Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 19 kez toplantı yaptı. 134 kişi dinlendi. Son olarak İmralı’da hükümlü bulunan Abdullah Öcalan’ı dinledi. Bu süreçten sonra dinleme bölümü bitti, artık rapor yazım aşamasına geçildi. MHP ve DEM Parti raporlarını komisyona başkanlık eden TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a teslim etti. AKP’nin de önümüzdeki hafta raporu vermesinden sonra ortak rapor hazırlığı başlayacak. Gündeme getirilen konularla ilgili kısa, orta ve uzun vadede neler yapılabileceği ortaya konulacak. Artık, komisyon çalışmalarından sonra TBMM’nin atması gereken adımlar dönemi başlayacak.
Meclis’in atması gereken adımlar konusunda TBMM’ye öneriler yer alacak. DEM’in raporu, Abdullah Öcalan’ın gündeme getirdiği konular olacak. Bunlara diğer siyasi partilerin sıcak bakmayacağı da biliniyor.
ÖNCE EĞİTİM DİLİ
İmralı Adası’nda 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana tutulan Abdullah Öcalan, tepkiler üzerine TBMM’ye getirilip konuşturulmadı. Ama, sonunda üç milletvekili İmralı Adası’na gönüllü olarak gitti. Öcalan’a konuştu.
Öcalan, en büyük ilgiyi MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Hukukçu Feti Yıldız’a gösterdi. AKP’li Hüseyin Yayman’a ilgisi biraz daha azdı. DEM Milletvekili Gülistan Koçyiğit’i ise kendisine daha yakın bulduğundan daha çok sekreterlik yaptırdı. “Yaz Gülistan” gibi sözleri oldu. Daha önce DEM heyeti defalarca gittiği için Koçyiğit’e bu şekilde davranması normal karşılandı.
Abdullah Öcalan’ın bazı istekleri MHP ve AKP’li üyeye çok ağır geldi. Örneğin yerel yönetimler konusu öne çıkarıldı. Belli bölgelerde etnik ve mezhebi durumun dikkate alınıp ana dilde eğitim yapılması, ileri aşamada resmi dilin Kürtçe olması da yer aldı. Öcalan’ın istekleri arasında Irak’taki modelin daha üstünü istiyor.
POLİS OLMASINI İSTİYOR
Abdullah Öcalan’a görüşmede Suriye Demokratik Güçleri (SDG) soruldu. Öcalan SDG’nin silah bırakmasına karşı çıkıyor. Asker olmasalar bile polis olmalarını öneriyor. SDG’nin kendini feshetmesi gerektiğinden hiç söz etmedi. Yani, onların varlığını sürdürmesinden yana.
Öcalan, daha önceki açıklamalarında yalnız PKK üzerinde değil, PKK bağlantılı YPG, SDP, İran’da PJAK güçleri üzerinde de etkili olduğunu söylüyordu. Ancak, Öcalan, bu konulara girmemeyi, tercih etti. Hatta Suriye’de gelişmelerden söz ederken, Öcalan’ın daha önceki açıklamalarında onların da sözünden çıkmayacağını belirtmesine karşın, milletvekillerine onların feshedilmesi gibi bir durumun olmadığını anlattı. Yani, üzerlerinde etkili olamayacağını ima etti.
ÇAĞRIMIN KARŞILIK BULMASI İÇİN
Milletvekilleri ile Öcalan görüşmesinin tutanaklarının gerçekte 16 sayfa olduğu belirtildi. Komisyon üyelerine ancak 4 sayfalık bölümü açıklandı. Öcalan’ın isteklerinin halk üzerinde olumsuz etkiler yaratacağı için aşırı isteklerde bulunduğu için açıklamalar yapılmadığı görüşü hakim.
Öcalan “Demokratik Dönüşümden” söz ederken tarihsel süreci de anlattı. Türklerin ve Kürtlerin birlikteliğine vurgu yapan Öcalan’ın uzun anlatımlarından sonra önerisi şu oldu:
“Türkiye’de iki güçlü halk var. Bunlar Türkler ve Kürtlerdir. İki halk adı Anayasa’da yer almalı ki benim çağrım da karşılık bulsun. Türk milleti rıza göstermediği için resmi dilin Kürtçe olmasını şu aşamada istemiyoruz. Ama eğitim dilinin Kürtçe olmasını istiyoruz. Bu konuda çok talepler var. Bunun mutlaka uygulanması isteniyor.”
