HAVA KUVVETLERİ ESKİ KOMUTANI AKIN ÖZTÜRK'ÜN İFADESİ;
Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk, savcılık ifadesinde, "Askeri darbeyi planlayıp, yöneten bir kimse değilim. Kimin planlayıp, yönettiğini bilmem" dedi.
İşte Öztürk'ün ifadesi;
Öztürk, ifadesinde, "15 Temmuz günü gerçekleşen askeri darbeyi planlayıp, yöneten bir kimse değilim. Kimin planlayıp, yönettiğini bilmem." diye konuştu.

Olay günü, İstanbul'da bir arkadaşının kızının düğünü olduğunu, düğüne katılması gerektiğini ancak İzmir'deki noter işleri dolayısıyla gidemediğini belirten Öztürk, İzmir'de noter işlemleri yaptığını ispat edebileceğini bildirdi.
Öztürk, İzmir'de saat 11.30 civarında noter işleminin tamamlandığını, saat 13.30 sıralarında Ankara'ya askeri uçakla yanında Kara Kuvvetleri Komutanı ile geldiğini ve doğrudan torunlarını görmek için Akıncı Üssü'ne gittiğini anlattı.
Akıncı Üssü'ndeki lojmanda akşama kadar vakit geçirdiğini ifade eden Öztürk, şunları söyledi:
"Akıncı Üssü'nde mutat uçak iniş ve kalkışları oluyordu. Devamlı hareketlilik olduğu için önce bir şey fark etmedim, düğün sahibi Mehmet Şanver'i aradım, tebrik ettim. Bir süre sonra o da beni tekrar aradı. Uçakların alçak uçuş yaptığını, ne olduğunu sordu. Televizyonda alt yazı geçtiğini söyledi. Ben de bu sırada televizyonda gelişmeleri izliyordum.
Hava Kuvvetleri Komutanı da bu düğünde idi. Beni aradı ve uçakların Ankara'da alçak geçiş yaptığını söyledi, 'Bu duruma müdahale et' dedi. Bunun üzerine üs komutanlığına telefon ettim. Görüştüğüm kişi üs komutanı ve misafir olarak orada bulunan Kubilay Selçuk idi. Genelkurmay Başkanı'nın da üste olduğunu söyledi. Ben de hemen yanına gittim. Yaklaşık 5 dakika içerisinde Genelkurmay Başkanı'nın yanına gittim. Gittiğimde hava kararmıştı ancak saatin kaç olduğunu bilemiyorum. Bir oda içerisinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Tümgeneral Kubilay Selçuk ve Tuğgeneral Mehmet Dişli ile çay içiyordu. Bana, 'Bunlar bu işi yaptılar, bunlarla konuş ikna et' dedi. Ben onlarla konuşmaya başladım. Bu sırada İstanbul'da tankların üzerine insanlar çıkmıştı. Üste oda içerisinde televizyon açıktı, bunları görebiliyordum.
Kubilay Selçuk ve Mehmet Dişli'ye darbenin olamayacağını, demokratik kurumların işlediğini, halkın bu işe tepki gösterdiğini anlatıp, ikna etmeye çalıştım. Kendilerine, itiraz ettikçe bağırıp, çağırdım. Aynı şekilde Genelkurmay Başkanı da onları ikna etmeye çalıştı. 3-4 kez bunları tekrarladım. Benim onlara emir verme yetkim yok ama bir büyük olarak, Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal'ın isteği üzerine onlara telkinde bulunup, ikna etmeye çalıştım. O sırada, soyadını bilmediğim Ömer isimli bir amiral de oraya geldi. Benim telkinlerim sonuç verdi. İkna oldular. Yeni uçak üsten havalanmadı. Havadakilerin görevleri devam etti. Üsse dönen uçaklar bir daha gönderilmedi. İkna sürecinin ne kadar sürdüğünü bilmiyorum. Sonunda onlar ikna olunca Genelkurmay Başkanı, Başbakan ile görüştü. Bana 'sen burada kal, bunları iyice ikna et' dedi. Daha sonra helikoptere binip, Başbakanlığa gitti. Sabah erken saatlerdi fakat saatin kaç olduğunu bilmiyorum."
