Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, Bloomberg HT’nin ekonomi yorumcusu Prof. Dr. Burak Arzova, sosyal medya hesabında bir fotoğraf paylaşıp, “Bu resmi bu sabah ilkokul çocuklarının resim sergisinden çektim. İçim burkuldu, göğsüme ağırlık çöktü. Yoruma bile gerek yok” diye yazdı.


Fotoğrafı görünce iki ayrı zaman dilimine ışınlandım!


İlki, çocukluk yıllarıma aitti...


Otomobil farlarının maviye boyandığı, hava kararınca perdelerin sıkı sıkı örtüldüğü zamanlardı, savaş vardı. Kıbrıs Barış Harekatı dönemleri.


Gündüzleri biz çocuklar için savaş mavaş hikayeydi. Mahallenin macuncusu, sütçüsü, delisi, seyyar satıcısı olduğu gibi mahallenin dondurmacısı da vardı. Her akşamüstü peşinde çocuklar gelirdi. Öyle bir gündü. Annemin verdiği para ile ablamla dondurma aldık. Bir top beyaz, bir top siyah!


Sokakta kürek gibi dil çıkarıp yalamak ayıp, mutlaka evde yenecek! Evdeyim bu yüzden. Annem mutfaktan çıktı, “Para üstünü aldın mı” dedi bana. Para üstü mü? Unutmuştum...


“Koş çabuk, gitmeden para üstünü iste” talimatı gelince elimdeki külahı ablama verdim, fırladım. Dondurmacı bizimkinden ayrılmış tee okulun oradaki mahalleye yollanmıştı. Arkasından koştum. Çocuklar sardı etrafını... Ben amca para üstü falan diyorum, adam duymuyor. Sonunda duydu, “Vermedim mi para üstünü” demez mi! Vermedin, annem bana kızdı deyince işin ciddi olduğunu anladı. Kaç kuruş vermiştin sen dedi bana, “25 kuruş” dedim. Adam beyaz önlüğün cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp para üstünü verdi... Hiç unutmam 5 kuruş!


Kaptım 5 kuruşu yıldırım gibi eve geldim. Yazık ablam, dondurmayı külahı ile birlikte bir tabağa koymuş ama dondurma sizlere ömür!


***


Daha eski olsa da Cumhurbaşkanı’nın da benim gibi çocukluk anısı var kuruşlarla... Şöyle anlatmıştı bir zamanlar: “Delikli 2.5 kuruşun benim için ayrı bir yeri var. 2.5 kuruşa bir simit alabiliyordunuz!”


Delikli 2.5 kuruşlu zamanları bilen Erdoğan’ın herkese dondurma ısmarladığı geçen yıla ışınlandım...


Haziran ayıydı yine. Bulgaristan’dan gelen bir heyeti Çengelköy’deki Vahdettin Köşkü’nde ağırlamış, mesaisi bittiği için evine dönüyordu. Canı çekti, yol üzerindeki sloganı ‘Bir kaşıkta Balkanlar’ olan dondurmacıya uğrayıp dondurma yemek istedi.


Makam aracını durdurdu korumalar falan dondurmacıya girdi, oturdu dondurma söyledi. Müşterilerle sohbet etti, korumaları Erdoğan’ın dibinde oturup ayak ayak üstüne atan tesettürlü ablayı saygılı olması için uyardı! Bu arada Cumhurbaşkanı dükkandakilere ve dışarıdaki meraklılara ikişer top dondurma ısmarladı. Dondurmayı afiyetle yalayanlar, Erdoğan’a teşekkür edip, “Kesene bereket” dedi.


Geçen yıl haziran ayında o ayarda bir yerde dondurmanın top fiyatı 4 lira civarındaydı. Dün, Erdoğan’ın gittiği dondurmacının fiyatlarına baktım. Bir top dondurma üst üste gelen zamlarla 10-11 lira olmuştu. İki top 22 lira!


Erdoğan yarın akşam aynı dondurmacıya gidip gelene geçene devlet kesesinden sebil dondurma dese, geçen yıla göre neredeyse üç katı fatura çıkar karşımıza!


***



Prof. Arzova’nın ‘yoruma bile gerek yok’ diyerek paylaştığı fotoğraf bu...


Tencerede taş kaynatacak hale gelen anneler, ucuz ekmek, ucuz kiralık ev, ucuz şeker, ucuz un, ucuz kemik, ucuz tavuk derisi, ucuz çıkma sebze peşinde koşturulan milyonlar gibi bu memleketin henüz tüyü bitmeyenleri bile çok dertli!


Delikli 2.5 kuruşun benim için ayrı bir yeri var diyen sayın Cumhurbaşkanı, dikkatli bakın fotoğrafa! Bu ülkenin mini mini birincileri bile inanmıyor anlatılan masallara, “Bu benim masalım” diyerek kendi masallarını yazıp çizmeye başladı!


O çocukların bazı şeyleri anca televizyon reklamlarında görüp yutkunmasına isyan edip soruyorum... Daha ne kadar kaybetmemiz gerekiyor?