Büyükşehirle birlikte o güzelim köyler mahalle olarak geçiyor. Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Akbelen köyü de Akbelen Ormanı’nın içindeki mahalledir. Köylüler, jandarma eşliğinde ağır iş makinelerinin, hızarların bir gün mutlaka geleceğini biliyordu. Nöbet yerindekilerin köylülerine haber vermesini engellemek için telefonları bile kesilmişti. Ormanlarını kestirmemek, doğasına sahip çıkmak için direnişe kararlıydılar. Ama bu kadar jandarmanın, polisin, TOMA ile gaz fişekleriyle geleceğini hiç tahmin etmemişlerdi.

Köylüler dün TBMM’deydi. Şu ana kadar 780 dönüm orman yok edildi. Kesim devam edeceği için jandarmanın oradan ayrılmadığı söyleniyor. Ancak kesim şimdilik bitti. Eylemcilerin izinsiz olarak maden sahasına ve kesim işlemi tamamlanan alanlara girişini önlenmek için jandarma, polis bekletiliyor. Kesilen ağaçların tomruk haline getirilmesi tamamlanıncaya ve tüm çalışmalar bitinceye kadar jandarma orada kalmaya devam edecek.

YARALI TAVŞAN

Akbelen’de köylülerin anlattığı ilginç olayları aktarmıştım. Devrilen her çamın ardından ağıt yakan, ağlamaktan, bağırmaktan sesi kısılan İlkay Demir, “Babamın mezarındaki çamı bile kestiler” demişti. Yaralı tavşanın, kaplumbağanın halini anlatmıştı. IC Holding İcra Kurulu Üyesi Abdullah Keleş aradı, “Mezarlık konusunda gerçek şu: 3 kişiye ait mezar, orman sahasında izinsiz defnedilmiş. Buna rağmen orman idaresi oradaki 5 ağaca dokunmadı. 4 mezar ise tapuda bize ait alanda bulunuyor. Üzerinde ağaç yok. İddia edildiği gibi yaralı tavşan, kaplumbağa söz konusu değil. Duygusal bir ortam yaratılmak için kullanılmış bir ifadedir” dedi.

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) eski Genel Müdür Yardımcısı, 43 yıllık maden mühendisi Dursun Akyürek, o bölgede bir tek ağaç bile kesilmeden yer altı tünel yöntemiyle üretimin mümkün olduğunu söyledi, aynı bölgede üretim yapan bir firmayı da buna örnek gösterdi. İki holdingin neden açık madenciliği tercih ettiğini IC Holding İcra Kurulu Üyesi Abdullah Keleş’ten dinliyorum:

NEDEN AÇIK ÜRETİM?

“Milas linyit havzasının bakir çalışma alanlarından Akbelen ve Karacahisar’da kömür damarının fiziksel yapısı yer altı çalışma koşulları için çok uygun değil. Şöyle ki; damar kalınlığı yaklaşık 20 metredir. Bunu çıkarmak çok zor ve risklidir. Damar içi oluşturulan boşlukların tahkimatını yapmak imkansız olacaktır. 20 metrelik damarda ara kesmeler mevcut.

Yeraltı galeri yönteminde ara kesme kazısının yapılamayacak olması kömürün kalitesini hızla bozacağından açık ocaktan üretilecek kömür parametrelerine göre tasarlanan santrallere istenilen kalitede kömür temin edilemez. Yatağan Termik AŞ uygulamasında olduğu gibi anılan metotla santrallerin ihtiyacı olan miktarda yıllık 10 milyon ton kömür üretimi de imkansızdır.”

NEDEN KAPALI ÜRETİM OLMALI?

TKK eski Genel Müdür Yardımcısı Maden Mühendisi Dursun Akyürek’e “Neden kapalı yani yeraltında üretim yapılması gerektiğini” sorduğumda, “O zaman bir tek ağaç kesilmeyecek” diye söze başladı. Akyürek şöyle devam etti:

“Akbelen Ormanı’nda yüz yıllık ağaçlar maalesef kesildi. Enerji artık çok yolla elde ediliyor ve kömür de çok farklı metotlarla çıkarılabiliyor. Tek yapılacak bilime bakmak ve vicdan. Holding yetkilisi ‘Zeminden kaynaklı yer altı tünel yöntemi bu kısımda teknik olarak uygun görülmüyor’ diyor. Oysa o bölgede zemin etütleri yapılmıştı. Galeri açmak için bir sakınca yok. Farklı kesit ve yöntemlerle galeri açmak gerekiyor. ‘Yeraltı işletmesi açılamaz’ savunmasına katılmak mümkün değil. Emniyet tedbirleri alındığı sürece riski azdır. ‘Maliyet’ denebilir. O konuda da çalışma ve çözümler mevcut.

AĞACA ZARAR VERMEZ

Yeraltı madenciliğinin yüzeyde ağaca, yapılara zarar vermeden yapılması mümkündür. Holding yetkilileri 1984’den beri o bölgede açık ocak yöntemiyle kömür çıkarıldığını ve kaza olmadığını belirtiyorlar. Çünkü kömür üstü toprak oranı yani ‘itfa’ ekonomik limitte olduğu için açık ocak yapıldı.

Şu an ağaçları kestikleri alanın biraz ilerisinde, ağaçları kesseler bile açık ocak çalışamayacaklar. Çünkü ‘itfa oranı’ ekonomik çıkmayacak, yer altı çalışması ekonomik olacak, yeraltına geçmeyi zorlayacaktır. Bu ekonomik nedendir.

Ancak ağaçlar, zeytinlikler, SİT alanları, büyük tesisler, toplumsal hassasiyet, yeraltı işletmeciliğini öne çeker, çekmektedir. Tabi ki maliyet belli oranda yüksek olacaktır. Ancak termik santralin kömür ihtiyacı karşılanmak zorunda. Toplam maliyete bakılmakta, yöntemler değişmektedir. Doğru, yeraltı madenciliği riskli ancak kazaların sebebi, tedbirsizlik, takipsizlik ve eğitimsizliktir. Kazaları gösterip ‘açık ocak tek çözümdür’ demek  bilime, akla terstir.

Bugün ‘Yer altı olmaz’ diye akla ters açıklama yapanlar, inanın bundan kaç yıl sonra yeraltında çalışmak zorundadır. Ayrıca çalışan ocakları görmemek de ayrı konu. Aynı bölgede, Soma’da, Zonguldak’ta hemen evlerin altında yapılan kömür kazılarını görmemelerini, bilmemelerini anlamak mümkün değil. Madencilik bilimdir, çözümleri de gelişmiştir.”

Dün TBMM’de köylüler milletvekillerine Akbelen’i anlattılar. Artık onca yıllık çamlar devrildi, peki köylüler şimdi niçin direniyor? Onlar, kesilen yerlerden yeniden fidan fışkıracağını biliyor. Direnişin nedeni yörelerinde “Cehennem çukurları” oluşmaması için. Bu mücadele kolay kolay bitmez...