AKINCI ÜS KOMUTANI TUĞGENERAL HAKAN EVRİM;
Darbe girişimi sırasında rehin alınan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a ‘’Sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim’’ diyen Akıncı Üs komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim, suçlamaları reddetti. ‘’Gülen’i tanımam’’ dedi.
BEN DE REHİNDİM
“O gün beni 3 silahlı şahıs rehin aldı. Saat 01.30 sıralarında karargahtaki odama yanımda bulunan 3 kişi ile birlikte geçtim. Bu şahıslar 2. Başkan Yaşar General, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve şu anda ismini hatırlamadığım üst düzey rütbesinde komutanları aldıklarını söylediler ve Genelkurmay Başkanını benim odama getirdiler. Beni makam odasından çıkardılar. Genelkurmay başkanının yüz kısmında hafif kızarıklık vardı. Karargah içerisinde silahlı kişiler çok fazla sayıda vardı. İstediklerini yapmak dışında başka bir çaremiz bulunmamaktaydı” dedi.

ÖZTÜRK VURULDU
Akın Öztürk de darbeciler tarafından etrafı sarılı biçimde Genelkurmay Başkanının bulunduğu odaya getirildi. Sabah 9.00 sıralarında Genelkurmay Başkanını helikopter ile götürdüler. Genelkurmay Başkanını çıkardıktan sonra Akın Paşa'yı da odadan çıkardılar. Hatta Akın Paşa sol ayağının topuk kısmında mermi isabet ettiğinden yaralanma olduğunu söyledi. Öztürk'ün herhangi bir talimat verdiğini görmedim.
PKK'YA HAREKAT YAPILACAK
15 Temmuz tarihinde Harekat Komutanım albay Ahmet Özçetin tarafından gece saatlerinde PKK'ya yönelik iç güvenlik harekatı yapılacağını, uçakların hazırlanması gerektiğini, Diyarbakır'dan uçakların üssümüze geleceğini söyledi. Bizde böyle rutin uygulamalar olduğu için bu durumu sorgulamadım ve uçakların hazırlanması emrini saat 14.00 sıralarında Bakım Komutanı Binbaşı Ersin Eryiğit'e verdim.
SİVİL GİYİMLİ ŞAHISLAR
Akşam 19.00 sıralarında ben üste, bulunduğum sırada uçakların hazır olup olmadığına bakmak amacıyla dışarı çıktığımda rutinin dışında bir hareketlenme olduğu, 141. Filonun bulunduğu yerde sivil giyimli birkaç şahsın olduğunu gördüm. Diyarbakır'ın uçak ve pilotlarının da filoda olduğunu gördüm. Sonra uçaklar havalanmaya başladı. TV'lerden Ankara ve İstanbul'daki olayları izlerince bir sıkıntı olduğunu anladım ve 141. Filoya 22-23.00 gibi gittiğim sırada bir anda etrafımda sivil ve resmi kıyafetli silahlı askerler sardı. Harekat merkezi 143. Filo gazinosuydu. Eylemleri buradan yönetiyorlardı.
‘CANIMIZ TEHLİKEDE' DEDİM
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal beni cep telefonumdan aradı, Ankara'da neler olduğunu sordu. Ben de Akıncılar üssünden kalktığını, benim ve kendisinin can güvenliği olmadığını söyledim. Yakalanan üst düzey komutanlar üsse getiriliyordu.
AKAR GELDİ
Yanımda bulunan şahıslar 2. Başkan olan Yaşar General'in olduğunu, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanını aldıklarını söylediler ve Genelkurmay Başkanını benim odama getirdiler. Yanında kendi koruma ekibi ile tanımadığım başka şahıslar vardı. İstediklerini yapmak dışında başka bir çaremiz bulunmamaktaydı. Akın Öztürk'ü de Genelkurmay Başkanının bulunduğu odaya etrafı sarılı şekilde getirdiler.
KONSEYİ TRT'DEN DUYDUM
Yurtta sulh Konseyinin kimler tarafından, nasıl, ne zaman ve hangi amaçla kurulduğu bilmiyorum. İlk defa TRT'de olay günü bu konseyden haberim oldu. Olay zaman dilimi içerisinde herhangi bir uçak silah veya başka bir mühimmat kullanmadım. Vatandaşların üsse geldiğinden haberim olmadı. Bu nedenle bunların nasıl ve ne şekilde öldüklerini bilmiyorum. Üssü ele geçiren grubun nizamiye kapısında elemanları vardı. Bunların ateş etmiş olabileceğini düşünüyorum.
