İnsanlar, jandarmayı ve çevik kuvveti karşılarına alıp ormanda ağaçlara sarılıyorlarsa; riyakarlık, iki yüzlülük, gerçeği gizlemeye karşı bütün topluma bir uyarı vermek istedikleri içindir.

İktidarı eleştirme.

Muhalefeti parlatma.

Peşinde değiller.

Bu insanlar devlet, iktidar, bakan, adalet, yargıç, bilirkişiden umutlarını kestikleri için ağaçlara sarıldılar.

Anayasa şunu diyor.

Orman devletindir.

Özele verilemez.

Kiralanamaz.

Ruhsatlanamaz.

Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, herkesin Anayasa’nın 169’uncu maddesini okumasını istedi. Anayasa 169. Maddesi’nde şu hüküm var: “Bütün ormanların gözetimi devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre devlet tarafından yönetilir ve işletilir... Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez...”

★★★

İktidar; Tarım Bakanı, Enerji Bakanı, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, mahkemeler, yargıçlar, bilirkişiler Anayasa’nın 169’uncu maddesine sırtlarını döndükleri için insanlar ağaçlara sarıldı.

Dünya çapında.

İnsanlığa örnek.

Eylem geliştirdiler.

Ormana elektrikli hızar saldırısını bu iktidar döneminde hızla büyüyen iki özel sektör şirketi başlattı. LİMAK ve IC HOLDİNG ortaklaşa kurdukları enerji şirketi ile 2014 yılında Yeniköy- Kemerköy santrallerini satın aldılar. Özel limanı bulunan ve aralarında 15 kilometre uzaklık olan bu iki santral, kömürden elektrik üretiyor. Santrali satın aldıklarına göre kömürü de nereden nasıl bulacaklarını planlamışlardır değil mi?

Hayır planlamamışlar.

Devletle bir olmuşlar.

Ormana pusu kurmuşlar.

★★★

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın olur ve onay vermesiyle Akbelen Ormanı’nda 740 dönüm arazi; linyit kömürü çıkarsınlar, götürüp termik santrallere yakıt yapsınlar diye bu iki sermaye grubunun şirketine tahsis edildi. Devlet, Akbelen Ormanı içinde yerleşmiş Işıkdere Köylüleri’nin topraklarını “kamulaştırma yoluyla” ellerinden aldı, götürüp santral sahibi şirketlere sundu. Işıkdere’den sonra sıra Karadam, Akbelen, Ova köylerinde yaşayan köylülerin topraklarının “kamulaştırılarak” santralcilere ruhsatlandırılmasına gelecek.

Ağaca sarılanlar.

Duyarlı insanlar.

Pusu bozucular.

Adalete başvurdular: Sayın Mahkeme; “Orman halkın yani devletin malıdır, özele verilemez, orman tahrip edilip kömür çıkarılamaz, bu Anayasa’ya aykırı” dediler. İlk mahkemenin yargıcı da onları haklı buldu. Yürütmeyi durdurdu.

Pusunun önü kesildi.

Ama bilirkişiler peydahlandı. Pusuyu bozan mahkeme yargıcının verdiği kararı başka bir mahkemenin yargıcı kaldırdı. Diğer bir mahkemenin yargıcı da “köylülerin yürütmenin durdurulması kararına yaptıkları itirazı reddetti.

Bu insanlar!

Ne yapsın?

Pusuyu ve pusucuları herkes görsün, anlasın istediler ağaca sarıldılar.

★★★

22 yılda; “enerji üretimini yerli kaynak ağırlıklı duruma getirebilmek için” ormanın ağacını kesip altındaki kömürü çıkarmaktan başka bir yol bulunmalıydı. Neredeyse çeyrek asır; 22 yılda Türkiye’de güneş, rüzgar, sudan enerji üretmek öne geçmeliydi. Ağaçlara ve ormana devlet korumasıyla pusu kurup “elektrikli testere ile saldırmak” ve bununla övünmek Türkiye’ye yapılmış en küstah kötülüktür.

Pusucular!

Biz bu 2 santralde 3 bin 100 işçi çalıştırıyoruz. Çalışanların yüzde 75’i bölge insanı diyerek övünüyorlar. İşçilerin çocuklarının eline “Anne babam işsiz mi kalacak” pankartı verip basına servis ederek; “ya ormanı keselim ya da işsiz kalırsınız” tehdidi savuruyorlar. Termik Santral’de çalışan bölge insanı işçileri ellerinde Türk bayrağı ile yürüyüş yaptırıyorlar. Kime karşı? Orman kesilmesin diyen Türklere karşı.

Pusucular!

Ya ormanı verin.

Ya da elektrik yok.

Tehdidi savuruyorlar.

İktidar, Tarım Bakanı, Enerji Bakanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, mahkemeler, yargıçlar, bilirkişiler pusucularla bir oldu. İnsanlar bunun için ağaçlara sarıldı.