Bu lafı çok sık kullanırız... Bizdeki tuhaflıklarla başka bir ülkedeki durumu karşılaştırmaya yarar!

Ben de kullanırım, fakat ay yok tiyatro koltuğu var benimkinde!

Bir Avrupa ülkesinde tarihi çok eski olan tiyatroyu ziyaret eden turistlere bilgiler veren rehber soru sorar konuklara: Bu tiyatro ve koltukları yaklaşık 250 yıllık. Farklı bir özelliği var koltukların, dikkatinizi çekti mi acaba?

Alt tarafı oturulmaktan yıpranmış ahşap koltuk işte diye düşündü çoğu, fark görememişlerdi.

Rehber koltuklardan birinin yanına yaklaştı, sırt dayanan kısmı eliyle tutup aşağıya bastırdı. Turistler şaşırdı. Çünkü aşağıya inen kısımla birlikte normal koltuk aniden çocuk koltuğu oluvermişti!

Hani biz sinema, tiyatro gibi yerlere gittiğimizde ceket, palto ne varsa katlar çocuğumuzun  görebilmesi için poposunun altına yükseklik yaparız ya, işte o medeni ülkenin insanları 250 yıl önce bunu ve çocukları düşünüp koltuk yapmıştı...

Yarın öbür gün ucuz soğan kuyruğundan çıkıp aya sert iniş yapsak bile çocukları için kafa yoran medeniyet karşısında daima yaya kalacağız!

Paylaşmak istediğim bir karşılaştırma daha var.

Ama önce, birilerinin bizi oltanın ucundaki yeme koşacak balıklar gibi gördüğünü anlatayım...

Seçim öncesi müjde böceğine dönen iktidar medyasının tamamında dün ortak bir haber vardı. Bay Kemal’in emekliye 15 bin lira müjdesine ‘gördüm arttırıyorum’ diyen Erdoğan’ın üç müjdesi!

1- Vatandaşlık fonu kurulacakmış. Çocuklar doğduktan sonra devlet her çocuğun fondaki hesabına her ay 100 lira yatıracak, çocuklar 18’ine geldiğinde hesaptaki çuvalla parayı çekebilecekmiş!

2- Aile hesabı olacakmış. Evlenecek çiftlere maaşları yetmediği için alamadıkları tencere tava, AKP icadı buzdolabı çamaşır makinesi için kamu bankalarından 10 yıl vadeli kredi verilecekmiş.

3- Öğrencilere de emeklilere olduğu gibi dini bayramlarda ‘bayram harçlığı’ verilecekmiş.

Bu gidişle seçime kadar gelirimiz İsviçre düzeyini yakalayacak!

Yardım ve destek sadece bizde yok... Mesela Amerika’nın San Diego Belediyesi de yardım yapıyor. Paylaşmak istediğim yeni karşılaştırma da işte bu.

Kentte yaşayanların göz zevki, mutluluğu için, müşterilere cazip gelmesi ve ekonomiyi canlandırmak için, komşu dükkan sahipleri ile mahalle sakinleri için işyerlerinin dışını, vitrinlerini güzelleştirmek isteyen küçük işletmelere Yenileme Fonu’ndan katkı sağlanıyor!

Bizde olsa üç müjde derler, Amerikalılar üç başvuru türü diyor... Standart başvuru için dükkan sahibine 8 bin dolar, tarihi restorasyon yapacak olana 12 bin dolar, birden çok kiracılı başvurulara 16 bin dolar veriliyor.

Ayrıca öyle seçim yaklaştı insanları tavlayalım diye, padişah efendinin ulufe dağıtması gibi değil! Projesi bağımsız kurulca kabul edilen işletmeye, yani hak edene veriliyor sadece. Paranın yanında profesyonel tasarım ve uygulama desteği de sağlanıyor.

250 yıl önce düşünülen basit ama çok medeni tiyatro koltuğu gibi bu da bizdeki müjdelere, milletin parası ile millete bahşiş dağıtmalara benzemiyor!

Medeniyette ulaşılan yerle paldır küldür yuvarlandığımız yeri karşılaştırınca, insan kendini yaya bırakılmış gibi hissediyor değil mi?