Evet, iki ayrı Türkiye var!

1) İktidarın nimetlerinden yararlanan imtiyazlı, refah içinde bir Türkiye...

2) Derin ekonomik kriz yaşayan yokluk içindeki Türkiye!

★★★

Birinci gruptakiler imtiyazlı oldukları için üçer-beşer maaş alıyor, müteahhitlikle uğraşanlar ihaleleri kapıyor, paraya para demiyorlar!

Saraylar, uçaklar, lüks araçlar onların emrinde!

Yaptıkları düğünler bile günlerce sürüyor, takılar, paralar havalarda uçuşuyor.

Bu ayrıcalıklı grupların Türkiye’sinde zenginlik, görkem, şaşaa iç içe...

★★★

Memleketin çok farklı olan diğer yüzünde insanlar asgari ücretle hayata tutunmaya çalışıyor.

Yaklaşık her üç kişiden biri işsiz... Bunlar iş arıyor, bulamıyorlar... Umutlarını yitirenler hiç iş aramadığı için onlar istatistiklerde işsiz sayılmıyor!

İkinci Türkiye’de yaşayanlar arasında en çok konuşulan, şikâyet edilen, illallah denilen konu hayat pahalılığı!

Çarşı-pazardaki fiyatlar onları yakıyor. Bütçeler delik deşik!

Pazar artıklarına, askıda ekmeğe muhtaçlar!

Çevrelerinde boğucu bir hava var. Güzel günler için hayal bile kuramıyorlar. Yıkık, bitkin, perişanlar! İntihar edenler bile var!

Daha kötü günlerin gelmesinden korkuyorlar!

★★★

Ülkeyi yönetmek iddiasındaki iktidar, sorunları çözememenin çaresizliği içinde... Fakat inada ve iddiaya gelince üstlerine yok! Müthiş bir direnç gösteriyorlar.

Mesela, milyarlarca dolara mal olacak Kanal İstanbul Projesi için:

“Çatlasanız da, patlasanız da yapacağız!” inadındalar.

İnatla murat bir olur mu?

O muhteremler, milyarlarca doları toprağa gömeceklerine, yoksul vatandaşlar için harcasalar ya! Fabrikalar kurup üretime yönelmek ülke için çok daha akılcı, çok daha yararlı olmaz mı?

“Hayır! İnadımız inat!” diyor, başka bir şey demiyorlar.

Devlet inatla yönetilmez ki!

Millet yoksulmuş, insanlar perişanmış, pek umurlarında değil!

Ülke her bakımdan dibe vurmuş durumda!

Bu siyasetin sonu yok!

Çözemedikleri bütün sorunları “dış güçlere ve muhalefete” havale edip, Sedat Peker’in vahim iddialarına ve suç duyurularına kulak tıkayarak sorumluluktan kurtulamazlar!

Turizmimizin hali!


Aşı-maşı sormadığımız için Türkiye’ye uçaklar dolusu turist gelmeye başladı.

Turizmcilerin yüzü, 1.5 yıldan beri ilk defa gülüyor.

Salgın riskini bile bile yabancılara kapıları açmamız dövizsiz kaldığımızın resmidir!

Bakalım tehlikeyi göze alarak getirttiğimiz yabancı turistler döviz derdimize deva olacaklar mı?

Turizm bölgelerinde 235 otel icradan satışa çıkartıldı.

Alacağını tahsil edemeyen kişi ve firmaların 235 oteli icradan satışa çıkartması turizmimizin acınacak halinin fotoğrafıdır!

TEBESSÜM

Aynalar yalan söylemez!


Bir siyasetçi uzun yıllar uğraştıktan sonra bir beldeye belediye başkanı olur.

Etrafı hırsızlarla doludur. Devlet malını çalan çalana, halkı soyan soyana...

Bunları görünce, onun da ahlâkı bozulur... Ufak ufak çalmaya başlar. Bu arada da konuşmalar yapar:

“Her türlü hırsızlık kötüdür. Siyasi hırsızlık, din hırsızlığı hepsinden daha kötüdür. Hırsızlıktan ve hırsızlardan nefret ederim.”

Onu dinleyenler aralarında şöyle konuşur:

“Vallahi doğru! Bizim başkan hırsızlara tahammül edemez. O kadar ki, hırsız görmemek için aynalara bile bakmaz!”

GÜNÜN SÖZÜ


Uzun yaşamak için değil, doğru yaşamak için çabalamalıyız!