Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “ABD Suriye’den çekildiği gün, teröristler orada barınamayacaklar. Çünkü oradaki yerel halk, Araplar, Suriyeliler de onlardan rahatsız. Onlara destek çıkanların tek bahanesi DEAŞ ile mücadele. Aslında orada şu an DEAŞ ile fiilen bir mücadele de yok. Sadece DEAŞ’lı tutuklular var. PKK’ya gardiyanlık yaptırıyorlar” dedi..

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Lübnan’da gitmeden önce gazetelerin Ankara temsilcilerine İsrail, Filistin, bölgedeki gelişmeleri anlattı, soruları cevaplandırdı. Anlaşılıyor ki, iki devletli bir çözüm ve garantör ülkeler olmadığı sürece ne Filistinlilere, ne de İsraillilere rahat yok. İsrail kendisini emniyete alma adına başkalarına zulüm etme, şiddet uygulamaya devam edecektir.

Filistinli liderlerden Mahmut Abbas ve HAMAS Siyasi kanat liderlerinden İsmail Haniye Ankara’ya davet edildi iki grup arasındaki normalleşme ilişkileri üzerinde duruldu. “Mutabık oldukları” genel çerçeveyi söylediler. Ancak, bu durum Filistinliler arasında fazla bir etki gösteremiyor. Birliğin sağlanamaması da iki devletli çözümün önündeki en büyük engellerden biri.

TÜRKİYE’NİN ÖNCELİĞİ

Fidan, soru üzerine ülke ülke durumu özetledi. Önce İran’dan başladı ve şunları söyledi:

“İran'ın durduğu yeri iyi analiz etmek gerekiyor. İran'ın milis gruplar üzerinden oluşturduğu direniş hattı, söylemi ve bunu pratiğe dönüştürme şekli, bölge politikalarında kendi tabanı nezdinde meşruiyet kazanırken, İsrail için ise büyük bir tehdit oluşturuyor. İran'ın, İsrail'den intikam alma çabası ile Hamas'ın özgürlük çatışmasının kesiştiği bir alan var. Bizim önceliğimiz yaşanan çatışmanın coğrafi yayılmasının önlenmesidir.

Lübnan’ın güneyinde sınırda zaman zaman çatışmalar var. İsrail’in ve Hizbullah’ın oraya yığınak yaptığını şu anda görüyoruz. Lübnan hükümeti bir muhtemel savaştan endişe ediyor. Lübnan Başbakanı, görüşmemizde çatışmanın bölgeye yayılmaması için elimizden geleni yapmamızı istedi.”

İNTİKAMCI ORTAMDALAR

İran’ın ve İsrail’in önümüzdeki süreçte nasıl bir strateji izleyeceği de önemli. Fidan’a göre İsrail’de iki görüş ön planda. Başarısız gözüken siyasiler ile ülkenin genel menfaatini düşünenler arasında görüş ayrılığı var. Şu an her iki kesim de çok duygusal ve intikamcı bir ortamda. Bir fren mekanizmaları yok. Bunlar hem kendileri, hem bölge için daha büyük felaketlere yol açabilecek adımlar olabilir.

İsrail, 7 Ekim saldırısını “Bu bizim 1973’ten beri en büyük krizimiz. Biz bir daha bu türden bir şey yaşamak istemiyoruz” diye açıklıyor. Fidan gelişmeleri şöyle yorumladı:

“İsrail, ya bütün düşmanlarını yok etme çabası içine girecekler ya da bütün düşmanları ile barış yapacaklar. Şimdi onların zihni savaş tarafında. İsrail’deki savaş çığırtkanları, ‘İlk önce kimse bana müdahale etmesin, ben bir Gazze’ye yoğunlaşayım, ondan sonra Hizbullah’la, gerekirse İran’la da savaşırız’ diyorlar. İran’la savaşa girdiklerinde Amerika’nın da otomatikman İsrail’in yanında savaşa gireceğine inanıyorlar. Amerikalılar ise bu tür bir gelişme istemiyor.”

ABD’DEN KALICI BİR KOPUŞ OLABİLİR

ABD’nin Doğu Akdeniz’e uçak gemisi göndermesi yeni bir şey olmadığını, kendilerine göre taktik ve stratejik amaçları olabileceğini belirten Dışişleri Bakanı Fidan, şunları söyledi:

“Hamas dışında bir taraf savaşa girecek olursa orada caydırıcı bir unsur olsun istiyorlar.
İlk etapta İsrail’e, her türlü mühimmat vs. desteğinde bulunuyorlar. Amerika’nın moral üstünlüğü bölgede inanılmaz bir şekilde zedelenmiş durumda. Belki kalıcı bir kopuşun da arifesindeyiz. İsrailliler rahat bir savaş verebilmek için başta yabancılar olmak üzere mümkünse bütün sivillerin terk etmesini, askeri açıdan bölgenin tümüyle açık bir hedef haline gelmesini istiyorlar.

İsrailliler de çok ciddi tartışma içerisindeler. Gazzelilerin bir daha tehdit olmaması için atılması gereken bütün adımların atılması, Hamas’ın aktörlükten çıkartılması gerektiği konusunda bir fikir birlikleri var. Peki bunun altını sahada nasıl dolduracaklar? Yani Hamas’ı nasıl fiilen ortadan kaldıracaklar? Bunu tartışıyorlar. Amerikalılar da tartışmanın bir tarafı oluyor. Bizim şu anki önceliğimiz, ateşkese gidilmesi ve iki devletli çözüm için bir an önce çalışmaya başlanmasıdır. Gerek İsrail tarafına gerek Hamas gerek El-Fetih tarafına baskı yapacak şekilde garantör devletler sorumluluk üstlenmeli.”

