Yeri doldurulamayacak yüzlerce canımız gitti... Ruhlarımızın kolonları kırıldı, çöken binalar gibi altında kaldık hepimiz... Kar altında, buz gibi havada kaç canımızın kurtarılmayı beklediğini ise kimse bilmiyor. Sağ salim çıkarılanları ağlaya ağlaya izlesek de görüntüler dehşet! Fakat toparlanıp ayağa kalkmamız, coğrafyanın da depremin de kader olmaması için aklımızı kullanmamız lazım.
***
Ipsos araştırma şirketi 23 ülkede insanlara en çok ve en az güvendiğiniz meslekler hangisi diye sordu. Türkiye’de en çok bilim insanlarına, en az politikacı ve din görevlilerine güvenildiği ortaya çıktı!
ASAL Araştırma, geçen yıl ‘Türkiye’de en güvendiğiniz kurum’ diye sordu binlerce kişiye. Diyanet ve medya en az güven duyulan kurumlar oldu. Oranlar şöyle: TBMM’ye yüzde 6, Cumhurbaşkanlığı’na yüzde 5.4, yargıya yüzde 4.5, sivil toplum kuruluşlarına yüzde 3.7, Diyanet’e yüzde 3.1, ÖSYM’ye yüzde 1.8 ve medyaya yüzde 1.5!
Örnek vermek gerekirse her 100 kişiden 94’ü misal Cumhurbaşkanlığı’na güvenmiyorum diyor!
2022’deki bir araştırmaya göre Türkiye’de her 100 kişiden 51’i arkadaşına güvendiğini söyledi. Oran pek iyi değil ama daha kötüsü var. Bir yıl önce yapılan benzer araştırmaya göre arkadaşa güven yüzde 12.7 azalmıştı...
Yani bırak toplumdaki güveni, yıldan yıla dostlar arasında bile güven azalıyor!
Denilebilir ki, bu tür anketleri yapıp sonuçlarını duyuran araştırma şirketlerinin doğru söyleyip söylemedikleri ne malum? Güven araştırmaları güvenilir mi?
Bazı sosyal bilimcilere göre bu araştırmalar da güvenilmez!
***
Güven, genellikle bir kişinin dürüstlüğüne olan inanç olarak tanımlansa da eksik..
İster aileye, sevgiliye, arkadaşa ister memleketin ekonomisine, kurumlarına, bankasına, şirketine, bakkala, fırıncıya, patrona, müdüre, polise, bakana, hükümete, parasına puluna olsun güven yaşamın temelidir!
Araştırma şirketlerinin yaptıkları güven araştırmalarına güvensek de güvenmesek de ortaya çıkan sonuç şu...
Halimiz, bu devirde babana bile güvenmeyeceksin sözündeki gibi!
Peki, aldatıla aldatıla güven konusunda serçeler gibi ürkek hale gelen halkımız her gece ne yapıyor?
Dört duvar arasına, bir binaya, evine giriyor.
Sonra?
Sabaha karşı 7.7 ile sarsılıyor yer.
Binalar başımıza yıkılıyor, altında kalıyoruz. Ölüyoruz!
Daha da kötüsü biz sağ çıkarken, o yıkıntılar altında kalıyor canımızın parçaları. Ölünceye kadar her gün ölüyoruz!
***
Sosyal medyada herkes aynı soruyu soruyor şimdi...
Doğu Anadolu Fay hattındaki bu deprem bizim altımızdaki Kuzey Anadolu Fay hattını, Batı Anadolu Fay hattını da etkiler mi, evimiz başımıza çöker mi?
Çöker kardeşim, çöker!
Fay hatlarının birbirini tetiklemesinden değil ama, babasına bile güvenmeyenlerin güven hatlarındaki derin fay kırıkları yüzünden çöker...
Cumhurbaşkanlığı’na, TBMM’ye, Diyanet’e, yargıya, medyaya, arkadaşına zerre güvenmeyen biz Türkler’e sorsa şu araştırma şirketleri, “içinde yaşadığınız binaya güveniyor musunuz” diye, güveniyorum diyen bir Allah’ın kulu çıkar mı acaba?
Bu hayatta en az güvendiğimiz, hatta hiç güvenmediğimiz kim oluyor o zaman?
Binalar mı?
Yoksa o binaların onca depremden, onca ölümden, onca acıdan ders almadan uydur kaydır yapılmasına göz yuman, oy için iki de bir imar affı çıkaranlara koşa koşa oy verenler mi?
Depremde mezar olmayı bekleyen çürük çarık evi seçen, binalar mantar gibi biterken mahalle muhtarını, belediye azasını, belediye başkanını, milletvekilini, partiyi, hükümeti, cumhurbaşkanına kadar her bir şeyi seçen mi?
Aynaya bak, belki görürsün o en güvenilmez kim!