İbrahim Halil ÇanakcıBankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu İkinci Başkanı’yken 2003 yılında Hazine Müsteşarlığı’na atandı.
★★★
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın AKP’yle yola çıktığı 2003 yılından 2014’e kadar ekonominin direksiyonda yer alan “ikili” oldular.
Çanakcı 2014-2016 yılları arasında Washington’da Türkiye ve yedi Doğu ve Orta Avrupa ülkesini temsilen Uluslararası Para Fonu (IMF) İcra Direktörleri Kurulu’nda İcra Direktörü olarak görev yaptı.
★★★
Çanakcı’nın “özgeçmişine” vurgu yapmamın tek bir nedeni var; ekonomi bürokrasinin ruhunu anlamaya çalışıyorum.
Faizleri düşürerek, dolar kurunun 11 liranın üzerine çıkışına, hayat pahalılığına imza atan “bürokratlar”; AKP siyasetinin halka ödettiği bedele ortak olurken elleri titremez mi?
★★★
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faizleri düşürme politikasına “devam” sinyali verdiği gün Çanakcı’ya ulaştım.
Partisinin Kütahya ve Uşak turundaydı. Halkla bir araya gelmişlerdi.
Önce TCMB’nin politika faizini yüzde 16’dan yüzde 15’e indiren kararının sahaya nasıl yansıdığını soruyorum.
★★★
“Millet hakikaten çok perişan durumda, çok olumsuz. Göz göre ekonomiyi ateşe attılar. Doğal bir felaket olsa hadi hep birlikte çalışalım, fedakarlık edelim. Bile bile isteye isteye bu yıkıma yol açtılar” diye söze başlıyor.
Muhatabı AKP iktidarı olan bir soruyla devam ediyor Çanakcı:
“Alınan bu kararın kime ne faydası var? Kura, enflasyona ne katkısı var? Hazine, Merkez Bankası faizinin 5 puan üzerine borçlanıyor. Eylül ayına göre dolar TL karşısında 3 lira yukarıda. Rasyonel mantıkla hareket etmiyorlar. Tezde (Faiz sebep, enflasyon netice) inat var. Bu inat 128 milyar dolara mal oldu. İğneden ipliğe zam yağıyor. Kronik 2 haneli enflasyon yaratıldı.”
★★★
Merkez Bankası’nın geçtiğimiz mayıs ayında kendisini “düşük faiz” politikasına bağladığını belirten Çanakcı, bu yoldan dönüş olmayacağının ortaya çıkması ile yaşanan krizlere dikkat çekiyor:
“Halkı yoksullaştırarak mı büyümek istiyoruz? Alın terini, emeği ucuzlatarak; Vietnam, Çin tipi büyüme modeli ile karşı karşıyayız... Neden Japonya, Almanya modeliyle kalkınmayalım?”
★★★
Taşıdığım bir başka endişeyi de paylaşmak istiyorum.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından Şubat 2021’de yapılan araştırmaya göre, dünyanın en büyük 74 ekonomisi içerisinde, nüfusa oranla en çok kripto para kullanan ülke vatandaşları açıklandı. Listede Nijeryalılar yüzde 33 ile ilk sırada, Vietnam vatandaşları yüzde 21 ile ikinci, Filipinliler yüzde 20 ile 3’üncü sırada yer aldı. Türkiye ise yüzde 16 ile dünyada 4’üncü... Avrupa’da ise ilk sırada...
★★★
Kumar oynar gibi “eldeki tasarruf” kripto para piyasalarına kayıyor. Fırsatçılar halkın parasını buharlaştırıyor.
Acaba tasarruflar dövize gitmesin diye ponzi’lere, kripto para avcılarına göz mü yumuluyor?
Çanakcı kripto para piyasaları için “İşin sahibi kim belli değil. Hazine mi, BDDK mı? Bir perspektif yok. Günün sonunda nasıl bir hasarla karşılaşacağımızı henüz bilmiyoruz” yanıtını veriyor.
★★★
Gelelim başta da vurguladığım gibi; “Bürokrasinin halkı yoksullaştıran finans modeline itirazı olmuyor mu?” sorumuza... Çanakcı, “Bürokraside bu işleri toparlayacak kapasite bırakmadılar. Sıkıntıları dile getirecek, adım atacak yapı, o tarzda insan kalmadı. Tek tek insanlar kurumlardan uzaklaştırıldı. Merkez Bankası bağımsız bir kurum olarak tahribatı engellemiyorsa, bazıları durumu daha da ağırlaştıracak savunma yapıyorsa; inisiyatif alınamıyor demektir” diyor.