İSRAİL’E YEŞİL IŞIK

Bunu istemek yetmiyor. Bunun için başta diplomatik olmak üzere tavır geliştirilmesi gerekiyor. Ortada üç din için kutsal olan “Kudüs meselesi” var. Buna küresel aktörler olarak ortaya bir tavır koyarak sahip çıkılabilecek mi? Her şeye yaptırım uygulayanlar, İsrail bir şey yaptığı zaman bir şey yapmıyor. Fidan’ın deyimiyle, “Ona yeşil ışık var. O gidebilir. Hiçbir problem yok. Amerika bunu yapıyor.”

İslam dünyasında DEAŞ gibi örgütlerin ortaya çıkışını besleyen konulardan birinin Filistin meselesindeki çifte standart olduğunu belirten Fidan, “Yani Müslüman ülkelerin cevap veremediği doğru düzgün bir krize, örgütler kendi imkanlarıyla cevap vermeyi tercih ettikleri zaman, ortaya düzenli devletlerin, sistemlerin istemediği manzaralar çıkıyor. Bizim tavrımızı bazı ülkeler sert buluyor. Oysa biz halk adına tepki koyuyoruz. Biz devlet olarak tepki koymasak, halkın tepkisi farklı noktalara gidebilir” görüşünde.

“DURDURACAK MEKANİZMA YOK”

Bu esir takasıyla ilgili görüşmeler, İstihbarat birimleri üzerinden yapılan konuşmalar, görüşmeler var. Ancak sonuç alınmış değil. Bu konuda Türkiye’den destek isteyen batı ülkeleri var.

İsrail, güçlü olduğu için diğerinin ne hissettiği onlar için bir önemi yok. Ülkeyi en iyi tanıyan isimlerden Hakan Fidan şunları anlatıyor:

“İsrailli, bugün geliyor, senin evini yıkıyor, oraya ev dikiyor, bir başkasını getiriyor. Bu da sistematik bir şekilde yapılıyor. Buna ‘Dur’ diyecek bir mekanizma yok. Yani bizim derdimiz artık bu mekanizmanın devreye girmesi. Yani bütün dünya bunu suç olarak görüyorsa, buna karşı artık bir tavır da geliştirmek lazım”.

HER EYLEMİ ADRESE İADE EDİYORUZ

Suriye’deki terör örgütüne, terörist yapılanmalara karşı odaklarını kaybetmediklerini, örgütle mücadelenin öncelikleri arasında yer aldığını hatırlatan Bakan Fidan, Suriye ile ilgili soruları şöyle cevaplandırdı:

“Operasyonlarda verdiğimiz mesaj açıktır. Örgüt, Türkiye'de bir eylem yapıyorsa, bundan sonra bunun cevabını Irak'taki mağaralarda almayacak. Her eylemi adrese iade ediyoruz. Çok ağır bedel ödeyeceklerini bilecekler. O bölgede, örgütü ayakta tutan, örgütsel altyapıyı, gelir getirici kaynaklarını imha etmekten çekinmiyoruz. Onlara destek verenler, onca para harcadıkları örgütün dört operasyonla darmadağın olmasının şaşkınlığı içerisindeler. Onların bir iğneyle patlayan kağıttan kaplan oldukları ortada.

ABD oradan çekildiği gün onlar, orada barınamayacaklar. Çünkü oradaki yerel halk, Araplar, Suriyeliler de onlardan rahatsız. Onlara destek çıkanların tek bahanesi DEAŞ ile mücadele. Aslında orada şu an DEAŞ ile fiilen bir mücadele de yok. Sadece DEAŞ’lı tutuklular var. PKK’ya gardiyanlık yaptırıyorlar.

DURUŞUMUZU DEĞİŞTİRMEZ

Biz Amerikalılara şunu söylüyoruz: ‘Suriye topraklarında bizim sizinle bir sorunumuz yok. Ancak oralarda yuvalanan örgütü hedef almaktan da geri durmayacağız.’ Cumhurbaşkanımızın silahlı kuvvetlerimize, güvenlik teşkilatlarımıza, istihbaratımıza verdiği talimat da budur.
Burada göz kırpmadan, tereddütsüz hareket etmemiz gerekiyor. Yani kararlılığımızı bilmeleri lazım. Burada hiçbir yaptırım kararı, hiçbir tavır bizim duruşumuzu değiştiremez.

Bizim fiziksel bütünlüğümüze tehdit oluşturan bir silahlı terör örgüt. Senin NATO üyesi ülke olarak, benim yanımda olman gerekiyor. O bölgede, Ruslarla da sorun yaşadığımız zamanlar oluyor. Ancak tüm bunlar, bizim terörle mücadelede kararlılığımızı ve gerekli operasyonları yapmamızı engelleyemeyecektir.”

Konuştuğum kaynaklar, Türkiye’nin itidal çağrısı ve önerilerini doğru bulduklarını belirttiler. Dileriz bir an önce silahlar susar, barış gelir…