ACAİP YAZILAR

Bayram bayram akla ziyan sorular


Ramazan bitti.
Bugün bayram, herkese kutlu olsun.
Bu bayramın dostluk, sevgi, barış ve demokrasi, hukuk, insan haklarını geri getirmesini diliyorum.
Çok bilinen Bektaşi fıkrasıdır;
Baba erenler imama sormuş, “Ramazanı pek seversin değil mi?”
İmam tereddütsüz “Sevmez miyiz?” demiş.
Bektaşi devam etmiş; “Oruç tutmak sizin için çok önemli değil mi?”
İmam, “O nasıl soru?” diye biraz ciddileşmiş.
Baba erenler devam etmiş; “Ramazan gelsin diye de çok dua edersiniz, öyle değil mi?”
İmam bu kez biraz öfkelenerek, “Ne diyorsun yahu böyle, haddini bil artık” demiş.
“Sakin ol imam hazretleri” demiş Bektaşi, “Madem bu kadar çok seviyorsunuz, gelsin diye dualar ediyorsunuz, ne diye bitince bayram yapıyorsunuz?” diye eklemiş.
Öyle ya da böyle, bugün bayram.
Kimse ağzımızın tadını bozamaz.
Ramazan boyunca ‘pop hocaların’ halktan gelen dini sorulara verdikleri cevapları dinledik ekranlardan ve gazete sütunlarından okuduk.
Bu pop hocalar bence çok yararlı toplum için.
Çünkü milyonlarca insan günlük hayatında yaptıklarına “dini bir onay” arıyor.
Bu hocalar ne yaparsa yapsın, bu insanların içini rahatlatmaya çalışıyorlar.
Bir tür dinci ‘Güzin Abla’ rolünü üstlenmişler.
Akla hayale gelmeyecek sorulara cevap verdiler çoğu kez.
Ama bana göre soruların şahı şuydu; “Eğer cennete gidersem, karım da cennetlikse, o da yanımda olacak mı?”
Tabii “Mars’taki suyla abdest almak caiz mi?” veya “Ojeli tırnakla abdest alınır mı?” soruları da müthişti.
Her yıl olduğu gibi “Ciklet çiğnemek orucu bozar mı?” sorusu yine soruldu.
Doktorlarımız da eski ramazanlardaki havadaydı bu yıl.
Tam 11 ay “Aman uzun süre aç kalmayın, sık ve az yiyin, en sağlıklısı budur” diye kafamızın etini yiyen doktorlarımız her zamanki gibi ramazanda “İşte sağlıklı yaşamanın formülü, oruç tut” dediler.
Madem ramazan bitti bayrama ulaştık, pop hocalarımıza ben de sorular sormak isterim.
Acaba bunlara cevap verirler mi veya kitaba uygun bir şeyler bulurlar mı bilemem.
Örneğin, “Devlet parasıyla verilen iftar sevap kazandırır mı?” diye sorsam.
Öyle ya, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devletin bütçesinden yani bizim paramızdan, her gece yüzlerce hatta binlerce kişiye iftar verdiler.
Bunun sevabı yazılıyor mu, yazılıyorsa kime?
“Kaçak su ile alınan abdest ile namaz kılınır mı?” Bu sorunun cevabını merak etmez misiniz?
Televizyonda dinlediğim hocalardan biri belli ki canı çok yanmış, “Sahte isimle sosyal medyada paylaşılan yalan, hakaret ve iftiraları Allah görür mü? Hacı sen buna cevap ver bakalım?” diyordu.
“Soruları satın alıp girdiği sınavı kazanan ve iş bulan kişinin maaşı helal olur mu?” Alın size 100 puanlık bir soru.
Yine örneğin, “Eline de kumanya tutuşturularak insanların camiye gelmesini ve toplu namaz kılmasını sağlamak caiz midir?”
Hep merak ederim; “Biri için dua okuduktan sonra para almak caiz midir, bu para helal sayılır mı?”
Şunu da çok merak ediyorum; “Kara para aklayanın yaptığı ibadetler yerini bulur mu?”
Buradan devam edelim “Yolsuzlukla elde edilen servet helal olur mu?”
Daha ne sorular vardır kim bilir, başınızı ağrıtmayayım.
Dileyen kendisi yeni sorular eklesin artık.
Tekrar iyi bayramlar.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Kim yazmış bulamadım ama güzel yazmış


