Demokrasilerin en özgün yanı, hukuksal nitelik tümlüğüdür. İnsanlığın en sağlıklı güvencesi olan hukukun gözardı edildiği durumlarda demokrasiden söz etmek olanaksızdır. Ülkemizde özellikle son yıllarda, AKP iktidarında, hukuk devletinin temel öğesi bağımsız yargı bağlamında, yaşanan aykırılıklar büyük sorunlara ve yakınmalara neden oldu. Kimi etiket hukukçularının siyasal rüzgârlara koşut tutumları yüzünden yara alan yargı, saygınlığını, onurunu, güvenirliğini önemli ölçüde yitirdi. İktidar baskısı, kıskacı ve partizanlığıyla ele geçirilen kimi katlar ve kurullarla kurumlar hukuk devleti niteliğini ağır biçimde gölgeledi. Seçimler sonrası kurulmasına çalışılan hükûmet tartışmalarında en önemli konunun hukuksallık olduğu yadsınamaz. Sorun çözecek yargı yeni sorunlar yaratma görünümündedir.
Yargı organlarında görevlilerin değiştirilmesiyle istenen sonucun alınmasına çalışıldığı günümüzde kimi yargı yerlerinde izlenen tutarsızlık, ilkesizlik ve ortama uyum kuşkusunu veren tutumlar düşündürücü ve üzücüdür. Kaymakamlığı bırakarak avukatlığı yeğleyen, yazıları ve kitaplarıyla hukuk savaşımında belirgin bir yeri olan Erol ERTUĞRUL’un Anayasa Mahkemesi’nin nikâhla ilgili kararını eleştiren mektubunu olduğu gibi yayımlayarak konunun duyarlık gerektiren yönü için okurlarımıza katkıda bulunmak istiyoruz. Hükûmet ve koalisyon senaryolarının birbirine karıştığı günümüzde yararlı olacaktır:
“Anayasa Mahkemesi “imam nikâhı”nın önünü açan bir karar verdi. Gerçekte dinsel hiçbir yanı bulunmayan, medeni nikâhtan önceki nikâh, kadını yok sayan bir uygulamadır. AYM kararıyla artık resmî nikâh yaptırmadan imam nikâhı yaptıranlar ceza almayacaklar. Böylece kadının nafaka, miras, ödence gibi yasal hakları yok olacak.
Yüksek mahkemeler birbiri ardına geriye dönüşü özendirecek kararlar veriyor. HSYK da Yargıtay’ın sorusu üzerine yargıç ve savcıların görevleri sırasında başlarını kapatabilecekleri kararını verdi. Bu kararın özgürlüklerle, hukukla hiçbir ilgisi yoktur. Bu kararla olsa olsa başını örten kendi dünya görüşünü ortaya koymuş ve yansızlığını yitirmiş olacaktır. HSYK’nın bu kararı daha önce kesinleşmiş mahkeme, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına aykırıdır. Öyle görülüyor ki ülkemizde yüksek yargı kurumları bile siyasal yönetimden etkilenmekte, güçten yana görüş değiştirmektedir. Böyle olunca yüksek yargıya, hukuka nasıl güvenilecektir?
Kadın, kapanarak özgürleşemez. TBMM’de kimi AKP’li kadın üyeler sıkmabaşla özgürleştiklerini söylediler. Bu durum AKP’nin hukuk tanımazlığının açık örneğidir. Öyle ileri gidildi ki HSYK örtünme sakıncası olmadığını açıkladı.
Konuyla ilgili AYM’nin 22.5.2001 günlü, E, 1999/2, Danıştay 8. Dairesi’nin kararları ile Danıştay İdarî Dâva Daireleri Genel Kurulu’nun 16.6.1994 günlü, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 29.11.2002 günlü kararlarında “...dinsel kaynaklı düzenlemelerin Anayasa karşısında geçerli olmayacağı, bu eylemlerin lâiklik ilkesine aykırı düşeceği.. sıkmabaşlı öğrencilerin cumhuriyet ilkelerine aykırı davrandıkları, dine dayalı bir devlet düzeni özlemi içinde bulundukları..- sıkmabaşın lâikliğe karşı bir başkaldırı ve siyasal simge olduğu..” anlatılmıştır.
Bu durumlar AYM kararının imam nikâhının önünü açan kararının kadın haklarını yok edecek ve geriye gidişi özendireceği anlaşılmaktadır. Bu tür kararlar bir hukuk devletine, bizim Cumhuriyetimize, Cumhuriyet yargısına yakışmamaktadır.”
BAŞSAĞLIĞI: Cumhuriyetimizin 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’e Tanrı’dan engin rahmet, yakınlarına, sevenlerine ve sayanlarına başsağlığı dileriz.