Geçtiğimiz günlerde Adana’nın Yüreğir İlçesi’nde Doğankent Köyü’nde Ahmet El Halil isimli 8 yaşındaki Suriyeli bir çocuk, sokak köpeğinden korkup kaçarken Karataş yolunda hızla seyretmekte olan bir aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdi.
Bu çok üzücü olay Adana’da ne bir ilkti ne de görünüşe göre son olacağa benziyor?
Bu köşeden, yıllardır ben ve benim gibi bu konularda duyarlı davranan çok sayıda meslektaşım ya da sorumluluk duygusuna sahip her meslekten Adanalılar, gerekse basın organlarından gerekse sosyal medya kanallarından yazıp duruyorlar.
Yazdığımız yazılarda hep sokak köpekleri sorununa dikkat çektik ve “İlle de birileri mi ölmesi gerekiyor?” diye yazdık.
Nitekim işte bir çocuk yaşamını yitirdi.
Okurlarım hatırlayacaktır; bir gün Türkmenbaşı Bulvarı’nda giderken sabah erken saatlerinde bir belediye görevlisinin onlarca sokak köpeğinin saldırışa uğradığına tanık olmuştum.
Onun dışında gerek yakınlarım gerekse ben yürüyüş yaparken çok kereler sokak köpeklerinin tehditlerine maruz kalmıştık.
Yazılarımda sokak köpeklerine karşı bir tavır ortaya koymadım.
Aksine, sokak köpekleriyle yaşamayı öğrenmeliyiz ancak mücadele de etmeliyiz diyordum.
Sokak köpekleri sorununu çözmek için belediyelerin tek başına kaynaklarının yetersiz olduğunu, tüm belediyelerle birlikte Valilik ve Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün ortak hareket etmesi gerektiğini savundum.
Önerilerimiz son derece basitti: Sokak köpekleri kısırlaştırılsın ve barınak sayıları artırılarak şehirlerde sokak köpeği nüfusu tehlike yaratmayacak biçimde denetim altına alınsın.
Bu çok mu zordu?
Fakat ne yazık ki bu önerilerimiz ne Valilik ne de Belediyeler tarafından yeterli karşılık görmedi.
Sonunda bugün 8 yaşında masum bir evladımız yaşamını yitirdi.
Onun Suriyeli ya da Türk olması fark etmiyor.
Ahmet El Halil daha 8 yaşında bir çocuktu.
Bir şekilde Adana’ya gelmiş ve bize bir emanetti.
Ne yazık ki emanete sahip çıkamadık.
Yüksek ses çıkması için ille de tanınmış birisinin çocuğuna mı bir şey olması gerekirdi?
Yazık, çok yazık…
Ne Ahmet’ler, ne Halil’ler, ne Kerem’ler, ne de Buse’ler ölmesin.
Artık bu şehri yönetenler, sorumluluğun kendilerinde olduğunu bu çocuğun ölümünde kendilerinin de bir payı olduğunu anlamaları gerekiyor.
Evet Beyler! Bu küçük çocuğun ölümünden hepiniz sorumlusunuz!