Sene 2009’du. Mart sonunda yerel seçimler vardı.

AK Parti’nin çok yüksek oy aldığı illerden biri de Şanlıurfa’ydı. 2007 genel seçimlerinde oy oranı yüzde 60’tı. Haliyle Şanlıurfa milletvekillerinde, parti teşkilatında özgüven patlaması yaşanıyordu. “Ceketimizi assak kazanırız” diyenler oldu ve 2004’ten beri Büyükşehir Belediye Başkanı olan Eşref Fakıbaba aday gösterilmedi. O da bağımsız aday oldu. “Ceket” yüzde 39’da kalırken Fakıbaba yüzde 44 ile seçildi.

Yıllardır Türkiye’de siyaseti takip eden bir gazeteci olarak yerel seçimlerde ne zaman biri “orası cepte keklik”, “odun koysak kazanırız” dese, yüzüne gülümseyerek bakıyorum.

Biliyorum ki seçmen ile aday arasında kurulan bağ her şeyi belirler. Fısıltı gazetesi, öyle bir gündem ve algı yaratır ki gelişmeler hiç beklenmedik şekilde seyredebilir.

YILDIRIM İSTANBUL'U ÇANTADA KEKLİK GÖRMEDİ

Bu yüzden, AK Parti’nin İstanbul için TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ı aday göstereceğini duyunca “kesin kazanır” diye bakmak yerine “rakibine bağlı” demeyi tercih etmiştim.

Aynı şekilde, Mehmet Özhaseki Ankara adayı ilan edilince, “AK Parti Ankara’yı da garantiledi” diye düşünmedim. Tam tersine, “Melih Gökçek’ten daha mı güçlü?” sorusunu sorarak CHP’nin doğru adayı göstererek Ankara’yı kazanabileceği yorumunu yaptım.

Nitekim, Binali Yıldırım da Numan Kurtulmuş, Ömer Çelik gibi isimler adaylığını resmen duyurduğu halde, İstanbul’u “çantada keklik” görüp hemen “adayım” diye ortaya atılmadı. Öncelikle muhtemel rakibini merak etti. “Kürt seçmenden, ülkücülerden oy alabilir miyim” sorusuna yanıt aradı. İstanbul’da kuracağı ekip ve oyun planı tamamlanmadan da sahaya çıkmadı. 14 Kasım 2018 günü planlanan resmi açıklaması yaklaşık iki ay sarkıp Ocak 2019’a kaldı. Öyle anlaşılıyor ki CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nu hafife almadan, o tarihe dek avantajlarını, dezavantajlarını çalışıp, oyun planını hazırlayacak.

İZMİR DE CHP İÇİN ÇANTADA KEKLİK DEĞİL

Türk Dil Kurumu Deyimler Sözlüğü’nde “Çantada keklik” deyiminin karşısına “ele geçirilmesi, elde edilmesi kolay olan, torbada keklik” yazıyor.

En son, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “İzmir çantada keklik değil” ifadesini kullandı.

Kocaoğlu, kendisi aday olsaydı bu cümleyi kurar mıydı?

Sanmıyorum.

Siyasetçilerde kendilerini işin merkezine koyma, “sadece benimle rahat kazanırız” düşüncesiyle hareket etme eğilimi yüksektir.

Yine de (Nihat Zeybekci’nin Binali Yıldırım’dan daha iyi bir performans gösterip İzmir’i kazanabileceğini düşünmemekle beraber) Kocaoğlu’nun görüşüne büyük ölçüde katılıyorum.

Kocaoğlu’nun kendisini ve ekibini işin merkezine yerleştirmesi, diğer bütün adayları küçümsemesi ve Kılıçdaroğlu’nun da “İzmir çantada keklik” hissiyle hareket etmesi, kente gidip sokağın nabzını tutmadan genel merkezde oturup tavsiyelerle, sipariş anketlerle isim belirlemesi bu düşüncemi pekiştiriyor.

Muhalefet hep aynı tuzağa düşüyor


2008 ekonomik krizinden sonra yapılan 2009 yerel seçimlerinde oyları yüzde 38’e düşen AK Parti, 2019 seçimlerinde benzer bir sonucu yaşamamak için, vatandaşın gerçek gündemini unutturup, kutuplaştıracak, kendi tabanını konsolide edecek, MHP tabanının desteğini getirecek her unsuru öne çıkarıyor. Suriye’ye operasyon, terörle mücadele, inançlara saygısızlık, milliyetçilik, “karşı mahalleden düşman/lar belirleyip hedef tahtasına koyma”, “sansasyonel adli soruşturmalar/davalar açma” gibi başlıkları seçim kampanyasının ana dinamikleri haline getiriyor.

Vatandaşın, sokağın gerçek gündemini yerinde göremeyen muhalefet de hep AK Parti’nin belirlediği o gündemin peşine takılıyor, teröre karşı/milliyetçi/inançlara saygılı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

Şu ana dek bu durum değişmedi.

Bakalım, kalan üç ayda durum değişecek mi?