Kendime sık sık “Bir daha CHP konulu yazı yazmayacağım” diye söz veririm.

Elimden geldiğince de sözümü tutmaya çalışırım.

CHP yerine, iktidarımızın üzerimize boca ettiği zamları, vergi artışlarını, Arap ülkeleriyle yapılmış içeriği gizli anlaşmaları, enflasyonu, hayat pahalılığını, deprem bölgesini esir alan yoksunlukları ve çaresizliği yazmayı tercih ederim.

Ancak bu her zaman mümkün olmuyor.

CHP’de öyle şeyler yaşanıyor ki kayıtsız kalamıyorum.

★★★

Mesela 14 Temmuz’da CHP’nin tuhaf medya genelgesine kayıtsız kalamamıştım.

Fikir özgürlüğünü savunması gereken bir partinin kendi üye ve yöneticilerine koyduğu konuşma yasağı, fikir açıklamadan önce gazetecilere sunulmasını istediği şartlar akıl alır gibi değildi. İktidar partisi yapınca eleştirdikleri her şeyi kendileri yapıyordu.

Bugün de “Yüzyılın ihaneti” diye konuşulan videodan kaçamadım.

CHP’de değişim isteyen ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine geçmek isteyen Ekrem İmamoğlu bir çevrimiçi toplantı düzenlemiş.

Toplantıya Özgür Özel, Gökhan Günaydın gibi parti yöneticilerinin de aralarında bulunduğu bazı önemli CHP’liler katılmış.

Hep beraber olağanüstü bir Parti Meclisi toplantısı için imza toplama ve Genel Merkez’in görevden almak istediği il örgütlerinin durumunu ele alma gibi konuları masaya yatırmışlar.

Tamamı nasıldı bilmiyorum ama bize yansıtılan 14 dakikalık bölüm, gayet seviyeli, gündemi somut, konuşmaları nezaketli bir toplantı olduğunu gösteriyor.

★★★

Toplantıda Kemal Bey’e ya da diğer yöneticilere karşı herhangi bir hakaret yok, dedikodu yok.

Böyle bir toplantının “yüzyılın ihaneti” diye sunulması kadar büyük bir saçmalık olamaz. Ancak ne yazık ki büyük bir başarı elde etmişçesine toplantının videosunu ele geçirip sızdıran “Kemalciler” bu başlığı uygun görmüş.

Oysa Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 12. seçim yenilgisinden sonra İmamoğlu’nun başını çektiği bir grubun muhalefet örgütlediğini sağır sultan dahi biliyor.

Bu grubun bir araya gelmesinden, kurultaya dair hazırlıklar yapmasından daha doğal ne olabilir?

Genel Başkan Danışmanı Engin Özkoç’un Kemal Kılıçdaroğlu yerinde kalabilsin diye teşkilatlarda yaptıkları ya da delege seçimlerine müdahaleleri ne kadar meşruysa, muhalefetin yaptıkları da o kadar meşrudur.

“Kemalciler”in Tayyip Erdoğan ve ekibinin kullandığı jargonu ve yöntemleri kullanması ne acı değil mi?

Kendilerinden olmayanı hain ilan etmeleri, seçimleri kazanmak için il teşkilatlarını devre dışı bırakmaya çalışmaları, mahalle seçimlerini ilçe merkezlerinde zarf hileleriyle yapmak istemeleri başka nasıl açıklanabilir ki?

★★★

Bu arada Genel Merkez’in tuhaflıklarını yazıp, muhaliflerin tuhaflıklarını görmezden gelmek de olmaz. İmamoğlu’nun “değişim” için yola çıktığı insanların siyaseti “meslek” haline getirmiş, defalarca milletvekili seçilmiş, defalarca parti yönetimlerinde bulunmuş ve seçimden sonra koltuklarını kaybetmiş isimlerden oluşması sizce de tuhaf değil mi?

Beş dönem milletvekili olunca çıt yok, üç dönem genel başkan yardımcısı olunca tık yok, bir seçim yenilgisinden sonra koltuk ya da vekillik gidince “değişim” naraları atıyorlar.

Kusura bakmayın ama Kemal Bey’in seçim yenilgisinde sizlerin de katkısı var.

Diğer taraftan değişimin ideolojik içeriği nedir bilen yok!
Değişimin hedeflediği siyasi sosyolojik kültürel düzen nedir bilen yok!

Bu halka zamlarla yapılan zulüm, eğitimdeki çürüme, adaletsizlikler, her geçen gün biraz daha silikleşen temel hak ve özgürlükler nasıl ortadan kaldırılacak konuşan yok!

★★★

İktidarın ülkenin stratejik varlıklarını Körfez sermayesine peşkeş çekmeye hazırlandığı bir dönemde ana muhalefetin tek gündemi “koltuk kapma” yarışı.

“Genel Başkanlığı kapalım”, “Parti Meclisi’ni kapalım”, “Belediye Başkanlıklarını, belediye meclis üyeliklerini biz belirleyelim” gibi küçük hesaplar.

Bu ülkenin geleceğini, çocuklarımızın geleceğini düşünen var mı emin değilim!

Genel Merkez ya da muhalifler fark etmez.

Limanları, şirketleri, toprakları, hatta askeri fabrikaları kapalı kapılar ardında Körfez sermayesine satılıyor ve ülke elden gidiyor, farkındalar mıdır sizce?

Kemal Kılıçdaroğlu ile bu geminin yürümeyeceği ne kadar açıksa, koltuklarını kaybettikleri için “değişim” safına geçen “profesyonel siyasetçilerle” de bu işin olmayacağı o kadar açıktır.