
Aylar önce New York Times yazarı Maureen Dowd e-mail skandalları patladığında “Hillary Clinton sırf bize kadın bir başkan vereceği için her şeyine göz yummamızı istiyor” diye yazmıştı. Müthiş bir politik şöhret olan ve deneyimi hiç tartışılmayan Clinton Demok-rat Parti adaylığını cepte görüp uzun süre basına konuşmama kararı bile almıştı.
Sonra Bernie Sanders çıktı karşısına. 74 yaşındaki Vermont senatörü sadece Clinton’ın adaylığını tehdit etmekle kalmadı, siyasette bütün bilindik ezberleri de bozan bir çıkış sağladı.
Karizmatik mi? İlk akla gelen anlamda değil. Genç lider desen hiç değil... Ama Clinton’dan birkaç yaş büyük aslında. Paranın sözünün geçtiği seçim kampanyasında büyük şirketlerin maddi desteği yok arkasında. Dahası Amerika’nın Komünizm’den sonra en nefret ettiği sözcükle seçime girdi: Sosyalizm, ama demokratik sosyalizm diye düzeltiyor hemen.
Clinton ve destekçileri adaylığı çantada keklik görüyorlar, Sanders’ı hafife alıyorlardı. Ne de olsa ‘modern’ kriterlerin hemen hemen hiçbirine uymuyordu. Dahası çoğunluğu muhafazakar (ve Protestan) olan ABD’de rakip nüfusa oranla küçük bir azınlık olan Yahudi’ydi. John F. Kennedy’nin Katolik kimliği bile zamanında başlı başına bir sorundu.
Clinton kadın olmasının en büyük avantajı olduğunu düşünüyordu. Kafadan kadın oylarını toplayacağına inanıyordu. Hatta geçenlerde televizyona çıkan Amerika’nın önde gelen feministlerinden Gloria Steinem genç kızların erkek bulmak için Sanders’a destek verdiklerini, çok ciddiye alınmamaları gerektiğini bile söyledi. Oysa “Kadınlar mutlaka kadınları desteklemeli” önermesi başlı başına sorunlu, ayrımcı.
Sanders’ın en büyük destekçileri 18-29 yaş arası gençler. Genç kadınlar. 74 yaşında, hakkında “Seçimi kazanması için yapması gereken tek şey altı ay daha hayatta kalmak” diye esprilerin yapıldığı bir lider için şaşırtıcı ve dinamik bir kitle.
Hep apolitik olmakla suçlanan ‘millenial’ kuşağının da kendi etkilerini kanıtladıkları aday oldu Sanders. Sonuçta Sanders’ın sözleri en çok gençlerde karşılığını buluyor; üniversite borçlarıyla boğuşan, kendi anne-babalarından daha düşük yaşam standartlarına sahip, istedikleri iş imkanlarına kavuşamayan insanlarda. Görünen o ki gençlerin bir zamanların büyük düşmanı ‘sosyalizm’ sözcüğüne de alerjileri yok.
Sanders üniversiteleri ücretsiz hale getirmekten, herkese eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti vermekten bahsediyor. Yaşam kalitesinin yüksek olduğu İskandinav ülkelerini örnek veriyor. Yüzde 1’in gelir dağılımında haddinden fazla pay almasına günlerce Wall Street’i protesto eden gençler gibi itiraz ediyor. Hillary Clinton ise bir türlü şirketlerden konuşma yapması için aldığı yüzbinlerce dolarlık ücretleri izah edemiyor, Wall Street’in üzerine gideceğine kimseyi pek ikna edemiyor.
Seçmen, Hillary Clinton’ın tecrübesine güveniyor ama bütün araştırmalarda güvenilir olmadığı ortaya çıkıyor. Sanders ise ikna edici bulunuyor, ama ya tecrübesi?
Demokrat Parti adaylığını Sanders’ın çıkışlarına rağmen Clinton’ın alacağı tahmin ediliyor. Ama Bernie Sanders’ın şimdiye kadarki başarısı bile önümüzdeki yıllarda siyasete daha da etkin damga vuracak gençlerin tercihlerini ve bizleri nasıl bir dünyanın beklediğini gösteriyor.
Uzun boylu, karizmatik, yakışıklı, ekranın sevdiği, Hollywood stüdyosundan çıkmış gibi görünen biri siyasetçi olmaya yetmiyor. Belki dünya için hâlâ umut vardır: Sanders sözleriyle yükseldiğine göre insanlar kulak kabartıyor, ikna oluyor, sadece bakmıyor.
Peki ya Sanders seçime girerse? Bir gençlik devrimi dünyanın merkezinde başlar. Kelebek kanatlarını çırpar.

