Rahmetli annem elinde bir torba ilaçla dolaşırdı.
Doktor tavsiyesi sebebiyle:
- Yumurta yemezdi...
- Kırmızı eti ağzına sürmezdi...
- Tereyağı eve sokmazdı...
Tehlikeli sinsi düşmanı vardı: Kolesterol!
Tetkikler sonucu “kolesterol düştü mü” evde bayram edilirdi; yüksek çıkınca hüzün yaşanırdı!
Sonra düşman kolesterolün ikiye ayrıldığı ortaya çıktı:
İyi kolesterol ve kötü kolesterol!
İyisinin yüksek, kötüsünün düşük çıkması gerekiyordu; yoksa durum vahimdi!
Annem 17 yıl önce vefat etti...
Doktorlarının anneme tavsiyelerinin yanlış olduğu tartışılıyor bugün!
Maalesef annem, çok sevdiği yumurtayı, tereyağını, kırmızı eti yıllarca ağzına koymayarak bu dünyadan göçüp gitti.
Şimdi bugün kolesterolün vücut için önemli bir yapı taşı olduğu ve hastalık sebebi olup olmadığı tartışılıyor. Aksine kolesterol düşürücü hapların mevcut hastalıkları tetiklediği-hafıza kaybı gibi yan etkilere yol açtığı belirtiliyor...
Annem...
-
Fruktoz-glikoz/mısır şurubu nedir duymadı.
- Gluten nedir duymadı.
- Kandida nedir duymadı.
- Probiyotik nedir duymadı.
- Glutatyon nedir duymadı.
“Bağırsak ikinci beyindir” dense kahkaha atardı herhalde!
Kocaman göbeğin kocaman baş ağrısına sebep olduğunu hiç işitmedi. Ona söylenen hep şu oldu: “Yağlar kötü, karbonhidratlar iyidir!” Bu nedenle sürekli, “ağzıma ekmek dışında bir lokma koymuyorum” derdi. Bir dilim ekmeğin kan şekerini sofra şekerinden daha hızlı yükselttiğini hiç bilmedi...
Hele...
Vücut bağışıklık sistemini endüstriyel gıdaların yıkıma uğrattığını ona hiçbir doktoru söylemedi. Ama yıllar sonra...
Bir doktor, Türkiye beslenme biçimi konusunda farkındalık yarattı...

Kim bu doktor?


Elazığ 1943 doğumlu.
Annesi fizik öğretmeniydi. Babası avukat.
Efendigil Ailesi’nin çocuğuydu.
İlkokulu memleketinde okudu. Orta-liseyi İstanbul’da Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nde yatılı okudu. 1961’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Sadece başarılı öğrenci değildi; yaz tatillerinde Eskişehir Bardakçı Köyü, Gaziantep Nizip İlçesi’nde gönüllü doktorluk yaptı.
Okulu 1967’de bitirdi; dahiliye uzmanlığını 1972’de tamamladı. İngiliz Hükümeti’nin bursuyla Liverpool Regiana Cardiac Center’de kardiyoloji konusunda çalışma yaptı.
1974-76 yıllarında İstanbul Üniversitesi’nde asistan olarak çalıştı. Ardından...
Güney Afrika’ya giderek Cape Town Üniversitesi’nde ilk kalp ameliyatı gerçekleştiren Dr. Christiaan Barnard ekibinde yer aldı. Doçentlik tezini kalp ameliyatı olmuş hastalar üzerinde gerçekleştirdi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 1979’da doçent oldu.
Mesleki yaşamında her fırsatta Anadolu insanının yardıma koştu. 1979-1980’de Toros Aladağlar ve Munzur Dağları köylerinde kalp taraması yaptı; hastaları İstanbul’a getirip tedavilerini sağladı.
1987 yılında kadar Haseki Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nde çalıştı. Sonra ABD’ye giderek New York State Üniversitesi’nde çalışmalar yaptı; makaleleri tıp bilim dergilerinde yayınlandı. Türkiye’de kalp ameliyatlarında bugün yaygın olarak kullanılan “Judgkin tekniğini” ilk kez uyguladı. 1998’de profesör oldu.
İstanbul’dan Gaziantep’e; tıp merkezleri, koroner yoğun bakım üniteleri, üniversiteler kurdu. Üniversitelerde öğretim üyeliği, rektörlük yaptı. Seçkin ödüller aldı...
Evet, Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay’dan bahsediyorum...
Peki annemle ne ilgisi var?

50’nci yıl “ödülü”


Yıl, 2010...
Prof. Dr. Canan Karatay’ın demeci çok ilgimi çekti:
- “Kolesterol diye hastalık yoktur.”
- “Kolesterol haplarının yan etkileri tehlikelidir.”
Annemin son yirmi yılı kolesterol ile mücadeleyle geçmişti; ve şimdi bir doktor neler diyordu böyle?
Yazdığı “Karatay Diyeti” kitabını hemen aldım. Bir doktor herkesin anlayabileceği basitlikte hastalıkların sebeplerini anlatıyordu. Örneğin...
Annem çok meyve yerdi; meyve şekeri fruktozun yıkıcı etkisini öğrendiğinde ne şaşırırdı kim bilir! Unlu böreklerin-çöreklerin, hele makarnaların-pastaların nelere yol açtığına şaşırırdı.
Canan Karatay ezber bozuyordu:
- Yumurta yiyin, diyordu.
- Tereyağ  yiyin, diyordu.
- Kırmızı et yiyin, diyordu.
- Kelle, paça, sakatat yiyin, diyordu.
Her okuduğum satırda annem aklıma geliyordu; en sevdiklerini yıllarca ağzına koyamamıştı!
Prof. Canan Karatay ülkeye büyük hizmet verdi; bilinçli beslenmenin ne olduğunu milyonlarca insana bıkıp usanmadan anlattı. Ve...
Kuşkusuz endüstriyel ürünler satan küresel gıda şirketlerin tepkisini çekti.
Kuşkusuz küresel ilaç firmalarının tepkisini çekti.
- “Bilim karşıtı” dendi.
- “Şöhret peşinde” dendi.
- “Söyledikleri spekülasyon” dendi.
Canan Karatay hiç geri adım atmadı; halkı aydınlatmaya devam etti. Her geçen yıl toplumdaki sevgisi ve saygınlığı arttı.
Bu yıl...
Prof. Dr. Canan Karatay’ın, Türk Tabipler Birliği üyeliğinin 50’nci yılı. Ödüller verileceğine, adına kitap çıkarılıp, paneller yapılacağına susması-konuşmaması ve hekimlik yapmaması için kimileri elinden geleni yapıyor!
Şaşırtıcı değil; her aydınlanmacının başına gelenler Prof. Dr. Canan Karatay’ın da başına geliyor! Burası, vasatın iktidar olduğu ülke çünkü...

plusbanner2x