“Fıtrat! Kader! Sabır! İlahi takdir”
Korkunç felaket bir kader planıymış, kaderimiz çizilmiş ve sabır gerekiyormuş!
Bu sözler, cahil halkın duygularını sömürmekten başka bir şey değildir.
İnsanlar enkaz altında göz göre göre ölüme terk ediliyor, sonra da, kader deniliyor, sabır isteniyor!
Ülkemizin, bilimle, teknikle, teknolojiyle değil “sabırla” yönetilir hale gelmesi hazindir.
Enflasyon arttı: SABIR!
Çarşı-pazar ateş pahası: SABIR!
Deprem yıktı, harap olduk: SABIR!
Üşüdük, donduk, aç kaldık: SABIR!
On binlerce depremzede “İmdat” çığlıkları atıyor, yapılan iş vatandaştan sabır istemek oluyor.
Sorumluluğu üzerine alan yok!
Uzun yıllardan beri, bilim adamlarının uyarılarını dinlemediler, gerekli önlemleri almadılar, felaketin büyümesine sebep oldular.
Bu kafayla önümüzdeki yılarda aynı acıları tekrar tekrar yaşarız.
★★★
20 yıldır, tüm önemli işlerin başına, uzmanlıkla, bilgi ve tecrübeyle ilgisi olmayan, özellikleri sadece “söz dinlemek” olan ehliyetsiz yandaşları getirdiler ve getiriyorlar...
Ekonomi, milli eğitim ve dış politika gibi çok önemli alanlarda olduğu gibi depremde de bu böyle oldu...
Felâkete müdahalede geç kalınması, yardımların bölgeye erken ulaştırılmaması, can kaybını çok arttırdı.
Diyorlar ki, kış şartları vardı, yollar kapanmıştı vs... Kara yolu kapandıysa hava yolu var, deniz yolu var, helikopterler, uçaklar var...
Arama ve kurtarma ekipleri bölgeye daha çabuk ulaştırılsa, enkaz altından daha fazla can kurtarılırdı...
★★★
7’nci gündeyiz... Enkaz altından “İmdat” çığlıkları pek duyulmaz oldu.
Artık yoğun bir enkaz kaldırma çalışmaları var!
Boşa harcanan ilk günlerin faturasının ağır olduğunu görüyoruz.
1999 Gölcük-Düzce depreminden sonra geçen 24 yılı boşa harcadığımız anlaşılıyor.
Deprem bilimciler sürekli uyardılar, “Önlem alalım” diye âdeta yırtındılar ama kulak asan olmadı.
Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş:
“5 buçuk yıldır hükümete, bakanlara sürekli çağrılar yolladım, depreme karşı önlemler alınmasını istedim. Bu çağrılara tek bakan, tek yetkili cevap bile vermedi” diye iktidarın vurdumduymazlığını anlatıyor.
Yetkililerin, göz göre göre gelen faciayı şimdi kadere bağlaması doğru değil... Kaderle bir ilgisi yok bunun... Tamamen ihmal, ilgisizlik ve bilgisizlik sonucu gelen bir felâket bu! Ancak... Sorumluluktan kurtulamazlar!
Fak-Fuk-Fon nerede?
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1986 yılında Başbakan iken, kısaca “Fak-Fuk-Fon” diye anılan “Fakir Fukaraya Yardım Fonu” kurmuş ve “Üç yıl içinde memlekette bir tek fakir fukara bırakılmayacak” demişti...
Tabii bu hayali bir iddiaydı ve tutmadı ama Fak-Fuk-Fon’da büyük paralar toplandı...
Halkın vergilerinden yaratılan kaynaklarla beslenen bu fonda biriken paralar yüz milyarlarla ifade ediliyor.
Ülkeyi yasa boğan Hatay ve K. Maraş depremlerinden sonra ortaya çıkan korkunç yoksulluk karşısında bu fukara fonu ne yapıyor?
İnsanlarımız kış şartlarında ölüm-kalım mücadelesi verirken Fak-Fuk Fon’un hiçbir yardım faaliyetinde adı duyulmuyor.
Fak-Fuk-Fon’un, iktidarın arpalığı olduğu ve paraların yandaşlara gittiği belirtiliyor!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bir yurt gezisinde bunu şöyle açıkladı:
“Bugüne kadar bütün siyasi partiler Fak-Fuk-Fon’un içine elini uzatmadı. Sonra bu arkadaşlar işbaşına geldi ve Fak-Fuk-Fon, Ak Parti’nin özel bir vakfı haline getirildi. Ak Parti içerisinde yakını olmayan hiç kimse oradan faydalanamadı.” (Haziran 2022-Burdur konuşması)
Fak-Fuk-Fon artık fakir-fukaranın değil, AKP’nin özel fonu gibi... Toplanan kaynaklar kimlere ya da nerelere gidiyor, bilemiyoruz!

GÜNÜN SÖZÜ
İnsanları bilen kişi akıllıdır ama kendini bilen kişi daha akıllıdır.