Sosyal medya üzerinden kim bilir kaç tane geldi bu mesajdan.
Belli ki herkes çok beğenmiş.
Tabii beğenmiş dediklerim biraz benim yaşlarda olanlar.
Çünkü 55 ve üstü olanları hayli yücelten bir değerlendirme.
Ama inanın yanlış değil.
Buyurun, bayram niyetine siz de okuyun, haksız mıyım?
Bir genç babasına sordu:
Siz daha önce nasıl yaşadınız?
Teknolojiye erişim yok.
Uçak yok.
İnternet yok.
Bilgisayar yok.
Gösteri yok.
Televizyon yok.
Klima yok.
Araba yok.
Cep telefonu yok”
Baba cevap verdi;
Sizin nesil bugün nasıl yaşıyor?
Şefkat yok.
Onur yok.
Saygı yok.
Karakter yok.
Utanç yok.
Alçakgönüllülük yok.
Okuma yok.
Sonra devam etmiş;
Biz, 1940-1980 arasında doğan insanlar Tanrı’nın sevgili kullarıyız...
Hayatımız gerçek bir kanıttır;
Oynarken ve bisiklete binerken, asla kask takmadık.
Okuldan sonra akşama kadar sokakta oynardık. Hiç televizyon izlemezdik.
İnternet arkadaşlarıyla değil, gerçek arkadaşlarla oynardık..
Susadığımız zaman, şişelenmiş su değil, musluk suyu içerdik.
Aynı bardağı dört arkadaşla paylaştığımız halde hastalanmazdık.
Her gün çok pilav yediğimiz halde hiçbir zaman kilo almadık.
Çıplak ayakla dolaşırdık ama ayaklarımıza bir şey olmazdı..
Annemiz ve babamız bizi sağlıklı tutmak için hiçbir zaman ek gıda takviyeleri, vitaminler vermezlerdi.
Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratır ve onlarla oynardık.
Ailemiz zengin değildi. Bize mal mülk değil, sevgi verdiler.
Cep telefonlarımız, DVD’lerimiz, oyun istasyonumuz, XBox’ımız, video oyunlarımız, kişisel bilgisayarlarımız, internet sohbetimiz olmadı ama bizim gerçek arkadaşlarımız vardı.
Arkadaşımızın evini davet olmadan istediğimizde ziyaret eder ve onlarla birlikte eğlenerek yemek yerdik.
Senin dünyandan çok farklı olarak, bütün akrabalarla iç içe yaşar, aramızda sıkı bağlar olurdu.
Çektiğimiz fotoğraflar siyah beyazdı ama renkli anılarla dolu idi.
Biz kendine has, anlayışlı bir nesiliz çünkü biz ebeveynlerinin söylediğini dinleyen son nesiliz.
Ayrıca, çocuklarını dinleyen ve dikkate alan ilk nesiliz.
Ve sizler yaşındayken asla var olmayan bir teknolojiyi nasıl kullanacağınız konusunda size yardımcı olabilecek kadar zeki olan da biziz!
SINIRLI sayıda üretildik.
Bu yüzden;
bizden keyif alın,
bizden öğrenin,
hazine biziz,
dünyadan yok olmadan önce...
Her şeyi ve herkesi sevin.

BUNU YAZMAK GEREK

Bunu da yazarım ve bir kenara çekilirim


Pazar günü medyadaki yandaşların birbirini nasıl ele verdiğini bizzat kendi yazılarından yararlanarak yazmıştım.
Yandaş isimlerin en önde gelenlerinden Cem Küçük, Hürriyet’te yazan, CNN’de program yapan Ahmet Hakan için “Kendisine Ekrem İmamoğlu’na zarar vermesi için program yaptırıldığını ancak Ahmet Hakan’ın bunu beceremediğini ve AKP’ye zarar verdiğini” yazmıştı.
Ahmet Hakan bu yazı üzerine “Ben sizin aşağılık medyanızdan değilim” dedikten sonra Cem Küçük’ü FETÖ’cü olmakla suçlamıştı.
Cem Küçük dünkü yazısında Ahmet Hakan’a cevap verdi.
Yenilir yutulur bir cevap değil.
Ben bu cevabı da yayınladıktan sonra müsaadenizle çekilmek istiyorum.
Çünkü bundan sonrası hem akla ziyan olur, hem de sağlığa aykırı.
Çünkü Cem Küçük bu yazıyla bir gerçeği olabilecek en ağır sözlerle dile getiriyor.
Ahmet Hakan’a, “Evet sen bizden değilsin” demiş Cem Küçük dünkü yazısında.
Ama şöyle devam ediyor;
“Ben sana bizim taraftansın demedim. Bizim taraftan değilsin ama sen bizim tarafın köpeğisin. Eskiden Aydın Doğan’ın köpeğiydin, şimdi ise bizim köpeğimizsin. Sahibin değişiyor ama her devir sen bir köpeksin. Biz ‘Yat’ desek yatıyorsun, ‘Kalk’ desek kalkıyorsun. ‘Havla’ dediğimizde işte Ekrem İmamoğlu’na yaptırdığımız gibi havlıyorsun. Fakat bu toplumda bir küçük zerre itibarın kalmadığı için de İmamoğlu’nun ekmeğine yağ sürerek yine bizim tarafa zarar veriyorsun.”
Durum bu.
Artık araya girilmez değil mi?

