Seçimlerden bu yana öylesine derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum ki, siyaset yazmak içimden gelmiyor.

O nedenle bugün sizlere filmlere konu olabilecek bir öykü anlatmak istiyorum.

★★★

“Yıllar, yıllar öncesi...

Köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kız yaşar.

Zeynep 16 yaşına yeni bastığında köylerindeki bir düğüne gelen Ali isimli genç onu görür ve çok beğenir.

Köyüne döndüğünde hemen dünürcü gönderir.

Zeynep’i Ali’ye verirler ve düğünleri olur...



★★★

Ancak Zeynep’in gelin gittiği köyden kendi köyüne ulaşmak için üç gün üç gece süren bir yolculuk yapmak gerekmektedir.

Aradaki bu uzun mesafe nedeniyle Zeynep anne, baba ve kardeşini tam 7 yıl boyunca hiç göremez.

Bu özlem Zeynep’in yüreğinde her gün biraz daha büyür ve giderek dayanılmaz bir hal alır.

Köyün yüksek tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru yüreğindeki yangını anlatan bir türkü söyler.

Bu türküyle yuvasına olan özlemini gidermeye çalışır.

★★★

Fakat kocası, Zeynep’in özlemine pek aldırış etmez.

Kaldı ki eski sevgisi de küllendiğinden, Zeynep’i horlamaya, eziyet etmeye başlar. Sonunda bu özlem ve çektiği eziyet Zeynep’i yataklara düşürür.

Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep’in düzelmesi için köyden gelip geçenler, ailesine haber verilmesini isterler.

Başka çaresi kalmadığını anlayan kocası da kaynanası ve kayınbabasına haber vermeye gider.

Uzun, upuzun bir yolculuk sonrası köye ulaşan anne-baba Zeynep’i yatakta bulurlar. Kendisinden geçmiş durumdaki Zeynep, hâlâ belli belirsiz bir sesle türküsünü mırıldanmaktadır.

Anne-babası da kızlarıyla birlikte türküyü söylemeye başlarlar. Çevrelerindeki bütün köy kadınları duygulanıp ağlarlar.

Baygın durumdaki Zeynep hasretini gidermiş ama çok geç kalınmıştır.

İyileşemez ve oracıkta son nefesini verir.

★★★

TRT İstanbul Radyosu’nda halk edebiyatı üzerine programlar yapan araştırmacı-yazar Ümit Kaftancıoğlu, yıllar sonra Malkara’nın köylerinde Zeynep’in yaktığı türkünün kaynağını bulur.

“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

Annesinin bir tanesini hor görmesinler

Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

Hem annemi, hem babamı, hem köyümü özledim

Babamın bir atı olsa binse de gelse

Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse

Kardeşlerim yolları bilse de gelse

Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

Hem annemi, hem babamı, hem köyümü özledim...”

★★★

Ve ne yazık ki değerli halk edebiyatı araştırmacısı Ümit Kaftancıoğlu da 11 Nisan 1980 günü, evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda ülkedeki sağ-sol çatışmasının kurbanı olarak hayatını kaybeder.