TÜMAMİRAL CİHAT YAYCI’DAN İKTİDARA ÇAĞRI:

Doğu Akdeniz, Ege... Isındıkça ısınıyor...

Yunanistan’la yaşanan gerilime her gün bir yenisi ekleniyor...

İlk önce Münhasır Ekonomi Bölge... Yani MEB tanımıyla başlayalım: “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca, bir devletin deniz kaynaklarının araştırılması ve kullanılmasında su ve rüzgar enerjisi de dahil olmak üzere özel haklara sahip olduğu deniz bölgeler.”

Ve sıcak bir açıklamayı sizlerle paylaşalım...

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Real News Gazetesi’ne şöyle konuştu: “Zamanı geldiğinde, şartlar olgunlaştığında, Yunanistan, Kıbrıs ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması yapacaktır.”

Cihat Yaycı


Soru şu: Peki Türkiye ne yapmalı?

‘DENİZ ALANI KAZANDIRIYORUZ’

Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, Nikos Dendias’ın bu açıklamasının ardından iktidara şu çağrıyı yaptı: “Lübnan ve İsrail ile anlaşmışcasına, Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge/MEB ilan edilmeli. Çünkü İsrail ve Lübnan itiraz etmezler. Onların alanına girmiyoruz ve onlara da deniz alanı kazandırıyoruz.” Yaycı şu bilgileri verdi: “Türkiye-İsrail olası MEB anlaşması sürecinde Türkiye’nin, İsrail kamuoyuna ve yetkililerine analatacağı konular net! İsrail’in, 2010 yılında Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY) ile yaptığı anlaşma kapsamında 4 bin 600 km2 büyüklüğünde bir deniz alanını GKRY’ye vermiş olduğunu, Türkiye ile anlaşma akdetmesi durumunda 16 bin344 kilometrekare denizalanı kazanacağını ifade etmek gerekiyor. Böylelikle İsrail’in, Afrodit yatağının da bulunduğu GKRY’nin sözde 12 numaralı parselinin tümüne; 1, 7, 8, 9, 10, 11’in bir kısmına sahip olacağını, sonuç itibari ile sahip olacakları zenginlikleri anlatması gerekmekte. İsrail ile anlaşma yapmanın Filistin ile de anlaşma yapmak anlamına geleceğini, zira Filistin’in Gazze Şeridinin de karşılıklı kıyı kapsamında olduğunu söylüyorum. Bu ilerde Filistin’e de müktesep hak sağlayacaktır. Böyle bir anlaşma ile Türkiye, İsrail (ve de Filistin) kazanacak, kaybeden GKRY olacaktır.”




İŞTE O MEB HARİTASI

‘Silahsızlandırılmış ada’ meselesi...


Cihat Yaycı’nın dikkat çektiği diğer bir konu da, Ege Denizi’nde yaşananlarla ilgili. Dinleyelim: “Son zamanlarda Adalar Denizi (Ege) ve Akdeniz’deki bir takım adaların statüsünün ‘gayrı askeri’ yerine ‘silahsızlandırılmış’ olarak ifade edildiğine şahit oluyoruz. Konuya ilişkin olarak... Gerek ‘Lozan Anlaşması’ ve gerekse ‘Paris Barış Anlaşması’nda statünün tarifi için ‘demilitarized’ teriminin kullanıldığı, ‘silahsızlandırılmış’ ifadesinin bu terimin manasını karşılamadığı... ‘Silahsızlandırılmış’ teriminin kullanılmasının, örneğin; adaları ziyaret eden ve üzerinde silah bulunmayan ancak, harp gemisi statüsündeki unsurların gayrı askeri statüyü ihlal etmediği gibi bir algıya yol açtığı... Silahsız uçuş yapılacağı gerekçesi ile askeri uçaklar ve üst uçuşlar için de benzer bir algının oluşmasına yol açabileceği... Bu suretle rutin bir uygulama haline dönüşerek uluslararası antlaşmaların geçerliliğinin sorgulanmasına neden olabileceği değerlendirilmekte.”

Meis Adası’na asker çıkaran bir Yunanistan var ama...

Yunanistan’ın egemenliği bitti


Cihat Yaycı “Adalar üzerindeki Yunan egemenliği ile Türkiye’nin güvenlik endişeleri ancak adaların gayri askeri statü altına konulmaları ile dengelenmiştir” dedi ve ekledi: “Yunanistan, 1960’lı yıllardan itibaren gayri askeri statüde bulunan bu 23 adanın 16’sını silahlandırmakta ve askerileştirilmektedir. Meis yani Kızılhisra adasına asker sevkiyatı doğrudan Yunanistan’ın hukuk tanımazlığının ve pervasızlığının göstergesidir. Esasen gayri askeri statünün bozulması egemenlik devir şartının ortadan kalkmasıdır. Türkiye ivedilikle bu hukuksuzluğu ve ihlali dünya kamuoyuna çok kuvvetli duyurmalı, ihlalin devamının bu adaların Yunanistan’a devir şartını ortadan kaldırdığını, bu adalar üzerindeki Yunan egemenliğinin tartışmalı hale dönüştüğünü ifade etmelidir.

Esasen Meis adasının yanında bulunan ve Lozan Barış Anlaşmasıyla ismen sayılarak İtalya’ya devredilen Kara Ada ve Fener Adası da Paris Barış Anlaşmasıyla Yunanistan’a devredilen adalar arasında isimleri geçmemektedir.. Tabiatıyla sahipsiz ada olunamayacağı ve bu adaların Osmanlı’nın halefi olan Türkiye Cumhuriyeti egemenliğine döndüğü söylenebilir. Bu adalar asla Yunanistan’a ait değildir.”