Gazeteci Ruhat Mengi, aslında bir kimya mühendisi. Eğitimine ODTÜ’de başlayıp İngiltere Manchester Üniversitesi’nde tamamladı. Bir süre mühendislik yaptıktan sonra yapmak istediği asıl mesleğe yöneldi: Gazetecilik. Mesleğe Gölge Adam’da başladı. Ona mesleği öğreten ise efsane gazeteci Ertuğrul Akbay oldu.

İşinde o kadar başarılıydı ki kısa sürede köşe yazarlığı yapmaya başladı. Ardından da televizyon programları geldi. Gazetedeki yazıları, TV’deki programları ‘siyasi baskılarla’ kesildi. Ancak mesleğine olan tutkusundan da üretmekten de hiç vazgeçmedi. Türk medyasının önemli isimlerinden Ruhat Mengi, SÖZCÜ ailesine katıldı. Ruhat Mengi ile memleketin hal-i pürmelalini konuştuk.

HİÇ BIKMADAN, İNATLA ÜRETİYOR Bildiğini yazmakta ısrar eden ‘inatçı’ bir gazeteci olarak tanınan Ruhat Mengi, siyasi baskılar nedeniyle kesintiye uğrayan mesleğinde hiç bıkmadan üretmeye devam ediyor.


HEPİMİZ SARSILDIK

Bu aralar kime “Nasılsınız” diye sorsak “Türkiye gibiyim” yanıtını alıyoruz. Sizde durum nedir?

Son yıllara kadar hep moralimi bozmamaya, topluma da ümit aşılamaya çalıştım. Ama maalesef hemen her konuda yozlaşma, siyasi karmaşa, kamplaşma, yoksulluk, haksızlık, başta bağımsız gazete ve TV’ler olmak üzere tüm kurumlara baskı öyle boyutlara ulaştı ki en sağlam duranımız bile sarsıldı. Hepimiz ayakta kalabilmek için sabır sınırlarımızı zorlamak zorunda kaldık. Bu nedenle “Türkiye gibiyim” cevabında büyük haklılık payı var.

ŞİDDET MAĞDURLARININ SESİ OLDU Ruhat Mengi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın feshettiği İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak için düzenlenen eylemlere katıldı. Şiddet mağduru kadın ve çocukların sesi oldu.


DUVARA TOSLAYACAK

Gazetecilik adına nasıl bir sınav veriliyor?

Medyanın belli bir kesimi iyi sınav verdi, bir kısmı ise neredeyse topluma şiddet pompaladı. Birilerine yaranmak için kalem veya ekran kullanılarak, saldırganlık yapılması, hakaret edilmesi hiç bu kadar yaygınlaşmamıştı. Siyasi kamplaşma medyada hiçbir dönemde olmadığı kadar arttı. Aslında son 10 yıldır benzerine az ülkede rastlanır bir bölünme zaten vardı ama en azından topluma, demokrasi ve insan haklarına (hatta tüm canlıların yaşam haklarına) saygı az da olsa korunuyordu. Şimdi siyasette taraf tutma adına hiçbir etik değeri gözetmeyen, saldırarak, tehdit ederek yazan-konuşan, böylelikle topluma da kötü örnek olan basın kuruluşları. Tabii bir de sosyal medya var. Bugün her konuda olduğu gibi şiddeti önlemede de  kötü durumdayız. Sebebi ne? Hukuku hiçe saymak, suçlular yerine masumları, mağdurları cezalandırmak. Türk halkı, hak hukuk aramakta gecikirse freni patlamış araç maalesef içindeki milyonlarca kişiyle duvara toslayacak, görünen köy kılavuz istemez.

KEŞKE ANLASALAR...

Siz de “Gazetecilik ruhu asla ölmez” diyenlerden misiniz?

Kesinlikle, o ruh varsa ölmez. Türkiye’de bitmeyen kumpas dönemleri başta olmak üzere birçok iyi gazeteci hatta gazete sahipleri akıl almaz siyasi baskılarla karşılaştı, Bekir Coşkun gibi bir değer sağlığını ve sonunda hayatını kaybetti, Ertuğrul Akbay da aynı şekilde. Onun da sağlığını bu baskılar sonucu kaybettiğini düşünüyorum. Diğer birçok arkadaşımız gibi. Ama bilinsin ki bu baskılar gerçek gazetecileri durduramaz. Keşke bu anlaşılabilse! Her türlü baskı, sindirme tehditleri, siyasi davalar karşısında bile dimdik duran çizgisini hiç değiştirmeyen SÖZCÜ’de olmak beni çok mutlu edecek.

Ertuğrul Akbay ile çalışmak benim için çok büyük şanstı


ODTÜ‘lü mühendis bir bilim insanıyken gazeteciliğe nasıl başladınız?

