Depremin üzerinden iki ay geçti. Çadırla, yardımla uğraşılırken farklı sorunlar çıktı. Yüz binlerce kişi başka illere gitti. Şimdi o deprem illerinde işyerleri ayağa kaldırılmak istendiğinde yalnız çalışacak işçi değil, aynı zamanda yönetici de bulunamıyor. O yüzden olsa gerek başka kentlere gidenlerin oralarda çalışmalarını engelleyecek adımlar atılıyor.  Devlet, illerine, ilçelerine dönüp çalışacak vatandaşlarına gelir vergisinin yarısının çalışana ya da işverene ödenmesi için hazırlık yapıyor.

İnsanımızın birinci önceliği barınacakları yerlerinin bulunmaması. O yüzden bazı işyeri sahipleri çalışanları için konteynerler kurup barınma sorununu çözüyor. Deprem bölgesinde sanayi ve ticaret odaları başkanlarının sıkıntıları aynı. Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Abdulgani Bereket’le sohbet ettik. Deprem bölgesine uzanalım.

İŞÇİ BULUNMUYOR

“Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) fabrika sayısı giderek azalıyor. Çünkü işçi bulamıyoruz. İşveren de, maaşların ödenmesinde sıkıntı çekiyor. Devlet, işinden ayrılan her bir işçiye ‘Kısa Çalışma Ödeneği’ veriyor. Asgari ücretli bir işçi 8 bin 500 lira alıyor. Devlet ‘Kısa Çalışma Ödeneğini’, işinden ayrılan işçilere verince onların bir kısmı gidip fabrikada çalışmak yerine oturduğu yerden para kazanma peşine, bizler ise fabrikada çalıştıracak işçi peşine düştük.

Devlet çalışmayana para vermek yerine, işverenin verdiği maaşa ek yaparak bu insanların yine o fabrikalarda kendi iş yerlerinde çalışmaya devam etmelerini sağlamalı. Oturduğu yerden kimse para kazanmamalı. Eğer bu durum değişmezse fabrikalarda çalıştıracak işçi de bulamayız. En kısa zaman da bu soruna çözüm bulunmazsa fabrikalarımızı kapatmak zorunda kalacağız.

TEKER TEKER BATARIZ

7 Nisan itibariyle karşılığı olmayan çeklerin arkası yazılacak. İşte o zaman ekonomik olarak tükeneceğiz. Ayakta kalmaya devam eden esnaf ve fabrika sahibi iş insanları teker teker batacak. Ya da bankalardaki sicilleri bozulacak ve gelecekte kredi bulamaz duruma düşecek, yani batacağız. Bankalar yıllardır rekor düzeyde kar açıklıyor. Onlar da elini taşın altına koymalı, sanayicinin borçlarını ertelemeli. Özellikle deprem bölgesinde faizsiz can suyu olarak kredi paketleri hazırlamalı. Kredi Garanti Fonu (KGF) paketleri bankalar tarafından uygulanmalı.

Deprem bölgesinde iş yeri yıkılan çarşı esnafı ve tüccarın ayağa kalkabilmesi için vergi ve sigorta ödemelerinden muaf tutulmalı. Ayrıca, araçları enkaz altında kalan iş insanlarına ÖTV’siz araç hakkı tanınmalı. Özellikle işçi ve işveren haklarının geniş kapsamlı bir düzenleme ile yeniden revize edilmesi ve hazırlanacak destek paketleri ile en kısa zamanda sanayici, esnaf ve iş insanlarının ayağa kalkması ve işlerini yeniden kurabilmelerine destek verilmeli.

LAF DEĞİL İCRAAT

Deprem bölgesindeki iş insanları, siyasetin gölgesinde kalmak istemiyor. Deprem Bölgesi için başlatılan Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında hemen her gün devlet yetkililerinin ve Bakanların katılımı ile iş adamları, esnaf ve sanatkârlarımızla toplantılar yapılıyor. Depremden buyana 2 ay geçti ama bir arpa boyu yol alamadık. Yine tekrarlıyoruz: Bankalara olan borçlar hepimizin geleceğini ve memleketimizin geleceğini etkiliyor. Bu sorunların çözümü acil hayata geçirilmeli.

Seçimler kapıda. Siyasetçi oy ama bizler ise can derdinden geçtik şimdi yaşayabilmenin derdindeyiz.  Diğer bir deyimle ‘Koyun can derdinde, kasap et derdinde.’ Lütfen sesimize kulak verin. Yarın çok geç olabilir ve hepimiz batabiliriz.

İCRALIK OLMAYAN KALMADI

Türkiye’de her gün birileri icralık oluyor. İnsanlar kredi kartı borçlarını ödeyemez oldu. Bankalar şeker dağıtır gibi kredi kartı veriyor. Herkes kredi kullanıyor ama ödemeyince icraya düşüyor.  Zaten üzerine kayıtlı bir şeyi olmayan bu insanlar ‘Varlık şirketlerinin’ eline düşüyor. Bu şirketler de bir tefeci gibi vatandaşın kanını emiyor. Bin liralık borç bir yılda 100 bin lira oluyor. İcradan 300-500 TL’ye aldıkları her bir borç dosyasını anapara üzerinden yüksek faizlerle inanılmaz bir boyuta getiren bu şirketler adeta vatandaşın kanını emiyor. Üstelik bu şirketler her 5 yılda bir isim değişikliği yaparak vergiden muaf olmanın yolunu da bulmuş. Bunun adı ‘profesyonel tefecilik’ tir.

TEFECİLER DEVREDE

Devletimiz bu işi de en kısa zamanda çözmeli.  Deprem bir milat olmalı ve topyekûn ekonomik anlamda hepimiz sıfırlanmalıyız. Bu tefeciler bu paraları silsin. Vergi bile vermeyen bu şirketlerin hepsi şu anda halen banka sahibi ya da bu bankalarla ortak gibi çalışıyor. Modern tefecilerden ve Varlık Fonlar’ndan acilen vatandaşımızı kurtarmalıyız. Özellikle deprem bölgesinde yaşayan depremzedelerin icra dosyaları da en kısa zamanda silinmeli.

Depremden hemen sonra birçok insan yaşadığı yerleri terk etti. Evi yıkılan ya da ağır hasarlı olduğu için evine giremeyen, çadırda kalmak istemeyen birçok memur tayin istedi. Gidenlerin yerine de kimse gelmek istemiyor. Yıllar önce OHAL uygulanan illerde çalışan memur ve kamu personeline ekstradan fark verilerek maaşlarında iyileştirme yapılarak bölgede çalışmaları teşvik ediliyordu.  Deprem katkı payı adı altında ek bir maaş verilerek kamu çalışanlarını burada tutmanın yoluna gidilmeli.”

Deprem bölgesinden bu sesler de yükseliyor.