Tür­ki­ye son dö­nem­de he­pi­mi­zin göz­le­ri önün­de iki cum­hur­baş­ka­nı­nın ço­cuk­la­rı­nın dü­ğü­nü­nü ya­şa­dı. Cum­hur­baş­kan­la­rı­nın ev­lat­la­rı­nın dü­ğün­le­ri­ne olan yak­la­şım­la­rı etik, hu­ku­ki, de­mok­ra­tik ve fi­nan­sal açı­lar­dan bir­bi­rin­den ta­ban ta­ba­na zıt iki an­la­yı­şı da göz­ler önü­ne ser­di. 10. Cum­hur­baş­ka­nı Ah­met Nec­det Se­zer, cum­hur­baş­kan­lı­ğı dö­ne­min­de oğ­lu­nu, Çan­ka­ya Köş­kü­’n­de ger­çek­leş­tir­di­ği, az sa­yı­da da­vet­li­nin ka­tıl­dı­ğı ve he­di­ye ka­bul edil­me­yen sa­de bir tö­ren­le ev­len­dir­miş­ti. 2004 yı­lın­da oğul­la­rı Le­vent Se­ze­r’­i ev­len­di­ren Se­zer Ai­le­si, dü­ğü­nün bü­tün mas­raf­la­rı­nı, o gün­kü sa­yaç­la­rı da not et­ti­re­rek dü­ğün gü­nü har­ca­nan elek­trik ve su fa­tu­ra­la­rı da da­hil ol­mak üze­re ken­di cep­le­rin­den har­ca­dı­lar. Dü­ğün ye­me­ği­ni Köş­k’­ün aş­çı­la­rı­na yap­tır­ma­dı­lar ve yi­ne ken­di cep­le­rin­den öden­mek üze­re dı­şa­rı­dan si­pa­riş et­ti­ler. Se­zer Ai­le­si­’nin dü­ğü­nün­de şo­för­ler bi­le ça­lış­tı­rıl­ma­dı­lar ve dü­ğü­ne eş­le­riy­le bir­lik­te ka­tıl­mak üze­re izin­li sa­yıl­dı­lar...

*  *  *

Ge­le­lim Er­do­ğan Ai­le­si­’ne. Er­do­ğan Ai­le­si, kız­la­rı Sü­mey­ye Er­do­ğa­n’­a haf­ta so­nu yap­tık­la­rı şa­şa­alı dü­ğün­le­rin­de, dev­le­tin bü­tün im­kan­la­rı­nı ve kay­nak­la­rı­nı sı­nır­sız­ca kul­lan­dı­lar. Cum­hur­baş­ka­nı, ai­le­si­nin dü­ğü­nü­ne mas­raf­la­rı­nı dev­le­tin kar­şı­la­dı­ğı dev­le­tin he­li­kop­te­riy­le teş­rif et­ti, yet­me­di, pek çok da­vet­li yi­ne dev­le­tin büt­çe­sin­den öde­ne­rek dev­le­tin he­li­kop­ter­le­riy­le ge­ti­ril­di­ler. Dü­ğün ha­zır­lık­la­rı için, be­le­di­ye ekip­le­ri ve iş ma­ki­ne­le­ri gün­ler ön­ce­sin­den ça­lış­ma­la­ra baş­la­dı­lar. Yol dü­zen­le­me ve as­falt ye­ni­le­me ça­lış­ma­la­rı, çi­çek eki­mi ve pey­zaj ça­lış­ma­la­rı, bu ça­lış­ma­lar sı­ra­sın­da ça­lı­şan­la­rın ye­mek­le­ri için ku­ru­lan mo­bil bü­fe­ler, hep­si dev­le­tin ve ye­rel yö­ne­tim­le­rin ka­sa­sın­dan har­can­dı, ya­ni bi­zim ver­gi­le­ri­miz­den öden­di...