ANAYASA’DA DEĞİŞİKLİK
Öcalan’ın isteklerinin bazılarının gerçekleşmesi için Anayasamızda değişiklik yapılması gerekiyor. Komisyonun “Anayasa değişikliği” gibi bir çalışması olmadığı belirtilmesine rağmen, böyle bir değişikliğin alt yapısı oluşturuluyor.
Anayasamızın 66. maddesinde Öcalan değişiklik yapılmasını istiyor. Anayasamızın 66’ncı maddesinde Türk’ün tarifi yapılıyor. “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” deniliyor. Anayasa Mahkememizin verdiği kararlarda da Türklük, vatandaşlık bağı ile tanımlanıyor. Türkiye’nin başına her gün yeni bir gaile açılıyor.
Böyle bir komisyonun kurulmasında ana amaç alt yapıyı oluşturmaktı. O alt yapı oluştu, şimdi Abdullah Öcalan’ın isteklerinin yerine getirilmesine sıra geldi.
PETROL GELİRİNDEN PAY
PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın istekleri bitmedi. Avrupa Yerel Yönetimler Şartının yerine getirilmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talepleri oldu. “Örneğin, Kürdistan’dan çıkan petrolden elde edilen gelirden bir bölüm buradaki yerel yönetimlere bırakılmalı.” “Kürdistan”, Öcalan’ın kullandığı bir sözcük. Türkiye Cumhuriyeti’nin petrol üretimi ağırlıklı olarak Güneydoğu’da. Öcalan, örneğin Gabar dağından çıkan petrolden oradaki yörel yönetimlere pay verilmesini öneriyor.
Bununla kalmayacak. Elektrik elde edilen Güneydoğu’daki barajlardan elde edilen elektrikten de pay istenecek. PKK’lılara af çıkarılması, iş verilmesi, rehabilitasyona tabi tutulmaları, siyaset yapmalarının önündeki engellerin kaldırılması da istekler arasındaydı.
ÖCALAN, BÖYLE DİYORDU
Abdullah Öcalan, Türkiye’ye getirildikten sonra günlerce sorgulandı. Duruşmaları başlamadan önce dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Cevdet Volkan’a gönderdiği 22 Mart 1999 tarihli mektubunda daha önce verdiği ifadesine ek olarak çeşitli konularda bilgi ve düşüncesini sunmayı önemli bulduğunu bildirdi. Volkan, DGM Savcısı Talat Şalk’la birlikte Ada’ya gitti. O dönemde idam edileceği kaygısını taşıyan Öcalan’ın ifadesini belgesiyle birlikte Doğan Kitap’tan çıkan “APO Olayının Perde Arkası” kitabımda yayımladım. Aslında, Ada’ya giden heyet, komisyon üyesi milletvekilleri Öcalan’ın o günlerde söyledikleri ile bugünkü söylemlerini karşılaştırmalı. Öcalan, ifadesinde şunları söylüyordu:
DEVLETİN ASLİ UNSURLARIDIR
“Ben uzun örgüt hayatımda Kürtlerin özgürlüklerini Türkiye içerisinde bulduklarını gördüm. Bana göre Kürtlerin derdi ayrı bir devlet kurmak olamaz. Federasyon ve otonomi bir çözüm değildir. Bunlardan daha ileri bir çözüm demokratik sistemin kendisidir.
Türkiye’de, mevcut sistemde Kürtlerin siyasal hakları vardır. 1990’lardan sonra Kürtlerle ilgili kültürel haklar da geliştirilmiştir. Bu, halen de yürürlüktedir. Türkiye’de Kürt meselesi demokratik sistem içinde Kürtlerin ifade özgürlüğüne kavuşarak olumlu yönde gelişmiştir. Esasında daha Cumhuriyet kurulmadan ve kurulduktan sona Kürtler, devletin asli unsurlarıdır.”
Apo, bugün federasyon olmasa da, yerel yönetimlere fiili bir başlangıç istiyor. Önceliği Suriye’nin Kuzeyindeki gelişmeler. Daha sonra Türkiye’ye sıra gelecekmiş.
Süreçle ilgili şeffaflık ve milletin rızasının alınmasıdır. Bugün bunların ikisi de yok...