Türkiye günlerdir suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan'ı konuşuyor.

7 Eylül'de Ankara Esenboğa Havalimanı'nda yurt dışına kaçmak üzereyken gözaltına alındı Kaplan.

Ancak bu, sıradan bir mafya operasyonu değildi. Birçoklarına göre eski İçişleri Bakanı Soylu'ya bir mesajdı.

Kendisini yaka paça gözaltına alan polise "Sırtıma basma" diye seslenirken, polis "Daha senin nerelerine basacağız" diye yanıt verdi.

"Basılan" her yerden irin fışkırdı.

Ülkenin ne hale geldiği, mafya, siyaset, bürokrasi arasındaki bağlar ve birbirinden çirkin iddialar gün yüzüne çıktı.

Kaplan'ın verdiği ifadeye göre bir "Organize Müdürü" ondan 250 bin dolar rüşvet istemişti. Yine asayişten bir polis ondan haftalık 30 bin lira talep etmişti.

2020’de evlendikten sonra eşi ile Beştepe'de Erdoğan'ı ziyaret eden eski Ankara Başsavcısı, Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman'ın ondan lüks bir villa ve otomobil aldığı iddia edildi. Kocaman hediye iddialarını yalanladı, ama o röportajla görüştüklerini doğrulamış oldu. Peki, 2007'den bu yana adım adım oluşan bu girift ilişkiler ağı, nasıl olup da bozulmuştu?

Cevap T24'ten Asuman Aranca'nın ortaya çıkardığı emniyet raporlarındaydı. Oradaki ifadelere göre "konjonktür" değiştiği için Kaplan adliye ve emniyetteki bağlantılarını, dolayısıyla da gücünü kaybetmişti. Bu yüzden de kaçabilirdi. Sahi neydi bu konjonktür ve neden, nasıl değişmişti?

Başka neler "konjonktür"e ayak uydurmuştu?

★★★

Konjonktür...

TDK'ya göre “geçerli durum”.

Birçok konuda şartlar değişti son haftalarda. Özellikle de değişen bakanlıklarda…

İçişleri Bakanlığı’nda adeta bir hesaplaşma dönemi yaşanmaya başladı.

Valiler, kaymakamlar, il emniyet müdürleri, jandarma komutanları…

Soylu’ya yakın yüzlerce isim arka arkaya görevden uzaklaştırıldı.

İçişleri Bakanlığı’ndan geçmişin izleri silindi.

“Konjonktür” değişmeden önce uzaklaştırılanlar da göreve döndü.

Rütbeleri alınan emekli emniyet müdürleri Hanefi Avcı ve Sabri Uzun’a ise hakları iade edildi.

Aynı çete liderleri gibi eski dönemde elini kolunu sallayarak sokaklarda gezen kaçak göçmenler de bir bir yakalanmaya başladı.

Çünkü “konjonktür” yani şartlar değişmişti…

★★★

“Konjonktürel değişim” sadece İçişleri Bakanlığı ile sınırlı kalmadı.

Koşullar farklılaştıkça rüzgarda uçan yapraklar gibi savrulduk biz de.

Bir gün ak denilene ertesi gün kara denildi.

Ekonominin kitabını yazanlar "Nas ortadayken sana, bana ne oluyor?" diye sordu, faizi düşürdü. Pardon düşürmedi, "bağımsız" Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na düşürttü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan sonra Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu bu ekolün en yılmaz savunucusuydu.

Sonra devran döndü. Faize açılan savaş sona erdi.

Önceki bakan Lütfi Elvan ve Merkez Bankası Başkanları Murat Çetinkaya ile Naci Ağbal'ı faizi indirmiyorlar diye görevden alanlar, o hakkı yeni ekonomi yönetimine verdi. O yeni isimler de faizi 19 yılın zirvesine yükseltti. Ekonomi politikaları yapboza döndü. Çünkü yine "konjonktür" değişmişti.

★★★

Dış politikada da değişti o meşhur konjonktür. Erdoğan'ın "sır küpüm" diyerek 13 yıl Milli İstihbarat Teşkilatı'nı emanet ettiği ismin yönetimindeki dış politikada normalleşme adımları daha da hızlandı.

Yakın zamanda küsülen Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’le normalleşilmişti zaten ama bir de 10 yılı geçen küskünlükler vardı.

Orada 8.5 yıl Dışişleri Bakanlığı yapan Mevlüt Çavuşoğlu'na tanınmayan serbestlik yeni bakan Hakan Fidan'a verildi.

2019 yerel seçimlerinden önce “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?" diye seslenmişti miting meydanlarından Cumhurbaşkanı Erdoğan. 2013’te Mısır’da darbe yapıp Mursi’yi deviren Sisi böyle büyük bir düşmandı Erdoğan’ın gözünde.

“Katil”, “zalim” gibi ifadelerle anılıyordu.

Hatta Erdoğan darbe karşıtlarının simgesi olan Rabia işaretini bile sahiplenmişti.

Ama ne hikmetse bu süreçte bile ekonomik ilişkiler durmadı. Hatta 2018’de ticaret hacmi rekor bile kırdı.

10 sene geçti.

Meydanlarda dört parmakla yapılan Rabia işareti sürüyordu ama bir kez daha “konjonktür değişti”.

Kimilerine göre Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji sahalarıydı sebep, kimine göre farklı…

Ama Erdoğan 10 ay içinde 2. kez Sisi ile bir araya geldi.

Mısır’la olan normalleşmeyi Suriye izledi.

Ama bu kez Esad’dan yumuşama sinyali gelmedi.

Suriye Devlet Başkanı Esad çizgilerini çok net ortaya koydu.

Erdoğan ile görüşmek için Türk askerinin Suriye'den çekilmesini şart koştu.

Türkiye kabul etmeyince normalleşme girişimi sonuçsuz kaldı.

★★★

Erdoğan’ın seçim öncesinde “Mülakat kalkacak” sözüne rağmen Milli Eğitim Bakanı Tekin’in mülakatların süreceğini söylemesi de yine konjonktürel değişikliklerle açıklanabilir.

Cumhurbaşkanımız mülakatların uygulanış biçimiyle ilgili rahatsızlığını dile getirdi. Biz de mülakatları, mülakat gibi yapmaya karar verdik.” dedi bakan.

“Mülakat gibi mülakat”…

Halbuki 11 Nisan 2023, yani bundan 5 ay önce Erdoğan’ın kullandığı tam ifade şuydu.

“Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız.”

Hatta sonrasında bazı bakanlıklara mülakatsız sadece KPSS puanıyla alımlar yapıldı.

Ama seçimden sonra “konjonktür değişince” buna da gerek kalmadı.

Zira mülakatlar AK Parti’nin kadrolaşması için çok elverişli bir yöntemdi.

Kaybetmeye gerek yoktu.

Örnekler çoğaltılabilir.

İmtihanımız bir kez daha bakan değişimi ile değişen politikalarla…

Konjonktür nereye biz oraya...

Bakalım daha neler göreceğiz.