★★★
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan’ın “halka yalnızca doğruları söyleme” makamında olmadığını “doğruları yapma” sorumluluğu olduğunu da hatırlatan Çanakcı, “Ne var ki doğruları yapma iradeleri yok” diyerek eleştiri oklarını bakanlığa yöneltiyor.
★★★
Neden doğru bildiklerini gerçekleştiremiyorlar, niye itiraz edemiyorlar, niçin o yerlerde oturmaya devam ediyorlar?
Çanakcı bildik bir yere dokunuyor: “Bürokraside boş vermişlik, umutsuzluk; mevcut durumlarından yarattıkları konfor alanını koruma güdüsü hakim.”
Dün 20 yıllık yerli otomobille gezen kimi muhtarlar bile AKP iktidarında milyarlık jeep’lere binebiliyorsa; ülkede ekonomik “büyüme modeli”, iktidara ve işbirlikçi sermayeye biat etmek olmuştur.
Faizi, enflasyonu, kuru falan ne tartışıyoruz ki...
İspanya’nın yatırım iştahı nasıl arttı?
İspanya merkezli bankacılık devi BBVA, hafta başında Garanti Bankası BBVA’da kalan yüzde 50.15 hissesini 2.6 milyar dolara satın aldı.
BBVA 2010 yılında Garanti Bankası’nın yüzde 49.85’ine sahip olmuş ve bugüne kadar banka hisselerine toplam 7 milyar dolar ödemişti.
BBVA, Garanti Bankası’nın diğer yarısına daha önce harcadığının yarısına denk gelen bir parayla sahip oldu.
Bu durum Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun Ekim 2021 basın toplantısında sarf ettiği “Yatırım iştahı 10 kat arttı” sözünü hatırlatmadı değil.
★★★
Garanti BBVA’nın satın alınmasının üzerinden üç-beş gün geçti, geçmedi; İspanya Başbakanı Pedro Sanchez Ankara’daydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sanchez iki ülke arasında 6 anlaşmaya imza attı.
Erdoğan, Türkiye-İspanya 7. Zirvesi’nden sonra Sanchez ile düzenlenen basın toplantısında şunları söylüyordu:
“İspanya’nın bu tutumunun diğer bazı müttefiklerimizce (NATO) örnek alınmasını temenni ediyorum. Savunma sanayii alanında İspanya ile birçok ortak proje yürütüyoruz. Bu alandaki işbirliğimizi daha da derinleştirmeyi özellikle arzu ediyoruz. İspanya ile uçak gemisini yaptık ve denize indirdik. Şimdi çok daha büyüğünü İspanya ile yapalım istiyoruz.”
İspanya’nın yalnızca finans değil, savunma sanayii alanında da Türkiye cirosunu arttırma hedefi olduğu belli...
★★★
Bankacı kökenli Gelecek Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Kerim Rota’ya “Varlıkların değerinin düşmesi yatırım iştahını artırır mı?” diye soruyorum, şu yanıtı veriyor:
“En büyük yabancı sermaye yatırımı, varlıklar en pahalı noktadayken gelir. Denizbank, Finansbank en pahalıdan alınmıştır.”
★★★
Garanti BBVA’da bu durumun tersi bir gelişme olduğunu hatırlattığımda, BBVA Grup İspanya’nın başında bir Türk olduğuna işaret ediyor.
Ülkenin potansiyelini bilen bir yöneticinin grubun yatırım kararlarında etkili olduğunu vurguluyor.
★★★
Aralık 2018 itibarıyla BBVA Grup’ta CEO’luk görevini yürüten Onur Genç, İspanya’ya gitmeden önce 2012-2017 arasında Garanti Bankası’ndaydı. 2017 yılında BBVA Compass CEO’su ve ABD Ülke Müdürü oldu.
Ülke potansiyeli denince nitelikli iş gücünü de hesaba katmak gerekiyor.
Büyük yatırım kararları “Salla başını al maaşını” tipi yöneticilerle alınmıyor.
Uluslararası ilişkilerin iyi olması zaten ön şart.