Tarih 25 Ekim 2002... 3 Kasım seçimleri öncesinde CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal ile AKP’nin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, duayen gazeteci Uğur Dündar’ın ‘Seçim Arenası’ programında kozlarını paylaşmıştı... Adil bir yönetimle sakin bir akşam olmuş, liderler fikirlerini kamuoyuyla paylaşmıştı.

Bu programı aklıma getiren ise koronavirüs günlerinde yaşanan ‘iletişimsizlik’ oldu. Oysa... Her kurumun iletişim ekibi var.

Örneğin... Dün... Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, “Kovid-19 Tecrübeleri ve Salgına Karşı Mücadelede Uluslararası İş Birliği” başlıklı video konferans düzenledi. Konferansın açış konuşmasını İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun yaptı. Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli ve Seul Büyükelçisi Durmuş Ersin Erçin de konuşmacıydı... Doğru bir çalışma olduğunu hemen söyleyeyim...

Korona sürecinde dünyanın yeniden şekilleneceğini kaydeden Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla başlatılan “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasının milletten kısa sürede gördüğü desteğe değindi ve işte tam da bu noktada ‘iletişimsizlik’ devreye girdi. Nasıl mı? Fahrettin Altun, “Devletin, maddi imkanı olan vatandaşlarla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımız arasında köprü görevi görmesinden rahatsız olanların olduğunu elbette biliyoruz” cümlesin kurdu ve İstanbul ile Ankara Büyükşehir’in başlattıkları ‘yardım kampanyasını’ üstü kapalı eleştirdi.

Oysa...

İletişimin tanımı... Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon. Ya da bilgi alışverişi...

Peki korona günlerinde neden ‘iletişim’ kurulamadı? 2002’de canlı yayına katılan Erdoğan ve Baykal’dan bugüne nasıl ve neden gelindi?




Salgının merkez üssü İstanbul için siyaset üstü ‘iletişim’ kurmak şart


Bir başlangıç yapılamaz mı? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la ‘iletişim’ kuramaz mı? Ya da... Belediyelerle ‘bilgi alışverişi’ yapamaz mı? Yapabilir...

Örneğin... 31 Mart’ta Ekrem İmamoğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili olarak açıklamalarda bulunmuş ve “Şu an pandeminin (salgın) Türkiye’deki merkezi İstanbul. Vakaların da ne yazık ki ölümlerin de merkezi İstanbul. Ben oran vermeyeyim ama yüzde 60’ın üzerindeki kısmının İstanbul’a ait olduğunu düşünüyoruz” demişti. Fahrettin Altun, İmamoğlu’na “Yüzde 60’ı nasıl tespit ettiniz?” sorusunu yöneltseydi ve bilgi alsaydı...

Çünkü...

Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa’dan sorumlu direktörü Dr. Hans Henri P. Kluge dün internet üzerinden düzenlediği basın toplantısında “Türkiye’de geçen hafta virüsün yayılmasında dramatik bir artış olmasından dolayı endişeliyiz. Vakaların yüzde 60’ı İstanbul’dan raporlandı” dedi.

Ya da... 16 milyonu yöneten belediyenin 27 Mart’ta açıkladığı yol haritası neden görmezden gelindi?

Sonuç: Süreç hızlı bir şekilde devam ediyor ve salgının merkez üssünün İstanbul olduğu herkes tarafından ifade ediliyor. O zaman yapılması gereken farklılıkları konuşmak değil. Kolektif bir çalışmayla salgın ve sonrasına hazırlanmak!