FETÖ İLE BAĞLANTIM YOK
FETÖ/PDY ile kesinlikle bir bağlantım bulunmamaktadır. Fetullah Gülen'i veya başka bir örgüt yöneticisini tanımamaktayım. Bunların işletmiş olduğu dershanelere gitmedim, yurtlarında kalmadım, evlerine gitmedim, bunlarla ilgili haberleri basın ve bize iletilen istihbarat bilgilerinden biliyorum. 1984 yılında Harp Okuluna girdiğim sırda ailem Ödemiş'te ikamet etmekteydi. Ben sınavlara İstanbul'da girdim. Ailem halen Ödemiş'te ikamet etmektedir. Benim kesinlikle böyle bir örgüt ile bağım bulunmamaktadır. Üssü ele geçiren grup ile anlaşılması üzerine askeri savcılık ile birlikte gelen kuvvetler beni de teslim aldılar. Suçlamaları kabul etmiyorum”
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN BAŞYAVERİ ALBAY ALİ YAZICI'NIN İFADESİ
Darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başyaveri Albay Ali Yazıcı'nın savcılıktaki ifadesinde darbe girişimi sırasında yanlış tercihler yaptığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanına gitmemekle hata ettiğini söylediği öğrenildi. Darbe girişimini öğrendikten sonra Cumhurbaşkanı'nı neden aramadığı, güvenliğinin yerinde olup olmadığını, güvenlik tedbirleri ile ilgili neler yapabileceğini niçin sormadığı sorusu üzerine Yazıcı'nın, "Bu soruya verilecek mantıklı bir cevabım yoktur." diye yanıt verdiği kaydedildi. Yaver, askeri birlikte televizyon açıkken uyuyakaldığını da savundu.
Erdoğan'ın Başyaveri Albay Ali Yazıcı''NİSAN AYINDA ÇORLU'YA TAYİNİM ÇIKTI AMA 15 TEMMUZ'DA GÖREVİMİN BAŞINDAYDIM''
Sorumluluk ve görevlerini yerine getirirken Cumhurbaşkanlığı makamının danışmanlarının müdahalesine müsaade etmediğini anlatan Yazıcı'nın, "Bu nedenle Cumhurbaşkanımıza aleyhimde propaganda yapıldığı için 2016'nın Nisan ayında Çorlu Topçu Alay Komutanlığına tayinim çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın uygun göreceği bir zamanda Çorlu Alay Komutanlığına gidecektim ancak 15 Temmuz tarihi itibarıyla görevimin başındaydım." ifadelerini kullandığı öğrenildi.
''ALAY KOMUTANI 15 TEMMUZ GECESİ TATBİKAT OLACAĞINI SÖYLEDİ''
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ailesiyle Marmaris'e tatile gittiğini, kendisinin de fırsattan istifadeyle Tokat Erbaa'daki eşi ve çocuklarını ziyarete gittiğini anlatan Yazıcı'nın, "11 Temmuz'da Tokat'a geldim. 14'ünde Ankara'ya döndüm. 14 Temmuz tarihinde öğle sıralarında Ankara'ya geldim. O gün Alay Komutanı Kutsi Barış ile görüştüm. 15 Temmuz gecesi tatbikat olacağını, kimlerin katılabileceğini sordu. Ben de 2 astsubayın katılabileceğini söyledim. İki astsubayın isimlerini verdim. Aramızda darbe konuşması hiç geçmedi. Sonra ben Çankaya Köşkündeki lojmanıma geçtim. Evde yalnız kaldım, misafirim yoktu." şeklinde savunma yaptığı kaydedildi.
''ALAY KOMUTANI 'CUMHURBAŞKANI OTLUK KÖYÜ'NDE Mİ TATİL YAPIYOR' DİYE SORDU''
Yazıcı'nın, cuma günü 11.30’da evden çıktığını, Alay Komutanı Kutsi Barış ile Cumhurbaşkanlığı Alay Komutanlığı Sosyal Tesisleri'nde kahvaltı yaptıklarını, Barış'ın kendisine "Cumhurbaşkanı, Otluk köyünde mi tatil yapıyor?" diye sorduğunu, kendisinin de "Marmaris'te Grand Yazıcı Oteli'nde tatil yapıyor" dediğini, Barış'ın da bunun üzerine Erdoğan'ın Otluk köyünde olduğunu söylediğini anlattığı belirtildi.
