatlar. Hukukçuların deyimiyle; bir vergiyi ikinci kez almak; Anayasa’nın 2’nci maddesi, 10’uncu maddesi ve 73’üncü maddesine aykırı, çünkü devletin vergi koyma sınırının vatandaşın hak ve özgürlük sınırını geçmemesi gerekir.

Kim takar hukuku!

Devletin şerefini!

Ve anayasayı!

Sınır zalimce aşıldı.

Resmen haraç bu!

★★★

KDV oranı arttı.

ÖTV oranı yükseldi.

Harçlar fırladı.

Yine de yetmiyor.

Sırada başka tür bir vergi hazırlanıyor olabilir. Örneğin, her konuta rayiç bedeli üzerinden yüzde 3, yüzde 4, yüzde 5 bir vergi daha gelebilir.

O da yetmez!

Halkı kümese kapatılmış yolunacak kaz yerine koyup; baca vergisine benzer vergiler bulunabilir. Ancak bunun için Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı değiştirmeye ne ihtiyaç vardı? Belli ki, yenilenen Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı, “dışarıdan beklenen dolarları” hemen bulamayacaklar. Elde kalan devlet malları, limanlar, diğer imtiyazlar doları bol Arap krallarının ülkesine “tantanalı ziyaretler yapılarak” satılması zaman alacak.

★★★

Sabun temizler.

Bir işlevi daha var.

Vergi memurudur.

Vergi toplar.

Şampuan yıkar.

Bir görevi daha var.

Vergi memurudur.

Vergi toplar.

Deterjan aklar.

İkinci görevi var.

Vergi memurudur.

Vergi toplar.

Sabun, şampuan, deterjan, tuvalet kağıdı üzerinden alınan KDV oranı yüzde 8’di, yüzde 20’ye çıkarıldı. Vergi memuru sabunun yükü ağırlaştırıldı.

Niçin?

İktidar 22 yıllık yönetimi sonunda altını pisletti, şimdi halka temizletiyor, onun için. Son seçimde seçmenin yüzde 52’si kendine benzeyeni seçti. Aslında kendini seçti. İktidar şimdi kendini seçenlerle birlikte seçmeyenlere de alt temizletiyor. Bu kaba temizliğe incelik gösterip; “IMF programı” diyenler var.

Ne IMF’si!

Bunun adı:

Alt temizleme!

Pisletti, sildiriyor.

Kesintisiz 22 yıllık iktidarları boyunca saysan 1000’i geçer; program yapma, paket açıklama, düzenleme çıkarma, manifesto açıklama, dış parayı çekme, kara para aklama, vergi borcu erteleme, kaçak imara af çıkarma, ihracatı destek, ithalatı teşvik, T.C. vatandaşlığını döviz karşılığı satma kararları çıkardılar. 22 yılda; 22 Bütçe Kanunu yapıp, 22’sine de uymayıp, hep açık vererek yılları yiyip tükettiler. Sonunda ekonomiyi altına kaçırmış halde yeniden temizlettirmeye aldılar.

Buna çözüm diyenin!

Aklına şaşarım.