BAŞAK KAYA/ANKARA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Meksika usulü başkanlık sistemini” dillendirdiği bir dönemde CHP “Sınır tanımayan otoriterlik” başlıklı politika notunu hazırladı. Bu rapor AKP'nin seçimlerdeki birinci gündem maddesi başkanlık sistemine tepkisini de gösterdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata’nın hazırladığı politika notunda, ‘milli irade’ söylemine karşın hükümet temsilcilerinin ‘liderin vekili’ olduğuna dikkat çekildi. “Dayatmacı yasaların” yanı sıra yasamanın da Kanun Hükmünde Kararnameler ile devre dışı bırakıldığına işaret edildi. Politika Notunda, AKP iktidarının yasama organını, yürütmeye tabi bir kurum haline getirmek istendiği vurgulandı. Hükümete bağlı bir ‘yasama bakanlığı’ ya da parlamento yerine bir ‘damga makamı’ oluşturmaya çalışmaktadır” denildi.
Erdoğan’ın önerdiği Meksika modeli sistemde başkanın bakanları, başsavcıyı, Anayasa Mahkemesi Başkanını, Emniyet Genel Müdürünü, kuvvet komutanlarını belirleme yetkisi bulunuyor. Ayrıca başkanın Meclis’in geçirdiği yasaları geri çevirme ve bütçeyi veto etme yetkisi bulunuyor.

Türkiye’nin içinden geçtiği “otoriterleşme” adımları özetle şöyle sıralandı:

AKP iktidarı TBMM’yi, kendisine tabi olarak çalışan bir kurum konumuna indirgemektedir.
yargılama sürecine ve kararlarına müdahale etmekte, yargı bağımsızlığını hiçe saymaktadır.

Üniversiteler, RTÜK başta olmak üzere özerk kurumlar iktidarın güdümü altına alınmıştır.
İktidar partisine mensup milletvekillerinin büyük çoğunluğu, milletin vekili olarak değil üyesi oldukları partinin birer neferi gibi hareket etmektedir. Onlar için öncelik ülkenin değil partinin çıkarları olmaktadır.
AKP iktidarı “millet iradesi” kavramını, yasama organındaki çoğunluk iradesiyle bir tutmaktadır. Milletvekilleri partinin hatta parti başkanının memuru gibi görülmektedir.
AKP yasal düzenlemeleri dayatmacı bir biçimde yapmaktadır. Bunun en iyi örneklerinden biri “torba yasa” uygulamalarının yaygınlaşmasıdır.
İktidar partisinin yasamayı devre dışı bırakarak ülkeyi yönetme girişiminin en somut göstergelerinden biri, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) uygulamasının amacını aşacak biçimde kullanılmasıdır.
AKP yürütme organını, yasamanın denetiminden kaçırmak istemektedir. Yasama organı, iktidar partisinin fiili liderinin tercih ve eğilimlerine göre şekillendirilmektedir.
Parlamento çalışmalarında müzakere ve diyaloğa yer tanımayan AKP, kendini “şahsileşmiş bir siyaset” biçimine teslim etmiştir. Lidere endekslenen şahsileşmiş siyasetin en yıkıcı sonuçlarından biri Türkiye’de uzun bir geleneği olan müzakereci parlamenter kültürün açıkça çiğnenmesidir. AKP, Meclis’in her türlü çalışma etkinliğini gereksiz bir ayrıntı gibi algılamaktadır.

AKP rejiminde Meclis AKP’nin, AKP dar bir kliğin, dar klik ise otoriter liderin direktiflerine tabi kılınmıştır. “Millet iradesi” yerini “lider iradesine” bırakmıştır. Liderlik bir nevi “seçilmiş sultanlık makamına” dönüştürülmüş ve bir liderlik vesayeti anlayışı yerleştirilmiştir. Yasamayı emir-komuta zincirine teslim eden ve parlamenter ortak aklın yerine “liderin iki dudağı arasından çıkan kelamı yücelten” bir demagojik liderlik siyaseti egemen olmuştur.

REİSİN DÜZENİ DEĞİL DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ
-CHP, Türkiye’nin “otoriter bir reis devletine” dönüşmesine izin vermeyecek, özgür ve demokratik hukuk devletini tüm yurttaşlarla birlikte inşa edecektir.
-CHP, Türkiye’nin “otoriter bir reis devletine” dönüşmesine izin vermeyecek, özgür ve demokratik hukuk devletini tüm yurttaşlarla birlikte inşa edecektir.