Uzakdoğu kültüründe önemli bir yere sahip olan geleneksel Japon resim sanatı Sumi-e’nin en güzel örnekleri, Nişantaşı SushiCo’da sanatseverler ile  buluştu. Sumi-e sanatının Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından Esin Gürkanyak, Handan Duran Yalkılday ve Sedef Altuğ’un eserlerinin yer aldığı serginin açılışı, İstanbul Vali Yardımcısı Aziz Mercan’ın katılımıyla Nişantaşı SushiCo’da gerçekleşti. Sanatçıların eserleri yaz boyunca Nişantaşı SushiCo’da sergilenecek. Serginin açılışına cemiyet hayatından renkli isimler de katıldı ve sushi eşliğinde tabloları inceledi.



Kelime olarak mürekkebin ilk elde ediliş yöntemine işaretle “kömür resmi” anlamına gelen sumi-e; ruhun resme yansıtılmasını temel alıyor.

Sumi-e Sanatı

Sumi-e veya diğer adıyla Suibokuga 7. yüzyıl Tang döneminde Çin’de ortaya çıkmış bir sanat formudur. Çin’de daha çok dağ ve akarsularıyla doğanın resmedilmesi üzerinde yoğunlaşan bu sanat, 14. Yüzyıl Kamakura döneminde Zen rahipleri vasıtasıyla Japonya’ya girmiş ve onu takip eden Muromachi döneminde (1333-1573) ise Zen manastırlarında rahiplerin yaptığı meditasyonun bir parçası olarak yaygınlaşmıştır.



Zen Budizminin minimalist dünya görüşü ile duyulara ve duygulara dayalı ruhsal aydınlanmayı hedef edinen öğretileri Sumi-e sanatıyla mükemmelen uyuşmuştur. Ayrıca önceki dönemlerdeki Budist resimlerinden farklı olarak Sumi-e tarzı, içerik itibarıyla Buda’nın resmedilmesini bir yana bırakarak, konularını güncel hayatın veya tabiatın detaylarına, anlık güzelliklerinin fark edilmesine yoğunlaşmıştır.



Bu yöntemle ruhani arayış tapınaklardan dışarı çıkarak hayatın içine dahil olmuştur. Mürekkep resmi başlangıçta tek renk olarak siyahın tonları ile yapılırken zamanla renklenmiş ve doğal yollarla elde edilen renkli boyalar da kullanılmaya başlamıştır. Estetik ve teknik mükemmeliyeti birleştiren Sumi-e günümüzde bütün gücüyle yaşamakta olup modern hayatın tüketime dayalı dünya görüşüne karşı duran sanatçılar tarafından geleceğe taşınmaktadır.