KOMİK

“Derin manalı” 11 güzel cümle


Açıkçası bu cümlelerin de ilk yazarını bilmiyorum.
Ama sosyal medyada görünce hoşuma gitti.
Bayram sabahı tebessüm ettirir diyerek sizlere de sunmak istedim;
1- Eğer uzaylılar gerçekten varsa buradan seslenmek isterim. Yeriniz varsa yatıya gelelim. Dünya çekilmiyor artık!
2- Bir kadın söyleyecek çok şeyi olduğu halde susuyorsa, o kadın değildir. Travesti falandır. Kadının sustuğu nerede görülmüş!
3- Mezarlık girişinde, “Biz de gezerdik siz gibi, siz de geleceksiniz biz gibi” yazıyor. Adam ölmüş hâlâ laf sokuyor.
4- Kebapçıya, “Abi urfa ile adana arasında ne fark var?” diye sordum. “300 kilometre” dedi. Sustum, lahmacun söyledim, yiyorum.
5- Ben sineği öldürmemek için camı açıyorum. O gidip arkadaşlarını getiriyor, şerefsiz.
6- Mantara bile kültür veren Rabbim, sana vermediyse, vardır bir bildiği!
7- Doğru insanı bulduğunuzda beni de çağırın ne olur. Neye benziyormuş şu, bir bakıyım. Meraktan çatlayacağım valla!
8- “Erkeklerin hepsi odun” diyen kızlar, sabah o kadar makyajı ormana gitmek için mi yapıyorsunuz?
9- Doktora gittim, “Ağrı nerede?” dedi. Doğu Anadolu Bölgesi’nde” dedim. Oksijen tüpüyle kovaladı beni. Salak mıdır nedir?
10- Bir erkeğin en lezzetli yeri başının etidir. Milyonlarca kadın yanılıyor olamaz...
11- Uzaydan astronot kağıda şunu yazmış. “Burada Tanrı falan görmüyorum!” Aşağıdan efsane bir yorum gelmiş. “Oksijen tüpün bittiğinde göreceksin!”

ÇOK GÜLDÜM

İki bayram fıkrası


Bayramın ilk günü Yıldırım Tuna’dan iki fıkra geldi. Bir de yukarıdaki yazıda okuduğunuz Bektaşi fıkrası var. Eder üç.
Buyurun birlikte okuyalım;
Bayramlardan isimler
Üç arkadaş ağacın altında sohbet ediyorlar, “Benim oğlum Ramazan Bayramı’nda doğdu adını Ramazan koydum” demiş birincisi..
“Benim oğlum 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda doğdu adını ‘Zafer’ koydum” demiş ikincisi..
“Hadi yahu tesadüfe bak hep bayramlardan esinlenmişiz..” demiş üçüncüsü, sonra oğluna dönüp seslenmiş, “Kabotajjj.. Yavrum şu kahveden üç çay kapıp gelir misin?”
Buruk bir bayram fıkrası
Ramazan Bayramı’ndan bir gün önce yaşlı adam “işleri çok yoğun olduğu” gerekçesiyle kendilerini görmeye pek gelmeyen oğlunu telefonla aramış, “Gününü rezil etmek istemezdim oğlum...” demiş, “Ama annenle boşanıyoruz... 45 yıllık ıstırap yetti artık..!”
Oğlu “Ne? Baba? Neden bahsediyorsunuz siz?” diye telefonda bağırmaya başlamış.
“Birbirimizi görmeye tahammül edemiyoruz... Her dakika didişmekten bıktık... Lütfen kız kardeşini de ara ve durumu sen bildir. Bir de onu aramak istemiyorum” diyerek kapatmış telefonu yaşlı adam.
Oğlan hemen kız kardeşini, “Kahretsin, annemle babam boşanıyorlar” diye aramış. “Merak etme ağabey. Ben ilgilenirim” demiş kız kardeş telaşla ve hemen babasını aramış.
“Boşanmıyorsunuz” demiş, “Ben oraya gelene kadar da hiç bir şey yapmıyorsunuz. Şimdi ağabeyimi arıyorum, ikimiz de yarın sizdeyiz” ve telefonu kapatmış.
Yaşlı adam da telefonu kapatmış, dönmüş karısına “Tamam” demiş, “Çocukların ikisi de Ramazan Bayramı’nda yanımızda olacaklar. Kurban Bayramı için seninle ne numara buluruz artık bilemiyorum!”

AÇIKLAMA


SEVGİLİ OKURLAR; bayramın ikinci ve üçüncü günü bu köşe de bayram tatili yapıyor. Cuma günü zaten yazı günüm değil. 8 Haziran Cumartesi günü sizlerle birlikte olacağım.