Bir biz akıllıyız ya! Yap-işlet-devret modelinden bahsediyorum. Hani diyorlar ya, ülke tek kuruş ödemeden havalimanları, tren garları, yollar, köprüler hatta nükleer santral yaptırılıyor diye...
“Bu modelle dünyada yapılan işlerin de yüzde 40’ını Türkiye yapıyor” diyorlar. Neden acaba? Bakın; Yap-işlet-devret de ana fikir finansmanın ve proje riskinin yüklenicide kalmasıdır. Bizim modelde risk yok, para devlet garantisinde...
Osman Gazi Köprüsü... Üzerinde anlaşılmış geçiş ücreti 35 dolar+KDV... Bugünkü kurla yaklaşık 150 liraya geliyor. Dolar fiyatı coşup gidince Ulaştırma Bakanlığı rakamı 65 TL’de sabitledi.
Bugün ortalama kaç araç, hem de ucuz fiyattan köprüyü kullanıyor? Yaklaşık 10 bin civarı... İnşaatı yapan şirketin umurunda mı? İsterse araçlar bedavaya geçsin. O her yıl, günde 40 bin araç geçmiş gibi hesaplayıp 35 dolar üzerinden devletten parasını alacak.
Bir de bu köprünün rakibi var.  İstanbul Deniz Otobüsleri... Şirket 861 milyon dolar bedelle zamanında satılmış, işletilmeye başlanmış.
Sözleşmede yazan köprü geçiş rakamı 150 lira, sen devlet desteği ile 65 liraya geçiriyorsun. Haksız rekabet oluyor. Haliyle uluslararası mahkemede dava açıyorlar. Kuvvetle muhtemel kazanacaklar. Devlet bir de onların zararını ödeyecek.

Bu hesap devleti batırır!

Devlet dediğin kim? Biz! Devletin parası? Bizim vergilerimiz. Bu durumda, hem köprüden geçerken para ödüyoruz, hem vergi verip köprüyü yapan şirkette ayrıca para ödüyoruz. Hem de cezasını vergilerimizle ödeyeceğiz.
Bize hizmet olarak geri dönmesi gereken paralar, sözde tek kuruş harcamayacağımız köprüye gidecek. Geçen de geçmeyen de ödeyecek.
Peki ya Osman Gazi’yi devlet kendi parasıyla yani bizim ödediğimiz vergilerle yaptırsaydı? Daha ucuza çıkacağı aşikârdı... Hiç değilse 22 yıllık borçlanmamış olurduk. Hiç birimiz yarın ne olacağını bilmiyoruz ama 22 yıl boyunca bu parayı ödeyeceğimizi biliyoruz.
Bu inşaatların maliyet işi de pek akla uygun gelmiyor bana... Şöyle ki; Norveç’te bizim Avrasya Tüneli benzeri bir inşaat yapıldı; Eıksund Tüneli... Bizimki 106 metre derinlikte, onlarınki 287 metre derinlikte. Bizimki 5,4 kilometre uzunluğunda, onlarınki 7,7 kilometre uzunluğunda. Bizim maliyetimiz 1,3 milyar dolar, onların maliyeti 92 milyon dolar.
Hadi zemin farklıdır, çift katlıdır, depreme dayanıklıdır, şudur, budur... Üç, dört kat fazla maliyeti anlarım ama hem daha derin, hem daha uzun, hem de 14 kat daha ucuza nasıl olabiliyor?
Güzel kardeşim maliyeti neden önemsiyorsun, sanki devletin kasasından mı çıkıyor? Şirketler maliyeti gösterip, üzerine kârı koyup devletten öyle garanti para istiyorlar. Yıllık 25 milyon araçtan fiyatı 4 dolar+KDV... Onu da 24 yıl boyunca ödeyeceğiz. Bu hesapla bile dolar bazında 13 yıl sonra parası çıkacak. Sonrası cebe!
Yaptırmak iyi güzel de galiba bizi fena işletiyorlar. Devredene kadar kim öle, kim kala?