Adana Baro Başkanlığına seçilen Av. Semih Gökayaz’ı hayırlamaya gittim.
Bizimkisi biraz ziyaret biraz ticaret işte. Gitmişken hem ziyaret edip hem de bir röportaj gerçekleştirdim sayın Adana Barosu’nun çiçeği burnunda başkanı ile.

Karşımda genç, çalışkan ve dinamik bir Baro Başkanı buldum.
Sayın Başkan’la hedefleri, yaptıkları ve yapacakları üzerine güzel bir söyleşide bulunduk.
Baronun özellikle Adana’daki genç avukatlar başlattığı Uyum Bürosu uygulaması çok ilgimi çekti.
Adana’da her yıl Baro’ya 500-600 civarında yeni avukatlar katılıyor.
Elbette ki işsizlik ve geçim sıkıntısı her meslek mensupları gibi avukatların da yakasında.
Özellikle de mesleğe yeni başlamış genç avukatların.
Göreve yeni başlayan bir avukatın kiralayacağı büro, kiranın aylık ortalaması, çalışanların maaşları, elektrik, ısınma, misafir giderleri vb. hesapladığınız zaman çok büyük meblağlar ediyor.
Fakat Baro bulduğu çözümle yıllık giderleri avukat başına 2 bin TL’ye kadar düşürmüş.
Bu genç avukatlar için ödenebilir bir rakam haline gelmiş.
Uyum bürosunda her avukatın çalışma ortamı var. Görüşmelerini 3 adet salonda yapabiliyorlar.

Böylece hem işlerini yürütüyorlar hem de mesleğe başladığı ilk yıllarda büyük kira ve büro gideri yükünün altında ezilmekten kurtuluyorlar.
Bağımsız büro tutacak düzeye geldikleri zaman kendi başlarının çaresine bakacaklar. Ama o zamana kadar Adana Barosu’nun bu uygulamasını ben çok sevdim.
Ayrıca yeni Baro yönetimi spor konusunda da çok ilgili.
Adana Barosu’nun kadın ve erkek futbol, voleybol, basketbol vb. takımları kurmuşlar.
Hatta bunlardan Kadın Voleybol Takımı, geçtiğimiz günlerde Kahramanmaraş’ta yapılan avukatlar arası turnuvada tüm rakiplerini bir bir yendi ve Gümüş Grup’ta şampiyon oldu.
Baronun erkek takımı da turnuvada ikincilik kazandı.
Spor herkes için lazım. Stresli bir meslek olan avukatlık mesleğini icra ederken, avukatların enerjilerini sporla deşarj edebilmeleri onlara artı olarak dönecektir.
Sevgili Baro Başkanı Semih Gökayaz ve yönetim kurulundaki arkadaşlarının birçok projesi var.
Ben genç Baro başkanını hayli enerjik ve heyecanlı gördüm.
Başarılı olacakları konusunda hiçbir tereddüttüm yok.
Ancak Baro Başkanının bir projesi var ki onunla ilgili olarak da kendisine bazı uyarılarda bulunmadan edemeyeceğim.
Baro Başkanı, Emniyet Müdürlüğü’nce gözaltına alınanların Adli Tıp’a götürülmesi sırasında gazetecilerin fotoğraf çekmesinin engellenmesi gerektiğini ve bunun için adli mercilere başvurduğunu söylüyor.
Gerekçesi ise “Bu kişilerin kişilik haklarının zarar görmesiymiş.”
Baro Başkanının söylediği uygulanırsa, gazeteciler artık gözaltına alınan sanıkların, zanlıların ya da suçluların fotoğraflarını çekemeyecekler.
Diyelim ki ; vatandaşın dişinden tırnağından biriktirip zor bela aldığı bir malı çalan iflah olmaz bir hırsız, bir emeklinin üç kuruşuna tamah eden bir dolandırıcı ya da amansız bir gaspçı, insanları zehirleyen bir uyuşturucu taciri veya acımasız bir katil, bir çocuk tacizcisi gözaltına alındı, gazeteciler o kişilerin kişilik hakları zarar görmesin diye fotoğraf çekemeyecek.
Peki bu arada basının haber yapma özgürlüğü, haber yapma işlevi ve halkın haber alma hakkı ne olacak?
Böyle bir yasaklama Türkiye’de adliye –polis haberciliğinin bitirilmesi, tüm yurttaşların çevrelerinde olan biten adli vakalar konusunda haber alamamaları demektir.
Böylece toplumda örnek alınması ya da toplumun uyarılması için yapılan birçok adli haber, yapılamayacak, vatandaştan bunlardan bihaber kalacaktır.
Avukatların, hukukun ve basının bu kadar sorunu, bu kadar engeli varken yukarıda saydığımız unsurların korumacılığına soyunuyor görüntüsü vermek Baro’nun önceliği midir?
Bugün gazetecilerin haber yolları kesilmiştir. Gazeteciler doğru ve sağlıklı bilgiyi almakta güçlük çekiyor, topluma sunulması gereken birçok yolsuzluk ve suç dosyası hasır altı ediliyor. Hukuk burada; basının bu belgelere ulaşmasını kolaylaştırmak yerine görev yapmasını zorlaştıracak önerilerde bulunma kapısını açarsa, bu bilgi ve belgeleri belgeleri basından esirgeyenler bunu fırsat olarak değerlendirip, daha büyük kısıtlamalara gidebilirler.
Baro Başkanın “insanların kişilik hakları zarar görmesin, masumiyet karinesini ihlal etmemek konusunda özen gösterilmeli. Başta suçlu olarak ilan edilenlerin mahkeme safahatında suçsuz çıkabiliyorlar, sonradan geri dönülmez bir mağduriyet yaratılmasın” şeklindeki kaygısını anlıyor, hak veriyor ve bunun önlenmesi gerektiği konusunda kendisiyle hem fikir olduğumu ilan ediyorum ama bu; basın özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına zarar vermeden yapılmalı.
Bu yüzden sayın Baro Başkanı bu konuda acele etmeden başta Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olmak üzere basın kuruluşlarının temsilcileriyle iyice görüşüp ona göre karar vermeli diye düşünüyorum.
Sayın Baro başkanı Gökayaz’a ve yönetimine başarılar dilerim…