Yazıcı'nın, bunun üzerine kahvaltının ardından Karacı Yaver Mete Yarbay ve Havacı Yaver Binbaşı Erkan'ı aradığını, nerede olduğunu sorduğu Erdoğan'ın Otluk köyünde olduğunu ancak Grand Yazıcı'ya döndüğünü söylediklerini, Kutsi Barış'ın kahvaltıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tatil yaptığı yeri sorduğunu, kendisinin de söylediğini, başka bir şey sormadığını, akşamki tatbikatla ilgili herhangi bir şeyden bahsetmediğini, 12.30'da evine geçtiğini, 16.30'a kadar burada kaldığını, yola çıkacağı için hazırlık yaptığını anlattığı öğrenildi.
''15 TEMMUZ'DA 16:30 SIRALARINDA YARBAY OLDUĞUNU SÖYLEYEN SİVİL GİYİMLİ BİR KİŞİ YANIMA GELDİ''
15 Temmuz'da 16.30 sıralarında kendisine tahsis edilen plakasını hatırlayamadığı araçla Muhafız Alayının kapısından çıkacağı sırada avlunun içinde yarbay olduğunu söyleyen sivil giyimli kişinin yanına geldiğini ve Antalya'ya gideceğini söylediğini ifade eden Yazıcı'nın, "Bana 'Nereye gidiyorsun?' diye sordu. Ben de Antalya'ya gideceğimi söyledim. O da 'Beni de Antalya'ya götürür müsün?' diye sorunca 'Gel, götüreyim' dedim. Ben arabaya bindikten sonra ismini sordum, o bana isminin Emin olduğunu, yarbay rütbesinde bulunduğunu söyledi. Ben bu şahsı görsem tanırım. Çıktığım kapıda güvenlik kamera kayıtları belki vardır." şeklinde konuştuğu kaydedildi.
''21.30 SIRALARINDA FAHRİ KASIRGA ARADI, 'NE OLUYOR ALBAYIM' DİYE SORDU''
Yazıcı'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya'da Messi'nin de geleceği futbol etkinliğine katılacağı için önceden yola çıktığını söylediği öğrenildi.
Yazıcı'nın savunmasında şu ifadeler yer aldı:
"Ancak Cumhurbaşkanı'nın programı önce İstanbul'a uğramak şeklinde değişseydi, ben o yoldan Marmaris ya da İstanbul'a dönecektim ancak Emin isimli yarbayı da aracıma almıştım. 21.30 sıralarında beni Genel Sekreter Fahri Kasırga, Afyon civarında bulunduğum sırada aradı. 'Haberler duyuyorum. Ne oluyor albayım?' dedi. Ben de 'Bilmiyorum, araştırayım' dedim. Kısa bir süre sonra Başdanışman Davut Kavranoğlu aradı, o da 'Neler oluyor? Darbe girişimi mi var?' dedi. Ben de 'Araştırıp döneyim' dedim. Daha sonra Ankara Çankaya Köşkündeki Atahan Tatar Albay beni alaydan aradı. Silahlar patladığını söyleyince 'Oradan ayrılın.' dedim. Bir süre sonra Cumhurbaşkanı'nın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Marmaris'ten aradı. Sonra Protokol Şube Müdürü Alparslan Acarsoy, saat 23.00 sıralarında Antalya'dan aradı, 'Buraya gelme, buralar karışık. Buraya gelmenin anlamı kalmadı.' dedi. Cumhurbaşkanı'nın fizyoterapisti Ahmet Çotuk, Marmaris'ten aradı. 'Neler oluyor? Darbe teşebbüsü var. Bu emir-komuta zinciri içerisinde mi oluyor? Hulusi Paşa nerede?' diye sordu.
