Medyanın en önemli özelliği olan "Halkı doğru bilgilendirme" kuralına uymak, son zamanlarda elmas bulmak kadar güç bir duruma evrildi.
 

Hazırlayan: Çağrı Kaçmaz


Özellikle internet haberciliği başladığından beri daha fazla ziyaretçi kazanmak için, haberler orjinalinden tamamen farklı bir hale dönüştürülebiliyor. Bilhassa yabancı kaynaklardan alınan haberlerde bu "abartma" işlemine oldukça sık başvurulduğunu görüyoruz.

"Türkiye'deki vasat bilim haberciliğini avlamak için buradayım." mottosuyla yola çıkan bilimbilmiyim.com, özellikle medya için oldukça önemli bir görevi yerine getirerek bu tarz paylaşılan haberlerin doğruluğunu sorguluyor. Buldukları sonuçlar ise oldukça şaşırtıcı. Biz de bilimbiliyim.com editörlerinin yaptıkları araştırmalardan 5 gerçekdışı bilim haberini sizler için derledik:
Not: Haber açıklamaları bilimbilmiyim.com adresinden alıntılanmıştır.

5-  Elektrik Süpürgesi ile Bel Ağrısı Tedavisi 



15 Temmuz 2014 günü ATV ekranlarında genç bir kız beline zeytinyağı sürülerek elektrik süpürgesi ile vakumlandı.'Neden?' diye soran gözlerle bakmayın, şartlar ve Zahide ile Yetiş Hayata programında tanıtılan bel ağrısı tedavisi bunu gerektirdi.

Doktora danışmadan belinizi süpürmenin başka bir sakıncası, dermatit veya sedef gibi vakaları daha kötü yapabilecek olması, cilt enfeksyonlarına sebebiyet verebilmesi. 'Faydası yoksa zararı da yoktur' demeyin, videoda 20. dakikayı izleyin:

''Bakın kardeşimizin cildi beyaz, ne güzel etkisini gösterdi. Ne yaptı pembeleşti, ne oldu KAN geldi, kan geldi ne geldi CAN geldi.  Bir yere kan geldi mi gayet güzel, ağrılarınızda rahatlama olacaktır.''  (Kızcağızın cildini mahvetti)


Biraz daha işin tekniğine inelim:
Sunucu: Peki [...] ağrı nasıl gidiyor?
Feridun:


''Kanın içinde bizim daha bilemediğimiz bir sürü...şu süpürgeyi kapatır mısın...bir sürü bilgisayarlar var. Geliyor buraya beyne diyor ki burada ağrı var ben napayım? Beyin diyor ki sen oradaki iyileştirici hücreleri oraya yay diyor..Orada bir yara varsa iyileşiyor, ödem varsa iyileşiyor.''

 


O kadar güzel anlatıyorsunuz ki Feridun bey, beynimi size tamamen vakumlatmak istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, uslup genel seyirciye hitap ediyor olsa da verilen bilgiler yanlış.



 
4- Galaktik Cumhuriyet Bu Dehayı Konuşuyor




Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde Google ve Facebook’un açıklarını bulan 15 yaşındaki Enis Getmez, Google’dan teşekkür mektubu aldı. 15 yaşındaki Enis Getmez, Google’ın yaşı tutmadığı için abisi Emre Getmez aracılığıyla iş teklifinde bulunduğunu iddia ederek....


Gelin beraber Google'ın teşekkür ve iş teklifi mektubuna bakalım:


O da nesi, bu mektup Google Adsense'ten. Yani, Google'ın kullanıcılara reklam gelirleri payını dağıttığı ağdan yollanıyor. Teşekkür veya iş teklifinden ziyade, yılda onbinlerce kişiye yollanan rutin bir hesap bilgisi. Bir blog veya youtube üyeliğinize Google aracılığıyla reklam servisi eklemek isterseniz, hesabınızda yayınlanan reklamlar için ortalama bir kullanıcı için yılda (sıkı durun) birkaç dolara tekabül edecek reklam geliri sağlayabiliyorsunuz. Bu mektup da, hesap bilgilerine istinaden yollanmış belli ki. Üstelik, mektup afacan hacker Enis'e bile değil, abisi Emre'ye gelmiş. Enis bu olayı 'yaşı tutmadığı için abisine iş teklifi götürülmesi' ile açıklıyor.


