Dolaylı vergiler, doğrudan fiyatlara yansıtıldığı için ürün fiyatı gibi algılanıyor ve görmezden geliniyor.
Geçenlerde Sözcü Televizyonu’nda Para Politika programında konuşurken Ozan Bingöl açıklamıştı.
119 bin liraya satılan bir telefonun 61 bin lirası vergi, 59 bin lirası ise telefonun bedeliymiş.
Bu arada cebinize net 119 bin lira koyabilmek için devlete 54 bin lira vergi ödemek (Brüt 173 bin lira kazanmak) zorundasınız.
Hal böyle olunca da siz net 119 bin lira kazanıp, o parayla da telefon almanız halinde devletimiz sizden tam 105 bin lira vergi alıyor.
★★★
Bir örnek daha:
Geçenlerde iyi bir otomobil markasının araç teşhir yerine girip fiyatlara baktım.
Gördüklerime inanamadım.
Bir otomobil düşünün. “Aksesuarlı araç vergisiz fiyatı” 1 milyon 970 bin lira.
Bu aracın “ÖTV bedeli” tam 2 milyon 950 bin lira.
ÖTV’yi eklediğinizde rakam etti mi 4 milyon 916 bin?
Sonra ÖTV’li fiyat üzerinden KDV hesaplanıyor. 4 milyon 916 bin liranın yüzde 20 olan KDV’si tam 983 bin lira.
KDV eklenince fiyat 5 milyon 900 bin lirayı buluyor.
Bir de üstüne 3 bin lira tescil işlem ücreti ödüyorsunuz. Alın size son fiyat: 5 milyon 900 bin lira.
Arada tam 4 milyon lira fark var ve bu fark vatandaşın cebinden çıkıyor, devletin kasasına gidiyor.
★★★
Amerikalı bir telefon üretiyor. Araştırma, geliştirme, yazılım, donanım, üretim derken bir telefonu 800-900 dolara mal ediyor. Onu da 1200 dolara (41 bin liraya) satıyor.
Ancak bizim hükümetimiz, Türkiye’de satılan her telefondan 3040 dolar kazanıyor.
Üretmiyor, istihdamla uğraşmıyor, taş atıp kolu yorulmuyor ama Türkiye’de satılan her telefondan kasasına 3 bin 40 dolar koyabiliyor.
Aynı durum otomobilde de var.
Avrupalı bir otomobil üretiyor. O kadar insan çalıştırıyor, o kadar araştırma geliştirme faaliyeti yürütüyor, koca koca son teknoloji barındıran otomobilleri piyasaya sürüyorlar. 50 bin dolara sattıkları otomobilden taş çatlasa 15 bin dolar kazanıyorlar.
Ancak bizim hükümetimiz üretmiyor, istihdamla uğraşmıyor, taş atıp kolu yorulmuyor ama Türkiye’de satılan o otomobilden 4 milyon lira (116 bin dolar) kasasına koyuyor.
İYİ İŞ... İŞİ BİLİP İŞE GİTMEMEK GİBİ
★★★
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları sanki Avrupalılardan Amerikalılardan daha çok kazanıyormuş gibi aynı telefona Amerikalıların üç katından fazla, aynı otomobile Avrupalıların iki katından fazla fark ödüyor.
Aynı şeyi marketten aldığınız diğer ÖTV’li KDV’li ürünler için de hesap edebilirsiniz.
Bu ülkede AK Parti hükümetleri döneminde 3 trilyon dolara yakın vergi toplanmış (bu parayla bin 400 tane Çanakkale Köprüsü yapabilirsiniz).
Bu kadar çok vergi toplanan bir ülkede, çocuklar okula aç gidiyorsa, asgari ücret açlık sınırının altında kalıyorsa, emekliler sefalet yaşıyorsa bu işte bir tuhaflık vardır.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir soygun düzeni olamaz.
Hiçbir devlet, vatandaşını bu kadar aleni ve çok soyamaz.
★★★
Gerçek ortadayken, vatandaşın cebinden alıp Hazine’ye her yıl 11 trilyon lira koyan “tahsildar” Mehmet Şimşek’in ekonomik krizin faturasını hâlâ emekliye, depremzedeye, vatandaşa kesmeye çalışması tam bir icazet örneğidir.
Halkımız, ödediği dolaylı vergilerin boyutlarını ve o vergilerin nasıl çarçur edildiğini, nasıl yandaşlara transfer edildiğini öğrenmelidir.
Türkiye’de ancak o zaman bir şeyler değişebilir.
Çürümüş adalet!
Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve halen cezaevinde bulunan birçok siyasi tutuklu tek bir kriminal olaya karışmamış, karıncayı dahi incitmeyen insanlardır.
Onlar yıllardır cezaevinde tutuluyor.
Semir T. ve Ömer K. ise sabıkaları kriminal olaylarla dolu iki kişidir.
Semir T.‘nin “cinsel saldırı”, “mukavemet”, “uyuşturucu madde kullanmak”, “gasp” suçlarından Ömer K.’nın ise “cinsel saldırı, “kasten yaralama”, “mukavemet”, “otodan hırsızlık” suçlarından kayıtları olmasına karşın ikisi de dışarıdadır.
Bu iki kişi son olarak 1 Ekim Salı günü İstanbul Beyoğlu’nda bir kadını takip etti ve sokak ortasında kadını sıkıştırdı. Hatta sokak ortasında tecavüze kalkıştı. Saldırı sokak kameralarınca kaydedildi ve kamuoyuna yansıdı.
Çevredeki vatandaşların hassasiyeti sayesinde kadın kurtuldu ve iki tacizci de göz altına alındı.
Peki, sonuç ne oldu?
Serbest bırakıldılar.
Karıncayı incitmeyen Can’ın, Tayfun’un, Osman Kavala’nın fikirlerinden dolayı tutuklu olduğu, Semir T. ve Ömer K.’nın kriminal faaliyetlerine rağmen serbest dolaştığı bir ülkede adalet de çürümüştür su da... (Sosyal medyada tepki yükselince bu iki isim tekrar gözaltına alındı. Saatlerce sorgulandı ve mahkemede tutuklandı.)