''GENELKURMAY EMİR SUBAYI LEVENT TÜRKAN'I CEP TELEFONUNDAN ARADIM FAKAT ULAŞAMADIM''
Ben de 'Bilmiyorum. Genelkurmay Başkanı'nın emir subayını arayayım, sorayım' dedim. Yarbay Levent Türkkan'ı cep telefonundan aradım fakat ulaşamadım. Aradan bir süre geçtikten sonra Ahmet Çotuk mu beni aradı, ben mi onu aradım, hatırlamıyorum. Ahmet Çotuk'a, 'Bu işin içinde ben yokum, Hulusi Paşa'nın bu işin içinde olduğunu sanmıyorum' dedim. Bu konuşmaları yaparken ben İzmir yoluna doğru dönmüştüm. Yanımda bulunan, isminin arabada Yarbay Emin olduğunu öğrendiğim şahıs bana 'İzmir Çiğli'deki 2. Hava Üs Komutanlığına en yakın askeri birliğe gidelim.' dedi. Bu teklif bana makul geldi. Ben de İzmir yoluna döndüm, saat 01.30 sıralarında İzmir'deki Hava Üs Komutanlığına geldik."
''ASKERİ BİRLİKTE TELEVİZYON AÇIKKEN UYUYAKALDIM''
Yazıcı'nın 2. Hava Üs Komutanlığına girerken askerlerin kendilerine buraya gelme nedenlerini, kendisinin de darbe girişimi olduğunu söyleyip, geceyi orada geçirip geçiremeyeceklerini sorduğunu, içeri alındıklarını, televizyondaki darbe girişimi faaliyetlerinin devam ettiğini gördüğünü söylediği belirtildi.
Askeri birlikte televizyon açıkken uyuyakaldığını anlatan Yazıcı'nın, "07.30'da Ankara'ya doğru yola çıktım. Yoldayken Yiğit Bulut ve Lütfullah Göktaş isimli başdanışmanlar beni aradılar. 'İstanbul'a gitmemin nedenini' söylediler. 'Ne yapmam gerektiğini, Hasan Doğan'a sormamı söylediler.' Lütfullah Göktaş da Cumhurbaşkanı'nı arayıp aramadığımı sordu. 'Aramadım' dedim. 'Keşke arasaydın, İstanbul'a gelmen daha uygun olur.' dedi. Bunun üzerine Ankara yerine İstanbul'a gitmeye karar verdim. İstanbul yoluna döndükten bir süre sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Nadir Alparslan aradı. 'İstanbul'a değil, Ankara'ya gelmemin uygun olacağını' söyledi. Bunun üzerine İstanbul yolundan tekrar Ankara'ya döndüm. 22.30 sıralarında Ankara'ya, lojmana geldim. Sonra Beştepe'ye gitmek için yola çıktım. Konvoya takıldım, vatandaşlarla beraber konvoyla korna çaldım." ifadelerini kullandığı kaydedildi.
''MARMARİS CİVARLARININ KARIŞIK OLDUĞUNU ÖĞRENDİĞİM İÇİN İZMİR'E GİTTİK''
Beyanlarının ardından cumhuriyet savcısının sorularını yanıtlayan Yazıcı'nın, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan ile bazı danışmanların kendisini arayıp, darbe olup olmadığını sormaları üzerine neden taleplere cevap verdiğinin sorulması üzerine, "O sırada darbe girişimi olduğu için Hasan Doğan'a, Fahri Kasırga'ya dönüş yapmadım. Sadece Ahmet Çotuk ile görüştüğümde Levent Türkkan'a telefonu kapalı olduğu için ulaşamadığımı söyledim." dediği öğrenildi.
Darbe girişimini öğrendikten sonra neden Marmaris'e değil de İzmir'e gittiği sorulan Yazıcı'nın, "Marmaris civarlarının karışık olduğunu öğrendiğim için en yakın askeri birliğe teslim olmak amacıyla İzmir Çiğli'deki komutanlığa gittik." diye konuştuğu belirtildi.
''KEŞKE ARACIMDAN İNDİRSEYDİM''
Albay Yazıcı'nın, bulunduğu yere en yakın birlik yerine neden İzmir'e gittiği sorusuna da "Aracımda bulunan Emin isimli yarbay öyle söylediği için oraya gittim." karşılığını verdiği kaydedildi.
Yazıcı'nın daha önce tanımadığı birini neden aracından indirmeyip İzmir'e götürdüğünün sorulması üzerine de "Keşke aracımdan indirseydim. Keşke İzmir yerine Marmaris'e gitseydim. Bunun büyük bir hata olduğunu kabul ediyorum." dediği öğrenildi.