 
3- 5 Liradaki Gizli Mesaj

Bilime verilen önemin Büyük Türkiye vizyonunun bir parçası olmadığı, bu defa Merkez Bankası tarafından banknotlara gizli mesaj olarak basılarak halka duyurulmuş. Gelin darphanede 'alın, alın size para cahiller' diyerek ve tahminen kahkahalar eşliğinde milyonlarca adet basılan 5 liralık kağıt paraları inceleyelim.


Banknotun arka yüzü, önemli bilim tarihçisi Prof. Dr. Aydın Sayılı'ya ayrılmış.
'İşte ülkemiz saygıdeğer bir bilim insanına hakettiği değeri veriyor.' diyerek zamansız sevinenlerin, Aydın bey'in solunda duran sarmala bakmalarıyla gözleri seğirmeye başladı bile. Sebebiyse, banknotun orta yerine adeta bir fıçı gibi konumlandırılan, grafik tasarımcılığın tümörü olmuş DNA çift sarmalı.


Peki 5 liralarımıza nakşedilen bu telefon kordonuyla, çift sarmal DNA arasındaki temel farklar nelerdir? Birinci ve en önemli fark, DNA çift sarmalının sağ el kuralına göre dönmesi. Neredeyse bütün canlıların hücrelerindeki DNA çift sarmalının çok kısa dönemli durumlar haricinde sağ el kuralına göre döndüğünü biliyoruz. Bu, bütün ders kitaplarında veya resimlendirmelerde doğru temsil edilmesine çok dikkat edilen bir durum. Zira, DNA'mız paramızdaki gibi sol el kuralına göre dönseydi, hücrelerdeki çoğu faaliyet dururdu.



2- Entel Kadın Hastalıkları Araştırma Enstitüsü 



Mahvettiniz hayatlarınızı, entelektüel kadınlar.

İki satır T.S. Eliot okuyacağım, mor kazak giyip filtre kahve içeceğim derken, sonunda sağlığınızdan da oldunuz.

Mahvettiniz hayatlarınızı, ve bizim kaliteli toplum düzenimizi, entelektüel kadınlar.

Bugün konumuz, sağlık konusunda halkımızı bilgilendirmeyi kendıne görev edinmiş medyamızdan, Türkiye'nin kanayan yarası olan hastalıklı entelektüel kadınlar üzerine bir seçki.


Önce, Vatan'dan gelsin:


Sonra da  Milliyet'ten:



PMS ENTELEKTÜEL KADININ HASTALIĞIDIR...köyde koyun güden, akşama kadar mısır tarlasında çalışan kadınlarda PMS olduğunu pek görmeyiz.



Köyde koyun güden, mısır tarlasında çalışan aptal kadınlar! Kafalar boş olduğu için stres yapmıyorsunuz, en azından sağlıklısınız, anladınız değil mi?

Şehir hayatının genel olarak daha stresli bir ortam sunduğunu, stresin insan sağlığına olumsuz etkileri olabileceğini inkar edemeyiz. Adet öncesi gerginlik sendromu olarak da bilinen PMS'in risk faktörüleri arasında, elbette stresli bir yaşam olabilir.

Gelgelelim şehirlerde yaşayan kadınların entelektüel, köylerde yaşayanların cahil kabul edilmesi aymazlığına. Marksist devrim olduğunda kelleniz koparılsın mı istiyorsunuz, Prof. Dr. Tansu Küçük? Buna ek olarak, köylerde yaşayan kadınların yaşamlarında sıkıntı ve stres olamaz mı? Hastaneye erişimi kısıtlı olan kadınların, adet öncesi gerginlik için gerçekten doktor görmek isteyeceğini düşünüyor musunuz?


Eğer bir entel kadın yakınıysanız lütfen oturun. Hastamızın durumu kritik:



1- Bu Üniversiteyi Başımın Üzerinde Taşırım


Bu sabah güne uyandığımızda, bütün ana akım medya kuruluşlarının sayfalarında (Hürriyet'in ana manşeti de dahil olmak üzere) patriotizm, reklam ve bilim en şık şekilde harmanlanmış, haber yapılmıştı.
Daha önce Erke dönergeci ile yaşadığımız heyecanın bir benzeri, bu sefer Rize'den göz kırpıyordu. İşte farklı gazetelerde, hemen hemen aynı şekilde muştulanan büyük gelişme:Milliyet: Türk Doktordan Büyük Buluş
Hürriyet: Tüm Kanser Hücrelerini Öldürmeyi Başardı
Habertürk: Kanserin Yüzde Yüz İlacını Bulduk
Zaman: Kanserin Yüzde Yüz İlacını Bulduk
Star: Kanserin İlacı Bulundu







