“Vay Soros takipçisi vay...” mı demeli. Ya da sonunda “Soros’u imam yaptılar...”  diye mi yazmalı. Cumhurbaşkanı 2 uçak dolusu bakan, yüksek bürokrat, bankacı, finansçı ve 20’den fazla gazeteci ile Katar’a gitti. Görüşmeler, toplantılar, anlaşmalar, imzalar. Bu dış gezi de her zaman yapıldığı gibi içeriye propagandaya dönüştü. Heyet içinde yer alan gazetecilerden biri, “KATAR’da Türk Polisi Sürprizi...” başlıyla haber yazdı.

Atlatma haber!

Dikkat çekici.

Merak kışkırtıyor.

Neymiş sürpriz?

Şöyle yazıyor:  “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Doha ziyaretinde 15 anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalardan birisi de Katar’daki Dünya Kupası’nda Türk polisinin görev üstlenmesi oldu. Anlaşmaya göre, dev organizasyonun güvenliğinde Türk ve Katar polisleri işbirliği yapacak. 2022 Dünya Kupası finalleri boyunca Türkiye’den 3 bin 250 polis Katar’da görev üstlenecek. Dünya Kupası’na güvenlik desteği için Fransa ve İtalya da başvurmuş, ancak Katar Türk polisini tercih etmiş.”

★★★

Soros’ un dediği oldu.

ABD’li “darbe finansörü” ve “para spekülatörü George Soros, 18 yıl önce Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü, askeridir” demişti. Soros’a “Nereden biliyorsun?” diye sordular. Soros şu cevabı verdi: “Türkiye’nin Arjantin’den tek farkı (Arjantin parasında 12 sıfır, Türkiye parasından 6 sıfır attı) stratejik pozisyonudur. Bu stratejik pozisyonuna bağlı olarak, Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü de güvenlik gücüdür.”

Katar Şeyhi uyanık.

İşi biliyor.

Fransız’ı istemedi.

İtalyan’ı beğenmedi.

Türk polisini seçti.

Soros haklı çıktı.

Pis mendebur darbe finansörü haklı çıkmaz olsaydı! Türkiye 2 uçak dolusu heyetle gittiği ve 15 ekonomik işbirliği anlaşması birden imzaladığı bir gezinin sonunda; Türkiye’den Katar’a LCD ve plazma TV sürprizi...” diye içe propaganda yapabilseydi.

Japon malını seçmedi.

Kore malını istemedi.

Çin malını geri çevirdi.

Türk malı plazma aldı.

Ben böyle bir haber okusaydım; 2 uçak dolusu yüksek mevki ve koltuk sahibi heyet ve 20 gazetecinin Katar gezisini yürekten alkışlardım.

★★★

Ve unuturdum!

19 yıl önce yani şimdiki iktidar kadroları ekonomiyi yönetmeye ilk başladığı yıllarda Türkiye,  Avrupa pazarına televizyon satan üreticilerin lideriydi. Türkiye’deki fabrikalar tüplü TV’leri üretiyor, ucuz iş gücü ve pazarlara yakınlık avantajını (Soros’un stratejik avantaj dediği) kullanarak Avrupa’ya ve dünyaya satıyordu. Ancak televizyon teknolojisinde değişim oldu ve LCD ve plazma TV’lere geçildi. Türkiye’deki televizyon fabrikaları, üretim tesislerini yeni “LCD ve plazma” teknolojisine uyumlandırdılar, ancak maliyetin yüzde 70’ini oluşturan “panel üretimini”  uzunca bir süre gerçekleştiremediler. Bu yüzden TV pazarlarını rakiplerine kaptırdılar. Yıllar geçtikten çok sonra modül üretimi” ile toparlanmaya çalıştılar, ancak altın değerinde zaman akıp gitmişti.

Koreli üretti.

Japon yaptı.

Türkiye pazarını yitirdi.

Tam bu yıllarda; İstanbul Boğazı’na hakim bir tepeden bakan 85 dönümlük (85 bin metrekare) kamu arazisinde bir “CENTER inşaatı” yükselmeye başladı. Arazi karayollarınındı. Özelleştirme İdaresi’ne devredildi. İstanbul’un en değerli kupon arazisine Ankara’da Bayındırlık Bakanlığı (Şimdi Çevre ve Şehircilik) plan değişikliği yaptı. İstanbul Belediyesi’nin plan değişikliği yapma hakkına Ankara’nın mafya benzeri çökme yapmaya başlaması” işte bu CENTER planı ile başladı. 242 bin metrekare bina yapılacak şekilde plan Ankara’dan çıktı. Çok sayıda şehircilik uzmanı değerli insan; “Burası İstanbul halkı için park olsun. Şehir korkunç bir hızla büyüyor. Boğaz’ın bu noktası 242 bin metrekare beton inşaatı kaldıramaz” demesine rağmen Ankara dayattı, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu da “242 bin metrekare inşaat büyüklüğünü 237 bin metrekareye indirerek” uygun gördü. O günlerde İstanbul’da Başbakan Erdoğan’ın partisi Belediye’yi de yönetiyordu. Büyükşehir Belediye Meclisi de ilk toplantıda planı onayladı. Arazi TV’de açık oturumda ihaleye çıktı. Televizyon fabrikalarından birinin sahibi bu araziyi devletten 800 milyon TL’ye “CENTER yapmak üzere” satın aldı. İhale sonuçlanınca fabrikatör sevincinden harman dalı oynadı. Çünkü belediyeler göz yumdu; kot alma oyunu ile bodrum katı gösterilerek 237 bin metrekare yapılması gereken CENTER 628 bin metrekare olarak dikildi” ve metrekaresi 12 bin dolardan satıldı.

★★★

TV fabrikasının sahibi Ankara’da bugün Türkiye’yi ciddi parasal krize sokan yönetimin teşviki, koruması, özendirmesi ile Boğaz’a o CENTER’i dikip harman dalı oynadı, ama Türkiye TV pazarlarını yitirdi.

Sonu bildiğiniz gibi...

Döviz bitti.

Kriz derinlere indi.

Katar’a gidildi.

15 anlaşma imzalandı.

Polis ihraç edeceğiz.

Mendebur Soros!

Haklı çıktı.

(Mendebur, hayırsız demek)