Bu aralar...
Yarın akşam GRAMMY ödülleri var ve Kendrik Lamar 11 dalda aday. Michael Jackson’ın rekoru aynı senede 12 dalda aday olmaktı, Lamar bu rekoru kıramadı. Geçenlerde bir söyleşide “İyi ki kıramadım, iyi ki gerisindeyim çünkü Michael Jackson her zaman bir numara” diyordu içtenlikle. Böyle biri 11 ödülü birden toplasın diye ödül törenini izleyeceğim. Bugüne kadar yılın albümü ödülünü sadece iki hip-hop’çu aldı (Lauryn Hill ve Outkast), Lamar’ın kazanması daha da manalı.

Tamamen bağımlı oldum: O.J. Simpson’ın ve cinayetle hayatı son bulan eşi Nicole Simpson’ın hikayesini anlatan AMERICAN CRIME STORY: PEOPLE V.S. O.J. SIMPSON dizisi sadece 10 bölüm. Ama şu ana kadar iki bölümü yayınlandı. Her hafta beklemek insanı deliriyor. Yazmıştım, sürekli eski videoları izliyorum, kitaplara bakıyorum diye. Geçmedi, hâlâ tam gaz devam 90’lı yılları yeniden yaşıyorum.

Coen Kardeşlerin İstanbul Film Festivali’nin açılışında gösterilecek HAIL, CAESAR! filmi darmadağın, bir dolu ayrı parça bir araya getirilmiş yamanmış gibi duruyor. Bu filmin tadını en çok evde izleyerek çıkarabilir insan; birbirinden ayrı bölümleri teker teker izleyerek. Ama filmin yayınlanan ikinci fragmanında yönetmen rolünü oynayan Ralph Fiennes’la güneyli bir oyuncu arasında bir senaryo sahnesi geçiyor. Bütün sinema gibi ben de bir 10 dakika durmaksızın güldüm, gözümden yaşlar gelerek. Bu aralar hiç aklımdan çıkmıyor. İşin kötü tarafı bir başkasına anlattığımda aynı etkiyi yapmıyor. Ama son yıllarda sinemada gördüğüm en harika skeç diyebilirim.
Trump ve Sanders
New Yawk aksanının gücü
Donald Trump ve Bernie Sanders’ın birbirlerine benzediğine dair pek çok yorum yapılıyor, iki aday da birbirlerinden çok farklı olduklarını anlatıp duruyor. Ama kuşkusuz ikisi de mevcut siyasi düzenin dışından geliyorlar ve statükoyu rahatsız ediyorlar.
İkisinin gerçekten benzeyen bir tarafı ise konuşmaları, yani New York aksanları.

Geleneksel New Yorklular konuşurken genellikle “r” harfini yutuyorlar, dolayısıyla şehrin adı bile New Yawk gibi çıkıyor. S harfine özel bir vurgu yapılıyor. “Coffee” darken o harfi a’ya dönüştürüp uzatılıyor, korkunç anlamına gelen “horrible”ın o’su bir New Yorklunun ağzında yine a’ya dönüşüyor.
Bernie Sanders ve Donald Trump “h” ve “u” harflerinin bir araya geldiği kelimelerde (human, huge) “yuğ” diye okuyorlar ilk heceyi.
Dil bilimcilerin yaptığı araştırmalara göre aksan farklılığının ötesinde New Yorkluların konuşma biçimi de karşı tarafa daha ikna edici geliyor. Bu şehirde yaşayanlar genellikle kaba olarak bilinirler, ama aynı zamanda da düşündüklerini dan diye söylerler, birbirlerinin konuşmaları bölmekten çekinmezler, direkt ve lafı dolandırmadan diyeceklerini derler.
Trump ve Sanders’ın yükselişinin tek izahı aksanları değil; aksan her aday için artı puan anlamına da gelmiyor. Ama bu da bir faktör.
İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.