Kısaca, Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Farmakoloji Anabilim dalı başkanı Halis Süleyman, adını sır gibi sakladıkları bir bitkinin, kanser hücrelerini %100 öldürdüğünü, bu şekilde mide ve pankreas kanserini yendiklerini açıklıyor. Bitkinin adı sır gibi saklanıyor. Türkiye'de devletten destek bekleniyor, 'malesef tıp alanında ülkemizdeki üretim politikası sıfır!' diye şikayet ediliyor. Kısacası Halis Süleyman'a destek verseniz, şimdiye Nobel ödülü Rize Bilim Müzesi'ndeki haklı yerini almış, Rize sokaklarında parkeler Nobel'den gelen para ile döşenmişti.

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin geçmişte 50 yıl önceki araştırmaları basın bülteni olarak yayınladığını ve sigaranın sağlığa zararlı olduğunu tekrar keşfettiğini daha önce bu blogda işlemiştik. Bu sefer de henüz yayınlanmamış bir bilimsel çalışma ile sağlık endüstrisinin paradigmalarını değiştireceklerini duyuruyorlar. Anlayışla karşılıyoruz, yeni kadro kupaya odaklanmış, Halis Süleyman üniversiteye bağlılık yemini etmiş:




Atatürk Üniversitesi'nden Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne geldim. Bu üniversiteyi başımın üzerinde taşımak istiyorum. İnşallah destek alıp bu çalışmalarımızı en kısa zamanda sonuçlandırırız.

Destek konusunda oldukça sıkıntı var, sayfa baştan sona şikayetlerle dolu:


Maalesef ülkemizde üretim politikası yok.

Tüm dünyanın peşinde olduğu çalışmaya Türkiye’den gereken destek sağlanmıyor. 




Genelde duymaktan ve konuşmaktan zevk aldığımız bu 'keyif veren hayıflanma' hali, aslında bir algoritma. Türkiye'den çıkan bilimsel çalışmalar gazeteler tarafından haber yapılırken, rastgele bir biçimde şu cümleler ekleniyor: Bütün dünya bu Türk'ün peşinde, Beyaz Saray bu adamı konuşuyor,  O'na Türk lokumu diyorlar, Destek sağlansa Türk sinir hücreleri beyinden taşar dünyayı ele geçirirler, ve benzeri.

Haberde aktarılan çalışmasına dönecek olursak, Sayın Süleyman, çalışmanızı basmamışsınız, bitkinin ismi bilinmiyor, bütün dünya neden sizin peşinizde olsun? Bütün dünya ruh hastası mı? Öncelikle, hücrelere kolonya dökersek de yüzde 100'ü ölüyor. Kanser hücrelerinin hepsini öldüren bir maddenin, mekanizmasını merak etmediniz mi? Bu konuda çalışmalarınız var mı? Farelerinizin tümör yapma oranı nedir? 'Farelerde kanser gelişmedi!' ne demek? Tümör üretmeye meyilli hayvanların tümör yapmasını mı engellediniz (ki bir şeyi engellediğinizi kanıtlamak daha zor) yoksa mevcut tümörü mü yok ettiniz? Bu çalışmayı ciddiye almayı burada bırakıyoruz. Son olarak, yüzde 100 çalıştı nasıl bir istatistik?


Halihazırda 'ilaç buldum!' dedikten sonra klinik deneylere girip insanlarda test edilen ilaçların sadece 5000'de 1'i yeterince kullanışlı bulunuyor. Kısacası, deneyler gerçekten güvenilirse de şansının 5000'de 1 olduğunun altını çizelim, ve basına yansıyandan çok çok daha temkinli davranılması gerektiğini hatırlatalım. Bütün dünya ilaç devleri böyle bir ilaç için birbirlerini yiyeceklerine, Türkiye'nin ve birbirlerinin kuyusunu kazacaklarına, birleşip altılı ganyan oynarlar. Sadece Türkiye'de değil, halihazırda tüm dünyada laboratuvar aşamalarından başarılı çıkan birçok kimyasal, kanser ilacı olma yolunda eleniyor.