*  *  *

Se­zer Ai­le­si, mev­ki, ma­kam ve so­rum­lu­luk­la­rıy­la de­ğil ken­di özel ha­yat­la­rıy­la il­gi­li olan oğul­la­rı­nın dü­ğün­le­ri­nin bü­tün mas­raf­la­rı­nı, elek­trik ve su pa­ra­sı da­hil ken­di cep­le­rin­den har­car­ken, Er­do­ğan Ai­le­si­’nin, ken­di özel ha­yat­la­rıy­la il­gi­li kız­la­rı­nın dü­ğü­nün­de, dev­le­tin sa­hi­biy­miş gi­bi dav­ra­nıp, dü­ğün­le il­gi­li pek çok mas­ra­fı dev­le­tin ka­sa­sın­dan ödet­me­si, na­sıl iki ay­rı an­la­yış­tan ge­len iki ay­rı dün­ya­nın in­san­la­rı ol­duk­la­rı­nın çok önem­li bir gös­ter­ge­si­dir. İki­si de ay­nı ma­ka­mı iş­gal et­mek­te ve ay­nı yet­ki­le­re ve so­rum­lu­luk­la­ra sa­hip ol­duk­la­rı hal­de, bi­ri dev­le­tin ve mil­le­tin bir tek ku­ru­şu­nu bi­le ken­di öze­li­ne har­cat­ma­mak için aza­mi gay­ret gös­te­rir­ken, di­ğe­ri ken­di özel da­ve­ti için dev­le­tin as­ke­ri­ni, po­li­si­ni, be­le­di­ye per­so­ne­li­ni tüm mas­raf­la­rıy­la bir­lik­te ve kim bi­lir da­ha bil­me­di­ği­miz ne tür dev­let kay­nak­la­rı­nı key­fi ve so­rum­suz­ca kul­la­na­bil­miş­ti...

*  *  *

Bu an­la­yış far­kı, iki ai­le­nin ara­sın­da etik, hu­ku­ki, de­mok­ra­tik ve fi­nan­sal açı­lar­dan hat­ta te­mel hak ve öz­gür­lük­ler açı­sın­dan bir çağ far­kı ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor. Se­zer Ai­le­si, de­mok­ra­si ve hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü ve etik ku­ral­lar çer­çe­ve­sin­de, ken­di öze­li için dev­le­tin ve mil­le­tin bir ku­ru­şu­na do­kun­maz­ken, Er­do­ğan Ai­le­si, ken­di özel­le­ri için dev­le­tin bü­tün im­kan­la­rı­nı gös­te­riş­li bir şe­kil­de se­fer­ber et­mek­ten çe­kin­mi­yor. As­lın­da Tür­ki­ye­’nin bu­gün ya­şa­dı­ğı bü­tün sı­kın­tı­lar, ara­la­rın­da bir çağ olan bu iki an­la­yış far­kın­dan kay­nak­la­nı­yor. Cum­hur­baş­ka­nı Se­zer, de­mok­ra­si kül­tü­rü ge­re­ği, se­çi­le­rek gel­di­ği ma­ka­mın yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rı­na bü­yük bir ti­tiz­lik­le uy­ma­ya ça­lı­şır­ken, Cum­hur­baş­ka­nı Er­do­ğan, ay­nı şe­kil­de se­çi­le­rek gel­di­ği ma­ka­mı­nın yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rı­nı, ken­di Sun­ni - İs­la­mi inan­cıy­la yo­rum­la­ya­rak, dev­le­tin ve mil­le­tin ba­şı ola­rak, ül­ke­nin tüm kay­nak­la­rı­nı ve büt­çe­si­ni ca­nı­nın is­te­di­ği ve uy­gun gör­dü­ğü şe­kil­de har­ca­ya­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yor. Ay­nı şe­kil­de ör­tü­lü öde­nek har­ca­ma­la­rı­nın, tüm za­man­la­rın top­la­mı­nı bi­le aşa­cak re­kor­lar kır­ma­sı da bu has­ta­lık­lı an­la­yı­şın ürü­nü­dür...

*  *  *

Asıl so­run ise, her şe­yi­mi­zi borç­lu ol­du­ğu­muz Ata­türk ve si­lah ar­ka­daş­la­rı­nın Cum­hu­ri­ye­t’­i ku­rar­ken, sul­ta­nın, pa­di­şa­hın, kra­lın, ha­li­fe­nin, Tan­rı­’nın yer­yü­zün­de­ki göl­ge­si, tem­sil­ci­si, el­çi­si, vs an­la­yı­şı­nı ta­ri­hin çöp se­pe­ti­ne yol­la­ya­rak ge­tir­dik­le­ri de­mok­ra­si kül­tü­rü­ne, hu­kuk dev­le­ti il­ke­le­ri­ne, te­mel hak ve öz­gür­lük­le­re ta­ban ta­ba­na zıt bu çağ­dı­şı an­la­yı­şın, 100. yı­lı­na yak­la­şır­ken dev­le­tin en te­pe­si­ne çök­me­si ve ken­di­si­ni al­kış­la­ya­cak bü­yük bir kit­le­yi de yıl­lar için­de ya­ra­ta­bil­miş ol­ma­sı­dır...