''BU SORUYA VERİLECEK MANTIKLI BİR CEVABIM YOK''
Darbe girişimini öğrendikten sonra Cumhurbaşkanı'nı neden aramadığı, güvenliğinin yerinde olup olmadığını, güvenlik tedbirleri ile ilgili neler yapabileceğini niçin sormadığı sorusu üzerine Yazıcı'nın, "Bu soruya verilecek mantıklı bir cevabım yoktur." diye yanıt verdiği kaydedildi.
''GİZLİ BİR YANI KALMADIĞINDAN SÖYLEDİM''
Yazıcı'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tatil yaptığı otelin bilgisini ilgisiz kişilere niçin verdiği sorusunu da "Bu bilgi basında da çıktığı, bir tehlike görmediğim için, gizli bir yanı kalmadığından söyledim." şeklinde cevapladığı belirtildi.
''ERDOĞAN'IN BİNDİĞİ UÇAĞIN RADAR KODUNU KİMSEYE SORMADIM''
Ali Yazıcı'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağının kodunu helikopter pilotlarına sorup sormadığı yönündeki soru üzerine de "Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a gittiği ya da gideceği sırada bindiği uçağın havadaki ve radardaki kodunu kimseye sormadım. Öğrenmedim, bu bilgiyi kimseye vermedim. Bu, ispat edilirse her türlü cezaya razıyım.
''GÜLEN İLE HİÇ GÖRÜŞMEDİM''
Fetullah Gülen'i televizyonlardan tanıyorum. Askeri okullarda okuduğum yıllarda Fetullah Gülen ile hiç görüşmedim, evlerinde kalmadım, hiç cemaat abisi tanımadım. Ben, FETÖ'cü değilim. Benim için Fetullah Gülen terör örgütü lideridir." dediği kaydedildi.
''DÜŞÜNEMEDİM. İZMİR'İ TERCİH ETTİM, YANLIŞ TERCİH YAPTIM. PİŞMANIM''
Cumhurbaşkanı'nı korumakla görevli olmasına rağmen darbe girişimi sırasında Erdoğan'ın yanına gitmek yerine askeri birliğe gitmeyi tercih etme nedeni sorulan Yazıcı'nın, "Düşünemedim. Marmaris yerine İzmir'i tercih ettim ve yanlış tercih yaptım. Bu tercihim nedeniyle pişmanım. Darbe girişiminin içinde olduğumu kabul etmiyorum. Fetullah girişiminin içinde değilim. Eşim Ankara'da öğretmendir. Eşimle ben doğum günü partisinde tanıştık ve evlendik. Beni, Fetullah Gülen cemaati evlendirmedi. O grupla da herhangi bir ilgim yoktur. Cumhurbaşkanı'nın bineceği uçağın kodunu sormadım. Sorduysam ve birine verdiysem beni idam etsinler. Yok, sormayıp vermemişsem serbest bırakılmayı talep ediyorum ancak darbe girişimi sırasında yanlış tercihler yaptığımı, Cumhurbaşkanı'nın yanına gitmeyip, İzmir'e gitmekle hatalı olduğumu kabul ediyorum. Kutsi Barış'a, Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otelin adını söylemekle de hata ettiğimi kabul ediyorum." şeklinde savunma yaptığı öğrenildi.
TÜMGENERAL MEHMET DİŞLİ'NİN İFADESİ
AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin kardeşi olan Mehmet Dişli, Akar’ın Çankaya Köşkü’ne helikopterle geldiği sırada yanındaydı. Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargâhı'nda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın başına silah dayanmasında “öncü rolde” olduğu belirtilen Tümgeneral Mehmet Dişli, Çankaya Köşkü'nden ayrıldıktan sonra gözaltına alınıp tutuklandı.

Dişli'nin ifadesi özetle şöyle:
KARARGÂHA GİTTİM: Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Başkanı olarak görev yapıyorum. Olay günü Akar'ın yanındaydım. Her dairenin komutana arz günü vardır. O gün beni klima çarptığı için akşam 19.00 civarı eve geçtim. Beni ofisimden aradılar. Kimin aradığını tam hatırlamıyorum. Gittiğimde saat 20.00'yi geçiyordu.
