İğneyle kuyu kazmak lafı ‘zoru’ anlatıyorsa, 2 bin 500’den fazla artçı depreme rağmen canlarını hiçe sayarak enkazlara giren, başka canları hayata çekip çıkaran yerlisi yabancısı arama kurtarma ekiplerine ne demeli?

Cennet’e girenler!

Adana Çukurova’da 70 insana mezar olan Hasan Alpargün Apartmanı’nın müteahhidi Hasan Alpargün depremden sonra ne yaptı?

990 bin dolar, 890 bin euro ve 500 bin lirayı transfer etmeye çalışarak KKTC’ye kaçtı! Lefkoşa’da daire satın aldı! Enselendi tabi, Türkiye’ye getirildi. İfadesinde 70 kişinin ölümüyle ilgili şöyle dedi: Mukadderat!

Mukadderatçı müteahhidin Kıbrıs’ta yakalanması araştırma sonucu olmadı. Ya?

Onu polise kendisini ‘sıra dışı mimar’ olarak tanıtan öz oğlu Hasan Can ihbar etti!

Babası ile aynı şirketin ortağıydı. Bu yüzden o da anında Kıbrıs’a kaçtı. Düşündü, yırtmanın bir yolunu buldu. Polisi arayıp babasının yerini verdi, “Yakalanması için babamı ihbar ettim. Birlikte değiliz. Sorumlu ben değilim” dedi.

Bu duruma ne denir?

Babamı tanımam!

Haber Türk’ten Esra Topbaş, Japonya Altyapı ve Ulaştırma Bakanlığı’nda afet riskinin azaltılması, acil durum ve yeniden yapılandırma alanlarında uzman Dr. Hitoshi Baba’ya sordu, bizde yıkım neden bu kadar büyük? Dr. Baba ne dedi peki?

Binalarınızın sismik performansı zayıf!

İskenderun Devlet Hastanesi depremde yerle bir oldu. Neden acaba?

Hastanenin resmi internet sitesinden okuyalım: Depreme dayanıklılık testi raporu olumsuz gelmiştir!

Bu duruma ne denir?

Cinayet!

Hatay’da Yapı Denetim ve Yapı Malzeme Şube Müdürlüğü depremden ağır hasarlı çıktı. Derhal yıkalım dedi pek sayın bazı yetkililer. Avukatlar karşı çıktı, harabenin önünde nöbete başladı. Neden?

Yıkıp ortadan kaldırılmak istenen bu binada okulların, işyerlerinin ve konutların yapı laboratuvar test sonuçları, yani bölgede işlenmiş tüm deprem cinayetlerinin delilleri vardı.

Bu duruma ne denir?

Yangından mal kaçırma!

Metin Akın Antakya’da giyim mağazası sahibiydi. Depremden sağ kurtuldu. Sabah oldu mağazasına bakmaya gitti. Bina hasarlıydı, vitrinler falan kırılmış hatta içeride bir şey kalmamıştı. Acaba yağmalanmış mıydı? Kendisine mikrofon uzatan muhabire şöyle dedi:

“Yağmalandı kelimesini kabul etmiyorum, ihtiyaçları için aldılar. Mecbur alacaklar. Herkes soğukta. Çocuğuna, kendine... Helali hoş olsun.”

Ona ne demeli?

Helal olsun!

“Anayasa’nın 44, 45 ve 46. maddeleri gereği ovaların sadece tarım için kullanılması ve yapılaşmaya açılmaması gerekiyor. Fakat depremin yıktığı yerler birinci sınıf tarım alanları!”

Bu tespit, ‘depremi sorun olmaktan çıkarmak için bilimi kılavuz edinmek yeterli’ diyen Akdeniz Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Leventeli’ye ait.

Bu durumda bize ne denir?

Anayasa tanımayanlar!

Deprem anında herkes dışarıya kaçmaya çalışırken Gaziantep İnayet Topçuoğlu Hastanesi yenidoğan bölümünde görev yapan hemşireler Devlet Nizam ve Gazel Çalışkan ne yaptı? Kaçanların aksi yöne, odalara koştu!

Odalarda ne vardı peki?

Kuvözlerde dünyadan bir haber bebekler. Devrilmemesi için sıkı sıkıya sarıldılar kuvözlere. Bitmek bilmeyen 65 saniye! Yüzlerce sağlık görevlisi gibi 65 saniye melek olup bebekleri korudular...

O bebekler için o anda, yani tam zamanında hem Devlet, hem Nizam olan hemşirenin yaptığına bakıp mesela; halimize ne denir?

Nerede bizi koruyacak DEVLET!

Nerede Anayasa’da yazanları uygulatacak NİZAM!