“Bu işin içinde teröristler var.”

“DHKP/C militanıdır.”

Bu sözler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a aittir.

İlkini, yeni atadığı üniversite rektörü Melih Bulu’ya karşı protesto gösterisi yapan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri için söyledi.

İkincisinin muhatabı ise CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ydu.

Cumhurbaşkanı’nın, açık hüküm içeren bu yaklaşımı birçok açıdan sorunludur ama en önemlisi adaletin temel unsurlarından biri olan “masumiyet karinesine” aykırıdır.

Ne yazık ki bu durum Cumhurbaşkanı’nın cumhurun mensuplarını bu şekilde etiketlemesi açısından ne ilkti ne de son olacaktı. Nerden mi biliyorum?

Şuradan biliyorum;

- 2017’de “elinde silahı, bombası olan teröristle elinde doları, avrosu, faizi olan terörist arasında amaç bakımından hiçbir fark yoktur” derken tasarrufunu döviz kurunda tutan vatandaşlarını “terörist” gibi göstermişti.

- 2017’de hedefi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştirip referandumda “hayır” diyenlerdi. “Hayır” diyenler için şu cümleleri kuruyordu:  “16 Nisan aynı zamanda 15 Temmuz’un bir cevabı olacaktır. Ve ‘hayır’ diyenlerin konumu aslında 15 Temmuz’un bir yerde de yanında yer almaktır. Bunu kimse sağa sola çekmesin (...) Kim hayır diyor? İmralı, Kandil, FETÖ. Bunlar hayır dediğine göre burada düşünmek gerekmez mi? Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu.”

- 2018’de Alman vatandaşı gazeteci Deniz Yücel için “Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan-terörist. Kandil’den ülkemi tehdit edecek, bölecek, ajanlık yapacak tiplere gereği neyse yaparız” demişti ama Almanya diplomatik baskı yapınca Cumhurbaşkanı’nın “terörist” dediği Deniz Yücel serbest bırakıldı ve Almanya’ya döndü.

- 2018’de ABD’li rahip Andrew C. Brunson için “Bu fakir bu görevde olduğu müddetçe o teröristi alamazsın” dedi. Brunson bir süre sonra serbest bırakıldığı gün Amerika’ya döndü.

- 2019’da yapılan yerel seçimler öncesinde Erdoğan’ın hedefi siyasi rakipleriydi ve tümünü “terör örgütlerinin uzantılarını belediye meclislerine taşımakla” suçlamıştı.

- 2019’daki bir konuşmasında Nobel’i ideolojik bir kurum olarak tanımlarken “Mesela Türkiye’den kalkmışlardır teröriste ödül vermişlerdir. Niye mantık budur... Anlayış budur...” dedi. Nobel ödülü alan iki Türk’ten biri olan Aziz Sancar aynı konuşmada Erdoğan’dan övgü almıştı. Haliyle kastettiği kişinin Orhan Pamuk olduğu sonucu çıkarılmıştı.

- 2020’de koronavirüs mağduru vatandaşlara yardım etmeye, ekmek dağıtmaya çalışan muhalefet belediyelerini terör örgütleri FETÖ ve PKK’nın yaptığını yapmakla suçlamıştı.

Erdoğan’ın; Kemal Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş, Can Dündar, Osman Kavala, Şebnem Korur Fincancı ve bazı meslektaşlarımıza yönelik benzer konuşmalarını da arşivlerde bulabilirsiniz.

★★★

Ceza kanunlarında yer alan en ağır suçlamalardan biri olan “Terörist” sözcüğünün, üstelik ülkeyi yönetenlerce, ülkenin vatandaşları için bu kadar kolay kullanılması tamamen kutuplaşma siyasetinin eseridir ve çok büyük yanlıştır.

Bu durum sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde böyledir. Yönetimde sıkışan ve gücü bırakmak istemeyen iktidarlara göre, ülkenin medyasında, siyasi muhalefetinde, bürokrasisinde ve iş dünyasında “terör bağlantılı”, “gayri milli” bir ittifak vardır ve bu ittifakın en büyük hedefi iktidarı devirmektir.

Bu söylemi en son seçimleri kaybettiği halde koltuğu bırakmak istemeyen ABD Başkanı Donald Trump kullandı.

Ne diyordu Trump’ın çağrısıyla ABD Kongresi’ni basan komplocu QAnon’cular:

“ABD medyasında, bürokrasisinde, iş dünyasında şeytana tapan, yamyam, pedofil bir grup hakim ve bu grubun hedefi Trump’ı komplo ile devirmektir.”

Bu yaklaşımın hiçbir ülkeye faydası olmadı.

Olmadığı gibi ne kadar tehlikeli ve zararlı olduğu, 6 Ocak günü ABD’nin başkentinde bir kez daha kanıtlandı.

Kendilerinden olmayan herkesi “terörist”, “hain” ve “gayri milli” ilan eden yöneticiler, ABD’de yaşananlardan ders çıkarmalıdır.