Sözde gazeteci, “SÖZCÜ’ye kayyum atanacak” diye çamur atıyor


Erdoğan, “racon kesilecekse, raconu bizzat kendim keserim” Demişti


FETÖ’cüler elemanlarıyla iktidarı Batı’ya ispiyon etmeyi sürdürüyor


Tarih 20 Temmuz 2018...…CIA’cı Graham Fuller’in editörü, FETÖ’den tutuklanan Polis Akademisi eski Öğretim Üyesi Halil İbrahim Bahar’ın yıllarca ‘yol arkadaşı’ olan ‘gazeteci’ Cem Küçük köşesinde şunları yazmıştı: “Ben 23 Mart 2018’de bu Adnan Oktar örgütünün başına gelecekleri her yerde söylemişim ve bu konuda her zaman olduğu gibi DEVLET lehine çalışmışım. Siz DEVLET işinin inceliklerini bilmezsiniz. DEVLET için bilgi ve belge toplamanın önemini anlamazsınız.” Küçük dün de TGRT ekranında ilk önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı eski bir konuşmayı yayınladı ve arkasından “SÖZCÜ’ye kayyum atanacak” dedi.

ERDOĞAN, KÜÇÜK’Ü UYARMIŞTI

Cem Küçük Cem Küçük


‘Devlet için belge ve bilgi toplayan’ Küçük’ü kimin yönlendirdiğini bilmiyoruz ama 20 Ağustos 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu cümlelerini iyi biliyoruz: “Zaman zaman kamuoyunda, medyada, partimiz içinde kesinlikle arzu ve tasvip etmediğim tartışmaların yaşandığına şahit oluyoruz. Genellikle sosyal medya hesapları veya kimi köşe yazarları üzerinden başlatılan bu tartışmalarda, birilerinin şahsımın adına adeta racon kestiği, herkese ayar vermeye çalıştığı anlaşılıyor. Burada bir kez daha açık ve net olarak ifade ediyorum; benim, milletimle, partimle paylaşacağım bir düşüncem, bir teklifim, bir hissiyatım varsa, bunun yolları bellidir. Kimsenin racon kesmesine de ihtiyacım yoktur. Eğer racon kesilecekse, bu raconu bizzat kendim keserim. Bu da böyle bilinmeli.”

FETÖ LOBİSİ HAREKETE GEÇMİŞTİ

Ekrem Dumanlı Ekrem Dumanlı


Arkasında savcıların olduğu izlenimi vermeye çalışan, bakanların adını kullanarak sağda solda ‘racon’ kesen şahıs kimin adına konuşuyor? Bu sorunun yanıtı artık devlet tarafından verilmeli? Çünkü… 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrasında ardından Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin Batı medyasındaki en ‘özel’ argümanı “Türkiye’de basın özgürlüğü yok” olmuştu. Bunu da Türkiye içerisindeki ‘kripto FETÖ’cüler eliyle yapmışlardı ve iktidarı, ülkeyi zor durumda bırakmak için çabalamışlardı. Şimdi yine aynı ‘argüman ve taktik’ FETÖ tarafından kullanılıyor! İşbirlikçileri belli: Kendilerini saklayan FETÖ mensupları ve açıkça kriptoları. Devam edelim...…

GAZETECİ BU CÜMLELERİ KURMAZ

Bir gazeteci hiçbir zaman “Aydın Doğan’ı tarihin çöplüğüne attık”, “SÖZCÜ’ye kayyum atanacak”, “Kulaklarından çekilip getirilecekler”, “Soner Yalçın, Uğur Dündar yargılanacaksınız” cümlelerini kurmaz. Kuramaz... Kurarsa o gazeteci değildir.

BARANSU, USLU, OPÇİN VE DUMANLI

Mehmet Baransu Mehmet Baransu


Bakın bizleri yıllarca bu şekilde FETÖ’nün tetikçileri Mehmet Baransu, Emre Uslu, Tuncay Opçin, Ekrem Dumanlı gibi isimler böyle tehdit etmişti. Şimdi de aynı cümleleri kuranlar ‘gazeteci’ değil. Açıkça adını koyalım bunların: FETÖ’nün değirmenine su taşıyan kriptolar… Biz, Cem Küçük gibilerle değil FETÖ’yle kavga ediyoruz. Biz medyada ‘mafya ağzıyla’ konuşan, kendisini hakim, savcı, polis yerine koyan isimlerle kavga etmiyoruz. Buradan zararlı çıkacak olan Türkiye’dir. Bu yüzden artık birileri bu ismin kime hizmet ettiğini açıklamalı!

Mücahit Ören Amerika’da böyle yemin etmişti. Mücahit Ören Amerika’da böyle yemin etmişti.

Patronun “ABD’nin çıkarlarını koruyacağına” yemin etmişti bu nasıl ‘yerli ve milli’ olmak?


ABD vatandaşlık yemini şöyle: “Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle ABD Anayasası’nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma; ABD’ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime; kanunun gerektirdiği durumda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun…” Işıkçılar cemaatinin lideri Mücahit Ören bu yemini etmişti. Ne diyorsunuz buna? Yüz binlerce mütedeyyin Türk insanının parasını gasp eden ve ‘nitelikli dolandırıcılık’tan mahkum olan Ören diyor ki... “Şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle ABD Anayasası’nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma; ABD’ye bağlılık ve sadakat göstereceğime...” yemin ederim. Her gün ‘yerli-milli’ vurgusu yapıyorsunuz... Her gün ‘vatansever’ olduğunuzu anlatıyorsunuz. Ören, “ABD’ye bağlılık ve sadakat göstereceğini” ilan etmiş. Nasıl milli olunuyor böyle?

İstanbul Bağımsız Milletvekili Emin Şirin 2006’da sormuştu: Egebank’a el konulduğu gibi İhlas’a neden el konulmadı?


15szt10c_ist_izm_ant_trb_anksonyeni

Tarih 26 Haziran 2005… Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan (TMSF) yapılan yazılı açıklamada, 21 Aralık 1999 tarihinde 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin 3 ve 4 numaralı fıkralarına istinaden fona devredilen Egebank A.Ş. (Egebank) ile ilişkili bazı şirketlerin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimlerinin 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7-a maddesi çerçevesinde TMSF tarafından devralındığı bildirildi.

15szt10c_ist_izm_ant_trb_anksonyeni

“DEMİREL’DEN FAZLA HİSSESİ VAR”

Bu el koyma olayının peşine düşen Bağımsız İstanbul Milletvekili Emin Şirin, dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’e 27 Temmuz 2006’da cevaplandırması isteğiyle şunları sormuştu:

Emin Şirin Emin Şirin


- Egebank’ın yüzde 89.93’lük hakim ortağı “Otomobilcilik Ticaret A.Ş.’nin 4 Mayıs 1998 tarihinde yüzde 35, TMSF tarafından el konulma tarihinde ise yüzde 2.5 ortağı olan İhlas Grubu’ma neden 5020 Sayılı Kanunu’nun 15/7-b maddesi uygulanmamıştır?

- Şevket Demirel’den daha fazla hissesi olduğu anlaşılan İhlas Grubu neden bu uygulamanın dışında tutulmuştur?

- Kamu alacağının tahsili için, İhlas Grubu’nun mal varlığına el konulması gerekmez mi?”