“İmparatorluklar ekonomik gelişmeyi ihmal edip, askeri maceralara girdiğinde ve kontrol edemedikleri derece büyüdükleri andan itibaren çökerler. ABD tam da bunu yapmıştır. Türkiye bu durumu görmek ve çöken imparatorluklar döneminde yeni rota çizmek mecburiyetindedir. Bir denizci olarak şu tavsiyeyi yapalım: ‘Gideceği limanı bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz. Türkiye’nin rotası 99 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirlendi. Tek yapacağımız o rotaya geri dönmektir.”

Mavi Vatan’ın isim babası Tümamiral Cem Gürdeniz’in “Jeopolitik Fırtına/Kırmızı Kedi Yayınevi” kitabından bir tespitle başladım yazıma. Tam da “NATO Zirvesi ve Türkiye’nin İsveç sorununu rafa kaldırdığı” günlerde bu kitap “rota” yani izlenecek yol oldu benim için de.

Neden mi?

Biliyorsunuz, 28 Mayıs seçimlerinden sonra bir “kaptan” metaforu var. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da yakın zamanda kullandığı ve istifasını isteyenlere karşı “gemiyi güvenle limana taşıyacak kaptan benim” mesajını verdiğini düşündüğümüzde, iktidar ve muhalefet için rota ve kaptan artık daha anlamlı iki kelime. Beştepe’de bir kanat ısrarla “Teslimiyet yok” dese de başka kaynaklar seçimlerden önce belirli çizgi değişikliklerinin (rotanın değişeceği) olacağını anlatmışlardı. Ekonominin bu konuda belirleyici durumda olduğunun altını çizmişlerdi.

Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Biden’la yaptığı görüşmede “değişimin” şifrelerini şu açıklamasıyla verdi: “... Stratejik mekanizma kapsamında sıranın artık devlet başkanları düzeyinde istişarelere geldiği kanaatindeyim. Bugün NATO marjında bu görüşmeyi bunun ilk adımı olarak görüyorum. Bundan önceki buluşmalarımız adeta ısınma turları gibiydi ama şimdi yeni bir süreci başlatıyoruz. Tabii benim için bu yeni süreç beş yıllık bir süreç, şimdi sizde de seçim hazırlıkları var. Bu seçim hazırlıklarıyla birlikte şimdiden başarılar diliyorum.”

“Daha önceki görüşmelerin ısınma turları” cümlesinin altını çizelim ve NATO Zirvesi’ne kadar geçen süreçte Dışişleri Bakanı Hakan Fidan üzerinden yapılan görüşme diplomasisinin “ısınma” olduğunu söyleyelim. Burada bir noktaya daha dikkat çekmekte fayda var. Erdoğan’ın, Biden ile görüşmesinde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, MİT Başkanı İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün ile Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç da yer aldı. Bu kadronun “Avrasya liginde” değil “Batı liginde” oynamak için kurulmuş bir kadro olduğunun da herkes farkında! 14-28 Mayıs öncesindeyse “rota” farklıydı “kaptan” başka konuşuyordu.

“Biden beni düşürmek istiyor”


Tarih 11 Mayıs 2023. Kılıçdaroğlu şu açıklamayı yaptı: “Sevgili Rus dostlarımız... Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız. Eğer 15 Mayıs sonrası dostluğumuzun devamını istiyorsanız, elinizi Türk’ün devletinden çekin. Biz hâlâ işbirliğinden ve dostluktan yanayız.” (NOT: Bu açıklama bana göre de doğru değildi ve ciddi eleştiri aldı.)

Tarih 13 Mayıs 2023. İstanbul/Ümraniye’deki mitingde Erdoğan, CHP liderini sert bir dille “Rusya” üzerinden eleştirdi: “Ya, bay bay Kemal, bu ne akıldır? Bu nasıl anlayıştır? Bugüne kadar tarım ürünlerinde, Rusya bizim en önemli müttefiklerimizden bir tanesi. Savunma sanayinde öyle. Aynı şekilde, şu anda turist akınında... 5.5 milyona yakın turist bize nereden geliyor; Rusya’dan geliyor. Bunu ne yapacaksın? Amerika’dan aldığın talimatla mı yapacaksın? Biden’dan aldığın talimatla mı yapacaksın? Biden, ‘Erdoğan’ı düşürmemiz lazım’ diye talimatı verdi, bunu ben biliyorum. Bunu benim bütün halkım biliyor. Şimdi, yarın sandıklar demek ki Biden’a da bir cevap verecek.”

Şimdi gelinen noktada, “Biden’a cevap veren” Türk halkının seçtiği lider, “darbe girişiminin”, “terörün” arkasında olan hatta “muhalefeti dizayn eden güçle “ısınma turlarından” yeni sürece doğru evrildi. ABD’nin ve NATO’nun hedefinin Rusya olduğunu bilmeyen yok!

“Putin’in müttefikinden Rusya’ya darbe”


SORU ŞU: Seçimden önce “önemli müttefik” olan Rusya’ya karşı Biden’la birlikte nasıl bir tavır alınacak?

Acaba dün Newsweek’te “Putin’in müttefiki Rusya’ya bir darbe indirdi” başlığıyla yayımlanan şu tespit izlenecek yolu mu anlatıyor:

“Geçmişte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ‘özel ilişkisini’ öne çıkaran Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç’in NATO’ya katılmasına izin vermeyi kabul ederek Rusya’nın NATO’nun kapsamını sınırlama çabalarına pazartesi bir darbe indirdi. Putin, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa’nın büyük bir kısmından giderek daha fazla dışlanırken Erdoğan kendisini Rusya ile Batı arasında kilit önemdeki bir ara bulucu olarak konumlandırmaya çalışıyordu. Türk lider, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı çıkarken Putin ile yakın ilişkilerini de sürdürerek ince bir denge tutturmaya uğraşıyordu.”

Bir not daha: Seçimden hemen sonra iktidara yakın bir isim bana “Savunma Sanayi”nde olan değişimler konusunda uyarı yapmıştı. Hatırlayın; ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) çerçevesinde, Aralık 2020’de o dönemin Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir ve üç yetkilisine yaptırım uygulanıyordu. Seçimlerden sonra Savunma Sanayi Başkanlığı’na ASELSAN CEO’su Prof. Dr. Haluk Görgün atandı ve bu da ABD ile normalleşmenin ilk adımlarından oldu.