İKNA ET YOKSA, PAKETLERİZ: Komutanın odasına giderken o katta 20 Özel Kuvvet giyimli, yüzleri açık ama tanımadığım şahıslar vardı. Komutanın odasına girmeden 2 ofis vardır. Birine beni çektiler. “Silahlı Kuvvetler duruma, yönetime el koydu. Komutanın da bizimle birlikte olmasını istiyoruz” dediler. Komutan Hulusi Akar'la 16 yıldır birlikte çalışırım. Yakınen tanırım, görüşürüz. Bana güvenir. “Sana güvenir, sen ikna edersin, yoksa ikinizi de paketleyip götüreceğiz” dediler.
HABERİ YOKTU: Uçakların havada olduğunu, sıkıyönetim emrinin yayınlandığını, bütün komutanların bunun içinde olduğunu söylediler. “Olmayanları şu anda alıyoruz. Zaten, tutuklanıyorlar” dediler. Beni komutanın odasına soktular. Komutan evrak okuyordu. Dışarıdan haberi yoktu.
DALGA GEÇECEK ZAMAN MI?: Durumu arz ettim. “Dalga geçecek zaman mı?” dedi. Kendisiyle samimi olduğumuz için bu şekilde söyledi. Kendisine birazdan canlı yayın olacağını, bildiri yayınlanacağını söyledim. Yüz ifadesi değişti. Bir süre sonra dışarıdan silah sesleri duyuldu. 2. Başkan Yaşar Güler götürülürken biri vuruldu. İçeri döndüğümde işin ciddi olduğunu söyledim.
HANGİ DEVİRDE YAŞIYORUZ: Sürekli, “Komutan kabul etti etti, yoksa ikinizi de götüreceğiz” dediler. Akar çok ağır sözler söyledi. “Kim bunlar hangi devirde yaşıyoruz?” dedi.
GÖTÜRMEMİZ LAZIM: Bir süre sonra hareketlilik arttı. Tanklar, uçaklar ve ateş sesleri vardı. “Komutanı buradan götürmemiz lazım” dedim. Bir helikopter çağırdılar. Karanlıktı, 20 dakika kadar uçtuk. Akıncı Üssü olduğunu anladık.
RÜŞTÜ PAŞA'NIN BAŞINA GELENLER: Özel Kuvvet görevlilerinde silah vardı. Komutanı ikna etmek için “Kan dökülmesin bu işin içinde siz de olun, Rüştü Erdem Paşa'nın başına gelenler sizin başınıza gelmesin” dediler. Komutana “Bunların gözü dönmüş” dedim. Genelkurmay Başkanı'mız kesinlikle kabul etmedi.
FETÖ ile benim herhangi bir bağlantım yoktur. Bu olayda ben mağdurum devletimin tarafıyım. Ölümle tehdit edildim, alıkonuldum.
HULUSİ AKAR ŞİKÂYETÇİ OLDU
Orgeneral Akar, tanık sıfatıyla verdiği ifadede, darbecilerden şikâyetçi oldu. Yaşananları anlatan Akar'ın şikâyetçi olduğu isimler arasında Mehmet Dişli de var.
AKAR'IN YAVERİ YARBAY LEVENT TÜRKKAN
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın yaveri Yarbay Levent Türkkan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturmada verdiği savcılık ifadesinde FETÖ üyesi olduğunu itiraf etti. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan, "Ben paralel yapı üyesiyim. Bu cemaatte yıllarca gönüllü olarak hizmet ettim. Bugüne kadar cemaatte olduğum abilerime itaat ettim, onlar tarafından verilen emirlere bugüne kadar harfiyen riayet ettim." dedi. Yarbay ifadesinde Genelkurmay Başkanı Necdet Özel paşayı dinlediğini de itiraf etti.

"LİSEYE KOPYA İLE GİRDİM"
“Babam çok fakir bir çiftçiydi. Fethullah Gülen Cemaati ile ilk defa ortaokul döneminde tanıştım. Ortaokulda cemaatin abileriyle tanıştım. Ben subay olmak istiyordum. 1989 yılında Işıklar Askeri Lisesi’nin sınavlarına girdim. Bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler. Şıkların üzerine cevaplar işaretlenmişti. Işıklar Askeri Lisesi’ndeyken Serdar ve Musa abilerle görüşmeye devam ettim. Ayda bir kez görüşüyorduk. Namaz kılıyorduk, sohbet ediyorduk, Fethullah Gülen’nin kitaplarını okuyorduk. Abilerim bana deşifre olmamak için askeri lisede tuvalette abdest almayı ve ima ile namaz kılmayı öğretmişlerdi. Herhangi bir siyasi kanala yönlendirilmedim. Genelde AKP’ye oy verdim. Askeri lise döneminde bana herhangi bir görev vermediler. Bize, ‘Tek göreviniz ifşa olmamak’ diye öğretiyorlardı.”
