Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimine üçüncü kez giriyor!

Ekmeleddin İhsanoğlu ve Muharrem İnce’den sonra bu kez kendini aday yaptı.

Peki, Kılıçdaroğlu kazanabilir mi? “Türkiye’nin Obama’sı” olabilir mi?

Obama ile hayatında aktüel benzerlikler var. Örneğin… Obama’nın, Amerikan siyahilerin 16 Ekim 1995 tarihinde Washington’da düzenledikleri “milyon insan” yürüyüşüne katılması, Kılıçdaroğlu’nun “adalet yürüyüşüne” benzer…

Obama bir yıl sonra siyasete atıldı; Illinois Senatosu’na seçildi. Siyasi yaşamını etkileyen bir diğer yürüyüşe burada katıldı: “Irak işgaline hayır!”

Ardından senatörlük geldi…

Ardından Amerikan başkan adaylığı geldi… Adaylık duyurusu için sembolik yer seçti: Abraham Lincoln’ün senato adaylığını açıklarken konuşma yaptığı Springfield! Mekandan çok Lincoln’ün köleliğe karşı çıkan tarihi sözlerinin önemi vardı:

-“Kendi içinde bölünmüş bir ev ayakta kalamaz.”

“Bölünmüş ev” alegorisi Kılıçdaroğlu’nun “sofra” gibi benzetmelerine benzemiyor mu?

★★★

ABD’de başkanlığa aday olmak için önce partinizdeki diğer adaylar ile yarışmanız gerekiyor. Obama’nın Demokrat Parti önseçim yarışında en büyük rakibi kimdi dersiniz: Bir kadın; Hillary Clinton!

Obama ile arasındaki adaylık yarışı uzun süre başa baş devam ederken Hillary, ülke tarihindeki diğer tüm adaylardan daha fazla ön seçim ve delege kazanırken birden adaylıktan çekildi. (ABD Başkanı Joe Biden da, o yıl aday adayıydı, ancak o da Clinton gibi Obama lehine çekildi.) Hillary Clinton, seçimden sonra dışişleri bakanlığına getirildi. Joe Biden de başkan yardımcısı yapıldı…

Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu lehine tutumu buna benzemiyor mu?

★★★

Seçim sürecinde Obama’nın etnik kimliği hep tartışma konusu oldu. Irkçı Cumhuriyetçiler, beyaz Amerikalılar Obama’yı ilk Afrikalı-Amerikalı başkan olarak görmek istemiyordu.

“Kenyalı siyah” kimliğine her saldırıya Obama benzer yanıtlar verdi:

-“Beyaz siyah yok tek Amerika var. Liberal ya da tutucu Amerika yok, bir tek Amerika var, Amerika Birleşik Devletleri var.”

Obama ile önce (“Arap” ya da “Müslüman” diye) alay ettiler. Sonra, (“genç yapamaz” diye) saldırdılar. En sonunda Denver ve Tennessee’de suikast girişimlerinde bile bulundular...

Sonuçta:

Obama, 69.4 milyon oy alarak ABD tarihinde en çok oy alan başkan oldu! Sadece partisi Demokratlar’dan oy almadı. Rakip parti Cumhuriyetçilerin muhafazakâr ve liberal ılımlılarından da oy aldı. Gallup araştırmasına göre, muhafazakâr Cumhuriyetçiler’den yüzde 7, ılımlı liberal Cumhuriyetçiler’den ise yüzde 21 destek kazandı.

Bu seçim sonucunun alınmasında Obama ekibinin sosyal medyayı çok iyi kullanmaları da araştırma konusu oldu…

★★★

Gazeteci Ahu Özyurt, Obama’nın seçim kampanyalarının tanığı oldu. Türkiye’deki görüşmelerimizde sık sık Obama kampanyalarından bahsedince kitap yazmasını önerdim. Yazdı, “Obama/Bir Kusursuz Fırtına.”

Kitabın girişinde ilk duygusunu şöyle anlattı:

-“‘Bu muymuş bahsettikleri adam’ diye izlemeye başladım televizyon ekranındaki melez, ince, uzun, kalın sesli adamı. Dört sene önceki Demokrat Parti kongresine damgasını vuran genç senatörü Türkiye’deyken  hiç dinlememiş hatta ilginç bulmamıştım. Oysa ABD’ye ayağımı bastığım Kasım ayından itibaren mesleki kariyerimi bile değiştiren bir seçimi onun sayesinde takip etmeye başladım…”

Bir dönem CHP genel merkezinde de görev yapan Ahu Özyurt’un Obama kitabında alınacak dersler var.

Kılıçdaroğlu seçimde Obama başarısını gösterecek mi, yaşayıp göreceğiz…