Hafta sonu çok ilginç bir olay yaşandı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’yi ziyaret ediyordu.

AK Partili bir kadın, Murat Kurum’a yanaşarak basit bir soru sordu:

“2 bin 500 liralık fark, dul ve yetime yatırılmadı, yatırılacak mı?”

Murat Kurum soruyu anlamadı.

En düşük emekli maaşını 12 bin 500 liraya çıkaracak yasal düzenlemeyi sorduğunu düşündü. Yanındaki danışmanlarına o teklifin TBMM’de kabul edilip edilmediğini sordu. Peşi sıra da teklifin henüz TBMM’de kabul edilmediğine dikkat çekti.

Oysa, kadın o farkın dul ve yetimlere yatırılıp yatırılmayacağını merak ediyordu ve TBMM’deki teklif, en düşük dul ve yetim aylığını 12 bin 500 liraya çıkarmıyordu.

★★★

Bu arada Kurum, bir taraftan kadınla konuşurken, diğer taraftan da elini arkaya doğru uzatıp danışmanından bir “şey” alıyordu.

O şeyi danışmandan alışındaki el çabukluğu, avcunun içine yerleştirmesi, tam bir sihirbaz ustalığındaydı.

Sanki birazdan hokus pokus yapıp kadının bütün sorunlarını çözecekti.

Kurum, peşi sıra kendisine dul ve yetim aylıklarını soran kadının avcunu tutup, kendi avcundaki o şeyi kadının avcuna geçirmeye çalıştı.

Bunu yaparken de kadına “bir ihtiyacın var mı?” diye soruyordu.

O anda kadının tepkisinden o “şey”in ne olduğu anlaşıldı.

Bir marketin, içinde para yüklü alışveriş kartıydı.

Kadın eliyle avcunun içine bırakılmaya çalışan o kartı itti ve sert bir ses tonuyla şöyle dedi:

“Allah’a şükür, ihtiyacım yok, asla, asla...”

Olaydan sonra muhabir arkadaşların neler yaşandığını sorduğu kadın, durumu çok net bir şekilde özetledi:

“Kart veriyordu ama ihtiyacımız yok, ihtiyacı olana versin!”

(Karadeniz insanının bu mert/gözü tok tavrı karşısında şapka çıkarıyorum ve alkışlıyorum.)

★★★

Dul ve yetim aylıklarının çok düşük olduğunu, en düşük emekli aylığının da altında kaldığını hepimiz biliyoruz.

Bu sorunun kökünden çözümünü bekleyen bir vatandaşa Kurum’un alışveriş kartı vermesi, aslında iktidarın “Sorunu çözemiyorsan, göz dolduran geçici çözüm bul” yaklaşımının bir sonucuydu.

İktidarın kalıcı hale getirdiği bir şey daha vardı:

Sorunu çözülmeyen vatandaş için dua etmek!
Kurum da kadınla diyaloğunu o yola başvurarak bitirdi:

“Allah kolaylık versin”

★★★

Şimdi gelelim başlıkta dikkat çektiğim, bir nevi dananın kuyruğunun koptuğu yere.

(Muhalefet, bu tür durumlarda “Vatandaşı dilenci yerine koyuyorlar” klişesini kullanıyor. Elbette önemli bir tespit ama işin aslı daha ciddi.)

Sizce Kurum’un kadının avcuna “göz dolduran geçici çözüm” olarak sıkıştırmaya çalıştığı o alışveriş kartının kaynağı neydi?

1 - Murat Kurum o kartı kendi kişisel bütçesiyle mi almıştı? Sadece bakan maaşıyla geçinen biri sokakta gördüğü insanlara alışveriş kartı dağıtacak bütçeye sahip ol(a)masa gerek.

2 - Yoksa Çevre Şehircilik Bakanlığı bütçesinden mi? (Bir tek Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vatandaşa sosyal yardımlar yapmakla görevli ve o bakanlığın yöntemleri arasında da alışveriş kartı dağıtmak yok.) Velev ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın böyle bir imkânı var. Bakan bu imkânı siyasi amaçlarla kullanabilir mi?

3 - Bir ihtimal daha var:

Bakanlığı iş yapan müteahhit şirketler!

Murat Kurum’un İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı sırasında kendi döneminde ihaleler alan müteahhitler seçim kampanyasına yoğun bir şekilde maddi destek sunmuştu. Kurum’un dönüşüyle bayram yaşayan bu şirketlerin hizmetleri bu yöntemlerle devam ediyor olabilir.

★★★

Demokratik ülkelerde olması gereken şeffaflık ilkesi Türkiye’de maalesef unutuldu gitti. Bu seçeneğe birçok siyasetçi başvuruyor ve bu tür harcamaları önemli bir yekûn tutuyor. Ne yazık ki kaynağını da asla öğrenemiyoruz.

O nedenle başlıktaki soruyu bir defa daha tekrarlıyorum ve cevap bekliyorum:

Kurum o kartları nereden, hangi bütçeyle alıyor?