“2018 yılında satıp devrettiğim ve dolayısıyla artık aidatlarından sorumlu olmadığım bir apartman dairesinin 2019 yılı aidatları ve doğalgaz borcu için şahsıma icra takibi yapıldı. Böyle bir borcum olmadığı için icra takibine itiraz ettim.

Site yönetiminin avukatı, itirazımın kaldırılması için mahkemede dava açtı. Davanın başında tapu kaydı dosyaya girdiği için ilk celse davanın reddedileceğini düşündük. Ama hakim bu kadar basit bir hukuki uyuşmazlık için 8 celse ve neredeyse 4 yıl süren bir yargılama yaptı!..

★★★

Yargılama sırasında katıldığımız 5 celsede sözlü, verdiğimiz 4 ayrı dilekçede de yazılı olarak davaya konu edilen daireyi sattığımızı ve bunun tapu kaydından görülebileceğini beyan ettik. Üstüne üstlük bilirkişi raporunu hazırlayan uzman da dairenin sahibi olmadığımı teyit etti. Ancak buna rağmen davayı başından sonuna takip eden hakim, dairenin sahibi olduğum gerekçesiyle aidatlardan ve doğalgaz borcundan sorumlu olduğuma hükmetti! Bununla de yetinmeyip olmayan borca itiraz ettim diye bir de beni cezalandırmak için yüzde 20 ekstra inkar tazminatına karar verdi!.. Bu karar miktar itibariyle istinafı mümkün olmadığı için otomatikman kesinleşti ve sorumlu olmadığım aidatlar ve doğalgaz borcu için 22.415 TL ödemek zorunda kaldım.

★★★

Ben ve davayı takip eden avukatlarım, dairenin sahibi olmadığımı ve bunun tapu kaydından belli olduğunu yazılı ve sözlü olarak 9 defa beyan ettik, buna bilirkişinin de beyanını eklerseniz toplam 10 beyan oluyor. Bu 10 beyana rağmen hakim hala dairenin sahibinin ben olduğumu iddia ederek davayı aleyhime sonuçlandırdı. Demek ki biz o duruşmalarda boşa sözlü beyanda bulunmuşuz, o yazılı dilekçeleri boşa vermişiz.

Şimdi soruyorum;

Eğer yazılı ve sözlü beyanlar dikkate alınmayacaksa, bu yargılamalar neden yapılıyor?

★★★

Şu an Türkiye’de hakim ve savcıların dokunulmazlık zırhı, milletvekili dokunulmazlığından bile kalın. Hakim ve savcılar hakkında yapılan şikayetlerden bir sonuç çıkmıyor. Hakimlerin yanlış kararları nedeniyle açılan tazminat davaları da reddediliyor. Bu dokunulmazlık ve sorumsuzluk hali nedeniyle hakimler yanlış karar vermekten maalesef çekinmiyor. Zira verecekleri kararlar ne kadar yanlış olursa olsun başlarına bir şey gelmeyeceğini iyi biliyorlar.

Bu nedenle dosya okunmadan (!) veya taraflı verilen adaletsiz kararlar maalesef yaygın ülkemizde.

★★★

Hakimlere yetki verip sorumluluk vermezseniz adil kararlar bekleyemezseniz. Bakın Avrupa’da, ABD’de, hakimlerin etik kuralları var ama bizde yok. Bizde sadece avukatların etik kuralları var. Bu kurallar 1971 yılında kabul edilmiş ve halen yanlış yapan avukatlar için disiplin yargılamalarında bu etik kurallar esas alınıyor.

Ancak savcıların ve hakimlerin etik kuralları 2023 Türkiye’sinde hala yok maalesef!..”

★★★

Yukarıdaki yakınma dolu satırları okurken büyük ihtimalle içinizden “Demek ki bu kişi iyi bir avukat bulamamış” diye geçirmiş olabilirsiniz.

Ama gelin görün ki, mağdurun kendisi avukat!..

Üstelik hukuk doktoru!..

Sayıları her geçen gün biraz daha azalan liyakat sahibi, dürüst yargı mensuplarını ayırarak iddia ediyorum:

Değil İlker Atamer gibi hukuk doktoru, ordinaryüs profesör bile olsanız, tuzun koktuğu yargıda haklılığınızı kanıtlayamazsınız!..