*  *  *

He­pi­mi­zin bil­di­ği hi­ka­ye­dir. Hz Ömer ha­li­fe iken, bir ge­ce ma­ka­mı­na as­hap­tan bi­ri ge­lir. Se­lam ve­rip otu­rur. Fa­kat
Hz Ömer işiy­le meş­gul­dür ve se­la­mı al­maz. Sa­ha­be bek­ler­ken yü­zü­ne bak­ma­yan Hz Ömer işi­ni bi­ti­rip mu­mu sön­dü­rür. Bir baş­ka mu­mu ya­kar ve sa­ha­be­nin se­la­mı­nı alır, ko­nuş­ma­ya baş­lar. Sa­ha­be so­rar; ‘Ya Ömer, ni­çin he­men se­la­mı­mı al­ma­dın ve bir mu­mu sön­dü­rüp di­ğer mu­mu yak­tık­tan son­ra ko­nuş­ma­ya baş­la­dın?’ Hz Ömer der ki; ‘Ev­vel­ki mum dev­le­tin ha­zi­ne­sin­den alın­mış­tı. O ya­nar­ken özel iş­le­rim­le meş­gul ol­say­dım Al­lah in­din­de me­sul olur­dum. Se­nin­le dev­let işi ko­nuş­ma­ya­ca­ğı­mız için, ken­di ce­bim­den al­mış ol­du­ğum mu­mu yak­tım, on­dan son­ra se­nin­le ko­nuş­ma­ya baş­la­dım.’

*  *  *

Bu an­la­yış, eşit­lik­çi, öz­gür­lük­çü, ada­let­li, hak te­mel­li bir an­la­yış­tır ve bü­tün çağ­daş ül­ke­ler bu­na ben­zer bir an­la­yış­la yö­ne­ti­lir­ler. Dü­rüst ve onur­lu yö­ne­ti­ci­ler dev­le­tin pa­ra­sı­nı, dev­le­tin ve mil­le­tin pa­ra­sı ol­du­ğu için ko­rur­lar. Oy­sa kral­lık, sul­tan­lık, pa­di­şah­lık­ta, di­ni ku­ral­lar­la yö­ne­ti­len ül­ke­ler­de dev­let de, mil­let de, her tür kay­na­ğı da en te­pe­de­ki ki­şi­nin kul­la­nı­mı­na ait­tir çün­kü o, Tan­rı­’nın yer­yü­zün­de­ki göl­ge­si, tem­sil­ci­si­dir, yet­ki­si­ni Tan­rı­’dan al­mış­tır...

*  *  *

Se­zer, ma­ka­mın­dan ay­rıl­ma­dan Harp Aka­de­mi­le­ri­’n­de yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da; dış güç­ler­ce ılım­lı İs­lam cum­hu­ri­ye­ti­ne dö­nüş­tü­rül­mek is­te­nen Tür­ki­ye­’nin, kı­sa sü­re­de ra­di­kal İs­lam teh­di­diy­le kar­şı kar­şı­ya kal­ma­sı­nın ka­çı­nıl­maz ol­du­ğu­nu söy­le­miş ve bi­zi bu­gün­ler için uyar­mış­tı. İki cum­hur­baş­ka­nı­nın dü­ğü­nü ara­sın­da­ki bü­yük fark, em­per­ya­list oyun­la­rın ve yer­li iş­bir­lik­çi­le­ri­nin, gü­ze­lim ül­ke­mi­zi, ‘ı­lım­lı İs­la­m’ fan­te­zi­sin­den ‘ra­di­kal İs­la­m’­a’ sa­vu­ru­yor ol­du­ğu­nun en gös­te­riş­li ka­nı­tı­dır...