Daha önce de yazdığım gibi başımızda, ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya kararlı bir irade var.
Zira gittiği takdirde başına neler geleceğini, yaptıklarının hesabını asla veremeyeceğini biliyor.
O nedenle hemen her gün anayasayı çiğniyor, halkı gerdikçe geriyor, hatta toplumun kendisine oy veren kesimini, diğerine karşı kin ve nefret duygularıyla kışkırtıyor.
Bunlar yetmiyormuş gibi bir de çatışma ortamı yaratmaya uğraşıyor.
Hayali düşmanlarına her gün bir yenisini ekliyor.
Örneğin kendi imzasıyla iş başına getirdiği Merkez Bankası Başkanı’nı bile toplum önünde azarlamaktan ve vatan hainliği suçlaması yapmaktan çekinmiyor.
Ama öfkeli kitlelere şikayet ettiklerinin başında kendisine biat etmeyen, halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmetten vazgeçmeyen cesur gazeteciler geliyor.
Tetikçilerinin itibar infazları yetmiyormuş gibi, yalakalık yapmayan gazetecileri durumdan vazife çıkarabilecek psikopatlara hedef göstermekten bile çekinmiyor.
Türkiye böylesine kaotik ve her türlü sarsıcı olayın yaşanabileceği atmosferde seçime koşuyor.
* * *
Halk Arenası için İstanbul’a gittiğimde Emniyet Müdürlüğü’nden bir tebligat aldım. İmzaladığım belgede aynen şunlar yazıyordu:
“Güvenilir bir kaynaktan; Suriye/Esad rejimi ve THKP-C Acilciler terör örgütü ile irtibatlı Miraç Ural’ın organizesinde, 2015 yılı Mart ayından genel seçimlere kadar ülkemizde bir dizi terör eylemi planlandığı, planlanan eylemlar arasında canlı bomba, suikast vb. eylemlerin yer aldığı, eylemlerde yer alması muhtemel şahısların önümüzdeki günlerde Türkiye’ye aktarılması ya da Türkiye’deki irtibatlarının harekete geçirilmesinin beklendiği, eylem hedefleri arasında Gazeteci Uğur DÜNDAR’ın da bulunduğu tespit edilmiştir”
* * *
Belgeyi okuduktan sonra içeriğini yazıp yazmama konusunda tereddüt ettim. Ama aynı tebligatın değerli kardeşim, dünya çapındaki soruşturmacı gazeteci Nedim Şener ile dürüst ve cesur meslektaşım Ahmet Şık’a da yapıldığını okuduktan sonra, “tarihe not düşmek amacıyla” sizlerle paylaşmaya karar verdim.
Hemen belirteyim, madem istihbarat var, bunu önlemek biz gazetecilerin değil, polis ve MİT’in görevidir.
* * *
Bakalım Nedim Şener, Posta gazetesindeki köşesinde neler yazmış:
“Gazeteci olarak Suriye/Esad rejimi ve THKP-C Acilciler terör örgütü ya da onunla irtibatlı Miraç Ural grubunun beni hedef alması için herhangi bir neden göremiyorum.
...Evet belki Acilcilerin hedefi olmam için bir neden yoktu ama, birileri hakkımda plan yapıyor olabilirdi.
Belli ki birileri suikast mevsimini açtı.
Belli ki birileri bir şeyler tezgahlıyorlar ve başımıza bir şey gelmesi halinde de ‘olağan şüpheli’ de belli.
Böyle bir durumda insan ne yapar bilmiyorum?
Bildiğim tek şey, Türkiye’de bu tür olaylar hiç de göründüğü, gösterilmek istendiği gibi değildir. Tehlike bazen çok yakındadır, hemen yanımızdadır.”
* * *
Son dönemde IŞİD-MİT ekseninde çok çarpıcı haberlere imza atan Ahmet Şık ise bir adım daha giderek suikastçısıyle konuşmuş ve ne söylediyse aynen okurlarıyla paylaşmış.
Birlikte okuyalım:
“...Gelen memur arkadaşa rutin olarak tehdit aldığımı ancak koruma istemediğimi söyledim. Bir de yazıda sözü geçen Miraç Ural’dan değil, aksine AKP ve MİT’le bağlantılı kişi ya da örgütlerden saldırı olabileceğini anlattım. Twitter’daki sahte hesapların hükümet ya da MİT kontrolünde olduğu iddiasını da buradan bir kez daha dile getirmiş olayım. (O hesaplarda bizlere sürekli küfür, hakaret ve ölüm tehditleri yağdırılıyor-U.D.)
...İddialar üzerine Miraç Ural’ı aradım. Söz konusu yazıda geçen ifadeleri okudum ve yorumunu sordum. Gürültülü bir kahkaha attıktan sonra şunları söyledi: “Bu çok komik. Uzun zamandır Miraç Ural adı üzerinden yalan senaryolar üretiliyor. Daha önce de benzer senaryolar gündeme sokulmuştu. Şimdi yine aynı kurguyla halkı tedirgin etmek, seçimlerde AKP’ye karşı oy kullanacak insanları sindirmek istiyorlar. Suriye ve Miraç Ural kaynaklı terör dalgası yaşanacak senaryosuyla provokasyonlar planlanıyor. Suriye’nin siyasi olarak suçlanması amaçlanıyor. Hayatımın hiçbir döneminde kimseye şiddet kullanarak zarar vermedim. Bundan sonra da yapacak değilim. Sizin gibi değerli aydınları halkımızın serveti olarak görüyorum. Bunu yapanları lanetliyorum.”
Ahmet Şık devam ediyor:
“...Kontrol edemedikleri medya organlarını, biat ettiremedikleri gazetecileri sindirmeye çalışıyorlar. Haber yapma diyorlar. Ne ile uğraştığımı ben de, beni sindirmek isteyenler de biliyor.
Hiçbir gerçek gizli kalmaz. Ne kadar derine gömseniz de pis koku yaymaya devam eder.
* * *
Nedim ve Ahmet’in yazdıklarının altına imzamı atıyorum.
Hatta suikastçımı (!) görür gibi oluyorum.
Nokta.
Suikastçımı (!) gördüm!
Uğur Dündar
Yayınlanma: