Bir iş insanıyla sohbet ediyorum.

“İşler nasıl” dedim.

“İşletme çalışıyor. Ancak ‘işler iyi’ diyemem. Biz gelirimizi biliyoruz. Ancak giderimizi öngöremiyoruz. Haliyle bütçe yapamıyoruz.”

Biraz açmasını rica ettim.

“Personel gideri örneğin” dedi ve devam etti:

“Normalde Ocak 2023 ile Ocak 2024 arasında bir çalışanına ne maaş vereceğini büyük ölçüde planlarsın. Ancak şimdi bunu dahi yapamıyoruz. Bu yıl üç defa zam yaptık. Sadece personel değil. Bir hammadde alıyorsun. Geçen hafta aldığın fiyata bu hafta alamıyorsun. 13 Mayıs’ta motorin fiyatı 18 liraydı. Şimdi 39 lirayı buldu. Sırf bu artış bütün giderlerimizi artırıyor. Dövizin durumu da ortada. Biz ful kapasite çalışsak da ‘işler iyi’ dememiz imkânsız.”

★★★

Ülke ekonomisinin durumu daha net anlatılamaz.

İş insanlarını bir kenara bakıp, vatandaşların durumuna bakalım:

200 gram ekmek daha yeni 6,5 lira oldu.

Simit fiyatı 10 lira.

İyi bir beyaz peynirin kilosu 200 liranın üzerinde.

Tek bir yumurtanın fiyatı 3 lirayı aşmış.

Yaz mevsiminde pazarda domates olmuş 30 lira.

11 bin 400 lira asgari ücret ya da 7 bin 500 lira emekli maaşı alan vatandaşların hali sizce nicedir?

Hayat pahalılığı bu haldeyken, bir insan hatta bir aile nasıl hayatta kalabilir ki?

İşin acı tarafı ne biliyor musunuz?

Ülkeyi yönetenler bu acı tablo yokmuş gibi hareket ediyorlar.

85 milyonun tamamının kendileri gibi, bir elleri yağda bir elleri balda yaşadığını sanıyorlar.

O nedenle de vatandaşı kaz gibi yolmaya devam ediyorlar.

MTV vergisini iki defa al!

KDV’ye zam yap, hızını alama ve bütün vergileri artır.

İğneden ipliğe her şeye zam yap.

Bütün bunları yaparken de vatandaşın tıpış tıpış sandığa gidip kendilerine oy vereceğini düşünüyorlar. Haklı da çıkabilirler.

Zira son seçimlerde öyle oldu.

Her kötülüğü muhalefet partilerinin sırtına yüklemeyi başardılar ve sanki memleketi güllük gülistanlık bir yer yapmışlar gibi yeniden seçilebildiler.

★★★

Yedi ay sonra yeni bir seçim yapılacak. 85 milyon sandığa gidecek ve yerel yöneticilerini seçecek.

İktidar, ekonomik krize rağmen muhalefetin elinde olan İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin gibi illeri geri almak istiyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin İYİ Parti’yle ilgili son çıkışı, muhalefet bloğunu iyice parçalayıp, Cumhur ittifakını daha da güçlendirmeyi hedefliyor. İttifak sayesinde Ankara, İstanbul, Hatay ve Antalya’yı AK Parti’nin, Mersin ve Adana’yı MHP’nin alabilmesi için yol haritasını belirlemişler.

Tayyip Erdoğan ve AK Parti ise genel seçimler öncesinde PKK’yla doğrudan özdeşleştirdikleri HDP’nin desteğine göz dikmiş. Kürtlerle iş birliği yapamasalar dahi HDP tabanının CHP adaylarını desteklemesini önlemek için kolları sıvamışlar.

★★★

Peki tabanı siyasete küsmüş, umutsuzluk girdabına kapılmış muhalefet ne yapıyor?

Hiçbir şey!

Son seçim yenilgisinden dolayı doğru dürüst bir strateji belirleyemiyorlar.

Muhalefetin en güçlü partileri CHP, İYİ Parti, Yeşil Sol Parti tuhaf bir özgüven patlamasıyla bütün illerde kendi adaylarıyla yarışmaya hazırlanıyor.

Sadece şöyle bir senaryo düşünün:

İstanbul’da AK Parti adayına karşı CHP, İYİ Parti, Saadet ve HDP (ya da Yeşil Sol) adayları yarışıyor. Kim kazanır?

Mersin’de MHP adayına karşı CHP, İYİ Parti, Saadet ve HDP (ya da Yeşil Sol) adayları yarışıyor. Kim kazanır?

Aynısı Ankara’da, Antalya’da, Adana’da tekrar edebilir.

Siz istediğiniz kadar “bu ekonomik koşullarda kim iktidara oy verir” sorusunu sorun. Bakın göreceksiniz, muhalefet partileri kendi iç sorunlarını çözüp, toparlanmaz ve iş birliği yapmazsa, ülkedeki bu büyük enkaza rağmen büyük şehirler de iktidara gidecek. Yerel seçimler de hüsran ile sonuçlanacak.

Benden söylemesi!