Aylardır beklenen yağmur, -iklim değişikliğinin de etkisiyle- İstanbul’a sel felaketiyle birlikte geldi.

Sele kapılan 2 yurttaşımız hayatını kaybetti, 20 kadar kişi de yaralandı.

Özellikle kentin Avrupa yakasında su baskınına uğrayan işyerleri ve konutlardaki zarar, yüzlerce milyon lirayı buldu.

★★★

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yaklaşık 2 saat içinde metrekareye ortalama 130 kilo yağmur düştüğünü, ıslah edilen Ayamama Deresi’nin kabarma olmasına karşın, bu yoğun su miktarını kaldırabildiğini belirtti.

★★★

Ayamama Deresi’nin taşmaması çok önemli.

Hatırlayacağınız gibi, 9 Eylül 2009’da, bu derenin taşması sele neden olmuş ve Halkalı semtiyle Basın Ekspres Yolu sular altında kalmıştı. İstanbul’un göbeği sayılan bölgedeki can pazarında yüzlerce kişi ölüm kalım mücadelesi vermiş, aynı gün tüm Marmara’yı etkisi altına alan yağışlarda 31 kişi vefat ederken 9 yurttaşımız da kaybolmuştu. Maddi zararın boyutu ise 70 milyon dolara ulaşmıştı...

★★★

İmamoğlu’nun açıklaması, 2020’de ıslah edilen Ayamama Deresi’nin bu kez taşmamasının, can ve mal kaybının korkunç boyutlara ulaşmasını önlediğini gösteriyor.

★★★

Peki bir dere neden taşar?

Yapılan inşaatlarla yatağının daralması ve taşıdığı suyun denize ulaşmasını engelleyen beton setler nedeniyle taşar.

İstanbul’daki tüm sel felaketlerinin ardındaki gerçek neden, rant amacıyla sürdürülen vahşi arazi ve yapı yağmacılığıdır.

Tamam, iklim değişikliğinin de etkisi var ama asıl neden betonlaşmadır.

★★★

Bakın İstanbul’un eski Orman Bölge Müdürlerinden Faruk Çebi, kentin doğasına verilen zararın sel felaketlerine sebep olacağını daha 2008 yılında bakanlığa sunduğu raporunda ve daha sonra kaleme aldığı “BÜROKRANT” adlı kitabında nasıl anlatıyor:

★★★

“Büyüyen inşaat sektöründen dolayı ‘hafriyat döküm yeri’ İstanbul’da olağanüstü cazibede büyük bir gelir kaynağına dönüştü.

Söz konusu kaynaktan yüksek pay almak amacıyla ‘bürokrat-siyasetçi-işadamı’ birlikteliğinde ‘hafriyat rantı çeteleri’ oluştu.

Çoğunluğu kamu kaynağı da olan hafriyat gelirlerinin rantiyeye akıtılması amacıyla hafriyat çeteleri tarafından ‘yetki gaspı’ yaratılarak sorumlu kamu kurumları devre dışına itildi.

★★★

‘Mera Islahı Projesi’, ‘Yeni Yol Projesi’, ‘Park Projesi’, ‘Sahil Dolgu Projesi’ gibi projelerle, hafriyat döküm alanları yaratıldı.

Yaratılan hafriyat döküm alanlarıyla çift taraflı çok büyük soygunlar yaşandı.

Hafriyata dayalı rant projelerinde bir taraftan “hafriyat temini, nakil ve dolgu bedeli” adı altında kamudan, diğer taraftan da aynı hafriyat için döküm bedeli karşılığında da vatandaşlardan milyarlarca lira para tahsil edildi.

Ranta dayalı dökümlerle de İstanbul’un su havzalarında her aşırı yağmurlardan sonra büyük sel ve su baskınlarına neden olabilecek hafriyat tepeleri yükseldi. Hem milletin hem de devletin soyulmasına neden olan hafriyat rantı yüksek cazibesinden dolayı ‘İstanbul’da inşaat sektörünün’ eroini oldu.

★★★

Uyuşturduğu beyinler ahlakı ve hukuki tüm değerleri ayaklar altına alarak bir taraftan ranta dayalı hafriyat yığınlarıyla, diğer taraftan da hafriyata dayalı rant projeleriyle İstanbul’un ormanlarına, sularına ve doğasına telafisi mümkün olmayan çok  büyük zararlar verildi.

Engel olmak isteyen tüm görevlilere de kamu gücüyle savaşlar açıldı.

Bedelini İstanbul çamur, müsilaj, sel ve su baskınlarıyla ne yazık ki çok ağır ödüyor.

Rant yaratan hafriyat dökümleri, beklenen depremden sonra, İstanbul’un en büyük sorunudur.

Kalıcı önlemlerin ivedilikle alınması İstanbul’un yaşamı adına kaçınılmaz olmuştur...”