Kamu zararına yol açtığı hesabı yapılan kamu özel işbirliği (KÖİ) projeleri için; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu “kamulaştırma”, İYİ Parti Lideri Meral Akşener “tiksindirici borçlar” mesajları vererek, “geliyor gelmekte olan” zilinden parmaklarını çekmiyor.
Bu iki olgu üst üste geldiğinde, siyaset ve ekonomi kulisleri hareketleniyor.
Gazeteci Murat Yetkin’in kamuoyuna yansıyan iddiasına göre, Kılıçdaroğlu’nun “5’li çete” olarak tanımladığı; mega proje İGA’nın ortakları Limak, MNG, Cengiz, Kolin ve Kalyon’dan oluşan müteahhit grubu; CHP ve İYİ Parti ile temasa geçmek için sıraya girmiş.
Bu “dedikodu” geçen haziran ayından beri iş dünyası ve siyaset kulislerinin en seksi konularından biri oluverdi.
Somut olarak “şu kişiler, bununla görüşmüş” diye anlatılan ve güvenilir kaynaklardan yer ve zaman bilgisi teyitli iki temas biliyorum.
Bunlardan birini; 30 Eylül tarihli köşemde Ankara adresli “Nene Hatun’da kritik buluşma” diye yazdım, itiraz da gelmedi.
Diğeri İstanbul’un metro inşaatlarını üstelenen konsorsiyum ortaklarından biriyle ilgiliydi. Aslına bakarsanız, “muhalefetle diyalog arayışı” dedikodularının çıkmasına neden olan da bu buluşmaydı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, AKP iktidarının destekçisi Kalyon İnşaat’ın patronunu Florya’daki Başkanlık Konutu’nda kabul etmişti.
Bu kulis döndü dolaştı; sonunda temasın içerinin metro hatlarının yapımını üstlenen müteahhitlerin İBB’den hak edişlerinin alacağının müzakeresi olduğu kanaatine varıldı.
Müteahhitler iktidar olasılığı güçlenen muhalefetle neden görüşmek isterler? Elbette gelecekte faturanın kendilerine çıkmaması için...
Türk siyasi hayatında iktidar değişiklikleriyle “iflas eden” ya da “ciddi” biçimde darboğaza giren gruplar oldu...
Londra’da sokak bile alsalar AKP müteahhitlerinin ipi hâlâ Erdoğan’ın elinde; bu unutulmamalı.
Yalnız yeni dönemin başka özellikleri var...
Bir kere muhalefet cephesini oluşturan “Millet İttifakı”; en geniş çeşitliliğe sahip siyasal yelpazeyi temsil ediyor.
Bugün iktidardan ihale alan herkese “AKP’nin adamı” nitelemesini yapmak, kolay olmayacak.
İlla ki olası ittifakın çok da uzağına düşmeyen dostluklar hatırlanır. Ayrıştırmanın “yasal” zeminde aranacağı kesin. Öte yandan “müteahhitler” dışında Türk ekonomisi eskisi kadar devlete bağlı değil. Sermaye sahiplerinin yurtdışı yatırımları arttı, mal-mülk edindiler...
Off-shore hesapları kabardı... Bakın, şu uçuk dedikodu da kulağıma gelmiyor değil...
“300 aile muhalefetle seçim pazarlığı yapıyormuş.”
Yok artık!
Borsa’da kayıp sürüyor
Geçen cuma günü, hafta, Borsa İstanbul (BİST) tarihinde görülmemiş hızda hisse satışlarıyla kapandı.
Öğleden sonra öyle büyük bir dip dalga oluşmuştu ki; BİST gün içinde iki kez “devre kesici” sistemini devreye aldı. Dün de BİST100 endeksinde kayıpların yüzde 5’in üzerine çıkması üzerine 15.53.55 itibarıyla devre kesti.
Geçen hafta yurtdışından da TL’ye güvensizlik sinyali veren iki adım atıldı: Yatırım Bankası JP Morgan, TL bazlı yeni algoritmik işlemleri kabul etmeyeceğini, Zürih merkezli İsviçre bankası UBS bundan sonra TL ile ilgili rapor yayımlamayacağını belirtti.
Dolar kurunun 12 Kasım’da 10 TL’yi aşması ile ekonominin üst başlığı belli olmuştu; “öngörülemezlik”...
Fırtınalı Cuma’da, saat 14.30 suları iş dünyasının tepe kuruluşu TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu uzun uzun aradan sonra, iktidara uyarı niteliğinde “Öngörülebilirliğin temin edilmesini bekliyoruz” tweeti attı.
Peşinden İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan’dan benzer bir paylaşım geldi.
Bu mesaj ne TOBB’un, ne de İSO’nun kurumsal web sayfalarında yer aldı.
TÜSİAD’a öfkenin nedeni
Erdoğan’ın şimşeklerini TÜSİAD’ın 18 Aralık’ta web sayfasına koyduğu “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” açıklaması çekti. Erdoğan, TÜSİAD’ın bu açıklamasına ertesi gün katıldığı bir toplantıda yine “Ey” diye başlayıp “Cinsi ve cibilliyeti belli” karşılığını verdi.
Peşinden MÜSİAD’dan gelen destek açıklaması kayıtlara geçmedi bile...
TÜSİAD, Erdoğan’dan bu kadar “sert” karşılık bekliyor muydu; emin değilim.
Zira 19 Ekim’de “Yeni Bir Geleceğin İnşası” raporlarını sunarken, kamuoyuna yönelik paylaşımlarını “ekonomi” konuları ile sınırladıklarını duyurmuşlardı.
Yapılan son açıklama da bu çerçevenin içindeydi.
Neticede “Benim tezim” dediği “Faiz neden, enflasyon sonuç” politikasının TL’ye değer kaybettireceği belli. TOBB üyesi esnafla mı yatırımı, istihdamı, ihracatı, katma değeri artıracak; yoksa küresel sermayenin de içinde olduğu TÜSİAD’la mı?
Gerçek o ki iktidar doların ucunu “kerhen” tutuyor: Bilinçli!
Bu pazartesi iyi başlamadı.
Hafta normalleşirse ne ala; normalden koparsa gelecek pazartesi ne yazacağımı inanın ben de öngöremiyorum.