Kimya mühendisliği eğitimim ODTÜ’de başladı, son sınıfta İngiltere Manchester Üniversitesi’ne transfer oldum, oradan mezun oldum. İngiltere’de Shell’de, Türkiye’de TPAO’da çalıştım. Bir laboratuvarın içine kapanmak bana göre değildi, ben yaşamın içinde olmalı, ülkeme daha büyük çapta hizmet vermeliydim. Gazetecilik hep aklımdaydı, bir gün Gölge Adam Gazetesi’ne muhabir arandığı haberini gördüm ve koşarak gittim. O kadar istekliydim ki her gün yazıp götürdüğüm köşe yazısı denemeleriyle birkaç ay sonra bir köşe kapmayı başardım. Bir basın duayeni olan, “efsane gazeteci” tanınan Ertuğrul Akbay beraber çalıştığım ilk genel yayın yönetmeniydi. Gazetecilikte çalışkanlığı, işini ciddiye almayı, yarışta başarının kurallarını ondan öğrendim, büyük bir şanstı benim için.

Yozlaşma, siyasi karmaşa, kamplaşma, yoksulluk, haksızlık ve baskının haf safhada olduğunu kaydeden Ruhat Mengi, “Hepimiz ayakta kalabilmek için sabır sınırlarımızı zorladık” dedi.


MESLEK USTALARI

Bu uzun yolculukta ‘iyi ki’ ve ‘keşke’leriniz neler oldu?

İyi ki zor bir mühendislik eğitimi almışım, çok hızlı düşünmeyi, araştırmayı, olaylara geniş bir açıdan bakabilmeyi, pratik olmayı bu sayede elde ettim. İyi ki gazeteciliği seçmişim. İyi ki dürüst ve başarılı bir siyasetçi ile Atatürkçü, gerçek bir Cumhuriyet öğretmeni annenin kızı olarak değerlerimizi ve dürüst siyaseti çocuk yaşta öğrenmişim. İyi ki karşıma ilk olarak Ertuğrul Akbay, Tevfik Yener gibi başarılı olacağımı görebilen meslek ustaları çıktı. Keşke mesleğimde karşılaştığım engellemeler olmasaydı, başarı bazen aleyhinize de çalışıyor. Keşke programlarım ve yazılarım siyasi baskılarla kesilmeseydi.

‘Danışıklı dövüş’ dediğim TV programlarını izlemiyorum


Çiller döneminde de siyasi baskıya uğradınız. Kişiler değişse de medya baskısı değişmiyor değil mi?

TRT’deki, Star TV’deki programlarım ve kurucularından olduğum VATAN Gazetesi’ndeki yazılarım siyasi baskılarla kesildi. Aydın Doğan’ın baskılara direnmek için çaba gösterdiğine bizzat şahit olduğumu söylemeliyim. Yıllarca emek verip en başarılı olduğunuz anda, işinizin elinizden alınması büyük bir stres ve üzüntü kaynağı. Bu üzüntüyü kendi adıma da bağımsız medya ve özgürlüğü kısıtlanan ülkem adına da yaşadım.

Tartışma programı yapmayı özlediniz mi?

YouTube’daki programım farklı bir formattı. TV’de program yapmayı özledim. Cumhur İttifakı liderleri ile Millet İttifakı liderlerini karşı karşıya getiren bir programı yönetmeyi isterdim. Her iki taraf da birbirine istediği soruları sorup cevap almalı ve halk izlemeliydi. Bir de yıllarca FETÖ’yü ve kumpaslarını ekranda bağırarak savunan ama bugün masum havalarına giren birkaç gazeteciyi konuk edip “milletin hafızasını fazla küçümsemiyor musunuz” diye sormayı isterim.

Haber ve tartışma programlarının can alıcı noktası nedir?

Televizyon programlarına yarışma ve eğlence programı sunumlarıyla 1989’da TRT’de başladım. Haber programları ise sanırım 1995 yılı gibi başladı. Her Açıdan 2010 yılında Star’da bitti, 2013’te Halk TV’de başladı ve birkaç yıl devam etti. Haber ve tartışma programlarının can damarı önce izleyicinin size; programın sahibi gördüğü gazeteciye güvenmesi, benimsemesi, sonra sorduğunuz sorulardır. İzlediğim programlarda, özellikle kaçak güreşiliyorsa, sorulması gereken sorular atlanıyorsa, konuşmacı veya sunucu elindeki telefona kilitlenmişse hemen kanal değiştiririm, tiyatro izlemek istiyorsak tiyatroya gideriz. Danışıklı dövüş dediğim programlar elbette var, izlemiyorum.