Ana Muhalefet Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlerde “demokratik bir geri dönüşümü” sağlayamadı. Seçim sonrası demokrat bir duruş gösteremedi.
Demokrat değilmiş.
Hepimizi aldattı.
Partinin önünü açıp yenilenmesine kapı aralayarak; “liderlikten çekiliyorum, yerimi partimin bulacağı, fırsatçı olmayan bir yeni lidere ve toplumu kucaklayıp kavrayacak yeni kadrolara bırakıyorum. Bundan sonra ben demokratik mücadelemizin bir neferi olarak çalışacağım” diyemedi. Böylece kendine oy vermiş 25 milyon seçmeni “büyük bir sahipsizlik ve derin bir kimsesizlik duygusuna” iteklemiş oldu. Ana Muhalefet Partisi şimdi, iki kanadı kırılmış yaşlı bir kartal gibi çırpınıyor.
Çıkış bulacaklar.
Ya bulacaklar...
Ya da bulacaklar...
Bulamazlarsa önümüzdeki seçimlerin sonunda “Tabela Partisi” olarak tarihe gömülecekler.
★★★
Muhalefetin ikramı sayesinde seçimi ucu ucuna önde (52’ye 48) bitirerek güçlenen iktidar partisi lideri ve Cumhurbaşkanı ise; “5 yıl daha Türkiye’nin direksiyonu bende...” vurgusu yapmak için önce ABD ve AB’ye elini uzattı; “Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne tam üye olarak alın, görüşelim, anlaşalım, ben 22 yılda Türkiye’nin nefesini kesecek adımlar attım, şu ara biraz dolar yollayın, zordayım” diye özetleyebileceğim durum sergilemesi yaptı. Önceki gün de yanına 200 iş adamını, bakanların hemen hemen tamamını, yeni MİT Başkanı’nı, parti önde gelenlerini ve “3 adet beyaz renk TOGG otomobilini” alarak Müslüman Arap Körfez Ülkeleri’ne gitti. Giderken de; “yine devlet şirketlerini satmaya gidiyor” diyenlere ayar vermek için; “Bazı cambazların söylediği gibi yok BOTAŞ’ı satıyorlar, şu oluyor, bu oluyor. Böyle bir şey yok. Biz neyin satılacağını, neyin satılmayacağını çok iyi biliriz. 21 yıldır hamdolsun bu tecrübeyle bu günlere geldik... Görüşme gezisine gittiğimiz ülkelerin Türkiye’den “belli assetleri satın alma” durumları da olacak” dedi.
“Asset”lerimiz var.
Onları satacağız.
Araplar da alacaklar.
Taze dolarlar gelecek.
Kur artışı duracak.
Enflasyon inecek.
Asset!
İngilizce kelime.
Ben Hürriyet Gazetesi’nde çalışırken yazı işleri müdürlerimizden biri olan Ertuğ Karakullukçu, dün tanıdıklarına ve yakın bildiği dostlarına faydalansınlar diye; “ASSET’in sözlük anlamı: Çok değerli varlık” notu geçti.
Sözlüğe baktım.
Doğru.
Asset:
Değerli varlık!
★★★
Hem Müslüman, hem dost, hem müttefik, hem stratejik ortak petrol zengini Arap ülkeleri, öteden beri Türkiye’nin değerli varlıklarını alıyorlar. TÜRK TELEKOM, başlı başına değerli bir varlıktı. Bir Arap ülkesinin önde gelen ailesi (Lübnanlı Harriri) 2005 yılının değerleriyle 6.5 milyar dolar getireceği sözü vererek TÜRK TELEKOM’u satın aldı. Taze dolar getirmek yerine Türk bankalarından 4.7 milyar dolar döviz kredisi almasına kolaylık gösterildi. Yani Türk’ün parasıyla Türk’ün malını satın almış oldu. Alınca da hemen TÜRK TELEKOM hizmetlerine zam yaptı. Şirketin arsaları, binaları, stokları ne var ne yok sattı, 9 yılda 6 milyar dolardan fazla kârı dışarı transfer etti, içini boşalttı, sonunda hisseleri Türk bankalarına bırakarak, “ne haliniz varsa görün” diyerek çekip gitti. 4 Türk Bankası, içi boşaltılmış TELEKOM’u adam etmek için hâlâ uğraşıyorlar.
Tecrübe edindik.
Tecrübe konuşuyor!
★★★
Yeni strateji edinilen tecrübenin imbiğinden geçirilmiş olarak belirlendi ve açıklandı. Cumhurbaşkanı’nın anlattığı “Kazan Kazan Anlayışıyla” hareket edeceğiz. Bu sefer TOGG hediye götürdüğümüz Arap ülkelerinin önde gelen aileleri, Türk’ün parasıyla Türk’ün malını alamayacaklar, bundan böyle; “Türkiye’yi dolarlarını depoladıkları bir ambar ülke olarak değil bir yatırım sepeti ülke diye” görecekler. Körfez ülkelerinden Türkiye’ye çok ciddi yatırım akacak. “Yatırım sepeti olmak” işte tam da bu demek. Lojistik şirketleri, petrokimya, yenilenebilir enerji, ileri teknolojik tarım yatırımları yapıp Türkiye’ye yeni fabrikalar kazandıracaklar. Bizim iş adamlarımız da zaten 45 yıldır bu ülkelerde limanlar, şehirler, su kanalları, alt, üst geçitler yaptılar. Şimdi, Körfez ülkelerinin hedeflerine koydukları “2030 Vizyonu’na” destek verip; yapay zeka, akıllı şehirler, dijital dönüşüm yatırımlarını üstlenecekler.
“Kazan- Kazan” olacak.
Türkiye bir yandan ABD ve AB’nin yanında yer ararken aynı zamanda ülkemize yeni bir dolar akışına kapı aralayacak. Öbür yandan dost, müttefik, kardeş, stratejik ortak zengin Arap ülkeleri de Çin ya da Hindistan’a gitmekten vazgeçip yatırımlarını Türkiye’ye yığacaklar.
İnşallah!
Ağzın bal yesin!
Asset satışı bal!
Türkiye sepet oluyor! İster inan, ister inanma: Dış borç alıp yaşayan ülke olmaktan kurtuluyoruz!