"ÖZEL PAŞA’YI DİNLİYORDUM"
2011-2015 yılları arasında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa’nın emir subay yardımcısı olarak çalıştığını kaydeden Türkkan’ın ifadesine şöyle devam etti: “Özel Paşa’nın son üç ayında emir subayı oldum. Genelkurmay’da emir subayı görevine başladıktan sonra Cemaat yapılanması adına bana verilen örgütsel görevleri de yerine getirmeye başladım. Özel Paşa’yı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. Murat abiden önceki ismini hatırlayamadığım Türk Telekom’da çalışan abi, bana dinleme cihazını verip Paşa’nın sesini kaydetmem talimatını verdi. Paşa’nın her gün sesini kaydettim. Necdet Özel Paşa döneminde iki yıl Hulusi Akar Paşa, iki yıl da Yaşar Güler Paşa Genelkurmay 2. Başkanlığı görevini yürütmüşlerdi. Her ikisinin de emir subayı arkadaşım Binbaşı Mehmet Akkurt’tu. Mehmet Akkurt da Gülen Cemaati’nin bir mensubudur. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık.
Şu anda Mehmet Akkurt’un nerede olduğunu bilmiyorum (15 Temmuz’da öldürüldü). Darbeye teşebbüs günü onun görevi, Genelkurmay 2. Başkanı’nı etkisiz hale getirmekti. Bize söylenen Yaşar Paşa cemaatçi değildi, fakat Hulusi için cemaati seven, sempatizan, zarar vermeyen kişi diyorlardı. Benim şahsi kanaatim 1990’lı yıllardan bu yana sınavla okullardan gelen ve orduya alınan subaylardan yüzde 60-70’i cemaatçidir. Genelde cemaatçi olan subaylar kurmay subaylardır. Bu benim bir cemaatçi olarak tahminim. Ben darbe yapılacağını 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00-11.00 sıralarında öğrendim. Genelkurmay Başkanı Danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan bana darbe planladıklarını, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve orgenerallerin tek tek alınacağını sessiz sedasız işin biteceğini söyledi.
"EVREN OLMAK İSTER MİSİN"
15 Temmuz 2016 Cuma günü öğleden sonra Albay Orhan Yıkılkan beni de aldı. Birlikte Tümgeneral Mehmet Dişli’nin odasına gittik. Dişli, Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanı’dır. Dişli darbe teşebbüsü başladığından ilk önce Hulusi Akar Paşa’nın odasına kendisinin tek başına gireceğini, ona darbeyi tebliğ edeceğini, onun kabul etmesi halinde darbe faaliyetinin başına geçirileceğini bize söyledi. Bunu söylerken bize ‘Genelkurmay Başkanı’na Kenan Evren olacak mısın olmayacak mısın diye soracağım’ şeklinde beyanda bulundu. Elinde bir not kağıdı vardı. Oraya Genelkurmay Bakanı’na söyleyeceklerini tek tek yazmıştı. Dişli Paşa içerde 5 dakika civarında kaldı ne konuştuklarını duymadık. Hulusi Akar, Dişli Paşa ve bizlere hitaben ‘Yanlış yapıyorsunuz, bu böyle olmaz’ dedi.
‘NAMAZ KILACAĞIM’
Herkes içeriyi girince panik yaptı su getirin dedi. Suyu içtikten sonra abdest alıp namaz kılacağım, üstümü değiştireceğim dedi. Namazını kıldıktan sonra özel kuvvetlerden gelen görevliler koluna girip alıp götürdüler. Samimi olarak pişmanım. Sadece darbeye iştirak etmekten değil, Fetullah Gülen Cemaati mensubu olmaktan dolayı da çok pişmanım. Olayların içindeyim bu yüzden sorumluluğum var. Fakat ben vatan haini değilim.”


